Öğle vakti Wulcan'ın kalesine vardılar. Okan'ın ilk incelemesinde ardına kadar açık olan kapılar şimdi kapalıydı. Bir düzine asker surlarda dolaşıyordu. İçeride de küçük bir birlik konuşlanmıştı. Kaan'ı gören askerler kapıları sonuna kadar açtılar ivedilikle. Ardındaki atlı askerlerle birlikte ilk defa geldiği kalenin ön bahçesinde küçük bir gezinti yaptı. Bahçede talim yapan askerler, kralı gördükleri halde selamlamak için eğitimlerini bölmemişti. Askerlerinden başka da görülecek bir şey olmadığından bahçe incelemesi kısa süren Kaan, Okan ve Dmerdin'le birlikte saraya girdi.
Kilerden, kütüphaneye kadar boşaltılmıştı her yer. Aslında Okan ve bir grup asker kaleyi baştan aşağı taramışlardı daha önce fakat gözden kaçan bir not ya da önemsiz sayılabilecek bir iz bulma umuduyla Kaan her yeri tekrar gözden geçirmek istiyordu. Diğerlerinin dikkatine güvenmediğinden değildi bu çabası, sadece Wulcan'ın nereye ve ne sebeple gittiğini öğrenmek, en azından bu konuda destekli bir tahmin yürütmek istiyordu. İçten içe; sadece kendisinin anlayabileceği bir işaret, bir not bulacağını düşünüyordu fakat umduğunu bulamayacaktı.
Halılar, irili ufaklı heykeller, ufak tefek süs eşyaları ve birkaç tablo dışında hiçbir şey kalmamıştı kalede. Bu gidişin bir sefer olmadığı en başından belliydi fakat şu an gördüklerinden sonra bunun bir kaçış olduğunu söylemek de zordu. Sanki Wulcan sıfırdan dekore edeceği başka bir kaleye taşınmıştı. Aklından geçen bu ihtimal istemsizce kelimelere de döküldü. "Sanki kaçmamış, başka bir yere taşınmış gibi."
"Her hâlükârda gitmiş işte ne fark eder." Belki de bir an önce iddiasını ispatlamak; konuşan hayvanla arkadaşlarını tanıştırmak için umarsız bir tepki vermişti Okan. Dmerdin ise genç insanoğlunun nereye varmak istediğini anlamaya çalışıyordu.
Okan'dan destek bulamamıştı fakat en azından Dmerdin açıklamanın devamını bekliyordu. Bu sebeple teorisinin detaylarını Dmerdin'e anlatmaya devam etti Kaan. "Ani bir kararla terk edilmiş bir kale için fazla düzenli değil mi? Sanki gitmeyi daha önceden planlamış ve Torin Krallığı'na yaptığımız ziyaret esnasında da uygun fırsatı bulmuş gibi."
"İyi de neden?" diye sordu Okan. Teorinin devamı ilgisini çekmişti. "Gitmesini gerektirecek ne vardı ki?"
"Bence, sadece inanamadı," diye cevapladı Dmerdin. Sarayın tüm odalarını dolaşmış, en son arka bahçeye açılan kapıya gelmişlerdi fakat bu konuya bir açıklık getirene kadar inceleme işlemi duraklatılmış gibiydi. Sonucu nereye varırsa varsın, kendileri için bir şey değişmeyecek olan nasorların gözetiminde beyin fırtınasına devam ettiler.
"Neye inanamadı?" diye sordu Okan.
"Crona'nın kulağına kadar giden dedikodulara," diye cevapladı Dmerdin. İki insanoğlu da anlamamış şekilde kendisine bakıyordu. "Hadi ama! Kehanetteki kurtarıcının; DarkKahn olduğu konuşuluyor her yerde. Lütfen şimdiye kadar bunu fark etmediğinizi söylemeyin."
Bıkkınlıkla pufladı Kaan. "Dmerdin, bu kehanet olayına sen de mi inanmaya başladın?"
"Yaşına saygım var ama şimdi saçmaladın işte," dedi Okan.
İki gence samimiyetle gülümsedikten sonra açıklamasına devam etti Dmerdin. "Öncelikle bizzat kehanetin kendisine inanmadığımı söylemeliyim. Çünkü bu konuda yazılı bir kaynak yok ve ben gördüğüme inanırım. Benim gördüğüm ise; siz gerçekten iyi insanlarsınız. Bunun yanında, kehanetin çıkışı neredeyse Crona'nın yeryüzüne inişi kadar eskidir. Doğruluğu tartışmalı olsa da etkilerini inkâr edemezsiniz. Belki Crona bile kehanete ve DarkKahn'ın seçilmiş kişi olduğuna inanıyor ya da en azından bu ihtimalleri göz önünde bulunduruyor ki yeni bir müttefik arayışına girdi. Wulcan'a gelecek olursak, o da dedikoduları duymuş olmalı ve sanırım buna inanamadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)
FantasyMORTEDRA serisinin ikinci kitabıdır.