Kapıdan gelen tıkırtıyla uyandı. Sesin şiddetinden kapıyı çalanın Rubin olduğunu anlamıştı. Yine de itaatkâr bir şekilde, istemediği halde kalktı yatağından. Bir ürperti gezindi sırtında ve yeni açılan gözleri havanın yeterince aydınlanmamış olduğunu fark etti. Bir süredir Rubin'in günlük görevlerine bir de uyandırma servisi eklenmişti. Tam bir görev adamı olan Rubin'in bundan şikâyetçi olmadığını biliyordu ama sanki bugün biraz erken teşrif etmişti. İvedilikle öğrenmesi gereken bir durum olmalıydı fakat kapının ısrarla çalınmadığı düşünülürse çok da önemli bir şey değildi. Artık fark etmezdi, uyanmıştı ve gün başlamıştı. "Bir şey mi oldu Rubin?" diye sordu bir yandan ağır hareketlerle kıyafetlerini giyerken.
Soruyu duyan Rubin içeri girdi. "Efendim, büyücü sizinle görüşmek istiyor."
"Bu kadar erken kalktığına göre yatağından şikâyetçi olacak herhalde," şeklinde mırıldandı Kaan.
"Sanırım hiç uyumamış efendim."
Büyücüler uykuya ihtiyaç duymuyor olabilir miydi? Aslında uzun bir süredir emrinde şifacılar vardı ve onlar da büyücü sayılırdı fakat geceleri ayakta dikildiklerini sanmıyordu. Sonra; Wulcan'ın yakın dostu Orhan'ı, orgolara komuta eden kara büyücüyü ve dün tanıştığı Milla'yı gözünün önüne getirdi ve aynı meslekten olmalarına rağmen şifacılara benzer hiçbir yanları olmadığına kanaat getirdi. Bir kere şifacılar, milendarları andıran sakin tiplerdi, büyücülerse en kısa tanımla çatlaktı. Acaba bu durum büyüyle ilgilenmenin bir yan etkisi miydi yoksa çatlak kişiliklere sahip insanlar mı büyücülüğü tercih ediyordu? Şehirden ayrılmaya karar verdiği günü hatırladı. Hizmet verdiği bölümdeki üstleri, büyücülüğü tavsiye etmişlerdi. Acaba kendisi de dışarıdan bakıldığında çatlağa mı benziyordu? Kılıcının asılı durduğu kemer elinde olduğu halde büyücüleri ve ne kadar çılgın olabileceklerini düşünmeye dalmıştı. "Efendim, yardım etmemi ister misiniz?" diyen Rubin'i duyduğu gibi düşüncelerinden sıyrıldı. Kemerini bağladı ve "Nerede şimdi?" diye sordu odadan çıkarken.
"Salonda. Kahvaltı ediyor efendim."
Durdu, 'şaka mı bu?' dercesine Rubin'e baktı. Önemli bir şey olsa herhalde kahvaltı etmezdi diye düşünüyordu. Öyleyse neden uyandırılmıştı?
Artık neredeyse efendisinin aklından geçenleri okuyabilen Rubin, "Sizi uyandırmamı kendisi rica etti efendim," diyerek sesli duymadığı şikâyete karşılık açıklama yaptı.
Duyduğu açıklama daha da meraklanmasına yol açmıştı. En iyisi ne olduğunu gidip, bizzat olayın başkahramanından öğrenmeliydi. Salona geçti, Rubin'in söylediği gibi masada tek başına kahvaltı eden Milla'yı gördü. Büyücünün isteği miydi bilinmez, masada bir kişinin yiyebileceğinden çok daha fazla yiyecek vardı. Bu tezin aksini ispat etmek istercesine yiyeceklere gömülmüş olan Milla, geldiğini görünce ayağa kalkmıştı.
Parmaklarını ovuşturur gibi yapan Milla bir anda elinde beliren mendiliyle alelacele ağzını sildikten sonra "Hoş geldiniz majesteleri," diyerek Kaan'ın daha önce benzerine rastlamadığı bir şekilde reverans yaptı.
"Böyle resmi hareketlere hiç gerek yok," dedi Kaan. Uykusunu bölmemiş olsa, hele de yanında Okan ve İsmail olsa, gördüğü garip figürlere gülebilirdi.
"Buyurun birlikte kahvaltı edelim öyleyse," dedi büyücü alınmamış bir şekilde.
Kalenin ve dolayısıyla sofranın sahibini bizzat kendi sofrasına davet ediyordu. Büyücülerin hepsi böyle garip miydi yoksa bayan olması sebebiyle mi hareketleri ve konuşması garip geliyordu anlamadı. Masaya oturdu, beraber kahvaltı ettiler.
![](https://img.wattpad.com/cover/166483286-288-k293844.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)
FantasyMORTEDRA serisinin ikinci kitabıdır.