"Biraz yorgun olabilirsiniz, isterseniz önce yemek yiyelim, sonra da size çevreyi gezdiririm," diyen Dmerdin misafirlerini dalgınlıktan sıyırmıştı.
Dört kişilik karşılama komitesi, konuşmaya başlayan taraf olmayacaklarına dair yemin etmişçesine, bir tebessüm eşliğinde sessizce Kaan'ı süzüyordu. "Kusura bakmayın, böyle bir güzellikle karşılaşacağımızı tahmin etmemiştik," dedi Kaan, mahcup olmuş bir tavırla.
Duyduklarından memnun olmuştu komite. "Misafirlerimiz genelde güzellikler yerine soluk benizlerimize dikkat eder. Sizin, onlardan farklı olduğunuzu anlatmıştı Dmerdin. Şimdi ise buna biz de inanıyoruz," dedi diğerlerine nazaran yüzünü çürüklerden ve yaralardan daha iyi korumuş olan milendar.
"Demek inanmadan önce resmini çizdiniz," dedi Okan, surdaki resmi işaret ederek.
"Ah, o mu? Aslında o, bizim kurtarıcımız. DarkKahn'a benzediğini biz de şimdi fark ediyoruz," dedi ilk konuşanın yanındaki milendar.
"Öyleyse kehanete siz de inanıyorsunuz," dedi Kaan.
"Yanlış anlamayın," diye söze girdi en baştaki milendar. "Kehaneti ve hakkınızdaki söylentileri biz de duyduk fakat biz kurtarıcımızın savaşla değil, barışla bir şeyleri değiştireceğine inanıyoruz. Aslında bu, gerçekleşmesini dilediğimiz bir hayalden ibaret. Hayaller, umutlarımızı canlı tutsa da gerçeklerin peşinden gitmemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Teklifinizi kabul etmemizin sebebi de buydu zaten."
"Şimdi, DarkKahn'ın kehanetteki kurtarıcı olduğuna inanıyor musunuz inanmıyor musunuz, ben anlamadım," dedi Okan.
"Bu konudaki tartışmamızın halen bir sonuca varmadığını söyleyebilirim. Aslında henüz kehanetin gerçekliğine dair bir karara da varmadık. Crona'nın başarısıyla Mortedra'nın yıkımı arasındaki bağlantıya dair çekincelerimiz var. Atalarımızın doğdukları topraklardan sürülmelerinin sebebi Crona değildi sonuçta. Hem ondan önce Quaron da yeryüzünden geçmiş fakat hiçbirimize bir zarar vermemişti. Sanırım kişilerin belirlemediği iki taraflı bir mücadele var yaşam döngüsü içerisinde. Bazen tarafsız kalabiliyoruz bazen ise zorla ya da kendi kararımızla bir tarafta yer almamız gerekebiliyor. Yaşamı enteresan kılan da bu ve bunun gibi belirsizlikler değil midir?"
"Vicius, sanırım ayaküstü bu kadar sohbet yeter," diyerek anlatmaya devam etmeye niyetli olduğu anlaşılan milendarın önüne geçmişti Dmerdin. Misafirlerine döndü, "Vicius, düşünürlerimizden biridir. Diğerlerinin aksine, düşünmek ona yetmez, karşısındakini de düşündürmeye çalışır," şeklinde bir açıklama yaptı.
"Sanırım yemek vakti geldi, size yolu göstermeme izin verin," dedi Vicius. Diğer milendarların aksine Vicius'un uzun ve siyah bir sakalı vardı, daha doğrusu çenesinden göbeğine kadar uzanan bir avuç siyah kılı vardı. Misafirleriyle konuşurken olduğu gibi yol gösterirken de sol eli, sakalını hizada tutmakla meşguldü.
Vicius ve diğer üç milendar, takip edildiklerini umursamaz bir şekilde yemeğin yenileceği yere doğru ilerlerken Okan, Dmerdin'i dürttü koluyla. Kendisine baktığında sol eliyle, olmayan sakalını düzeltir gibi yaparak Vicius'u taklit etti.
Gülümsedi Dmerdin. "Vicius çok küçükken, ressam olan babası, Crona'nın ordusuna katılmak zorunda kalmış ve birçoğu gibi geri dönmemişti. Babasından hatıra olarak birkaç tablodan başka bir şey kalmamıştı. Babası bir doğa ressamı olmasına rağmen sadece bir kere portre çizmiş. Vicius'un gibi uzun, seyrek ve siyah sakalları olması haricinde tablodaki kişinin kimliğine dair hiçbir fikrimiz yok. Belki sıradan birisi belki de iddia ettiği üzere Vicius'un soyu ilk milendarlara kadar dayanıyor, bilemiyoruz."
"Konunun ilk milendarlarla ne alakası olabilir ki?" diye sordu Okan.
"Çünkü milendar olarak doğanların hiçbirinde saç, sakal gibi kıl kökleri bulunmaz. Vicius, babasının silinmeye yüz tutmuş başka bir portreyi kopyaladığını, o portrenin de ilk milendarlardan birini temsil ettiğini iddia ediyor. Portrenin babasına kadar ulaşmış olmasının sebebini de atalarından birine ait olmasına bağlıyor. Atının kuyruğundan aldığı kıllarla kendine takma bir sakal yapmasının sebebi de atalarına duyduğu saygıdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)
FantasíaMORTEDRA serisinin ikinci kitabıdır.