"Dur bakalım doğru anlamış mıyım? Özet olarak; çamurdan çıkan bir haritayı takip ederek yeraltındaki bir kaleye gireceğiz, büyücünün faydalı olup olmayacağını henüz bilmediği kitaplar için bir ihtimal (!) iskelet ordusuyla kapışacağız ve bütün bunları on kişiyle yapacağız. Öyle mi?"
"Evet Okan aynen öyle. Durma hadi, bunun bir tuzak olabileceğini söyle. Hatta büyücüye gereğinden fazla güvendiğimi anlatan bir nutuk çek. Seni dinliyorum," şeklinde bıkkınca cevapladı Kaan, arkadaşının cevap aramayan sorusunu.
"Nutuk havamda değilim. Ayrıca bana uyar, biraz aksiyonun zamanı gelmişti."
Okan'ın tepkisine, daha doğrusu ilk defa bir şeye tepki vermemesine oldukça şaşırmıştı. Sırf bu mutlu anı bozmamak için üzerine yorum yapmadı. Belki de tepki verme sırası İsmail'e geçmişti, bunu öğrenmek için sordu: "Peki, sen ne düşünüyorsun İsmail? Sana da uyar mı?"
"Sonuçta; ya bizi ikna edeceksin ya da kendi başına gizlice yola çıkacaksın ve dönüşte, faydasız şikâyetlerimizi dinleyip dersini almış gibi davranacaksın. En temizi; işi uzatmadan birlikte gitmek gibi duruyor. Yalnız merak ettiğim bir şey var; yarın bir gün büyücü, yirmi beş askerle gidip falanca uçurumdan atlarsanız bir ihtimal Crona tehlikesi ortadan kalkacak derse ne yapacağız? Bir cevap beklemiyorum şimdilik ama bir ara kendi başına, bu büyücü meselesini biraz irdelemeni rica ediyorum."
Olumlu manada başını salladı Kaan. Zaten İsmail'in ricasından önce de birçok defa bu konuyu düşünmüştü. Wulcan hakkında da çok düşünmüştü aslında. Kaçmasından önce de sonra da. Birçok şey hakkında sürekli düşünüyordu ve artık yorulmuştu. Riskli kararlar almadan bir şey elde edemeyeceğini uzun zaman önce anlamıştı. Birisine güvenmek de çoğu zaman oldukça riskli bir karar sayılırdı. Elbette yola çıktığı arkadaşlarına duyduğu güven ile sonradan tanıştığı kişilere duyduğu güvenin seviyesi bir değildi. Belli etmediği halde sürekli tetikteydi. Yanlış bir adımda kimseye tolerans göstermemeye de kararlıydı.
Uzun bir süredir ilk defa, farklı sebeplerle de olsa arkadaşlarının ortak onayını almayı başarmıştı ve içten içe buna oldukça sevinmişti. Sonuçta; gizli kapaklı işler çevirmek, dostlarından habersiz yollara düşmek ve dönüşte fırça yemek onun da hoşuna gitmiyordu. Bu hissiyat içerisinde Rubin'i buldu ve yapacakları kısa yolculuktan bahsederek, en kısa sürede gerekli hazırlıkların yapılmasını emretti.
Rubin dâhil yedi nasoru yanlarına alan üç arkadaş vakit kaybetmeden yola çıktı. Goru ve Doru kardeşler de bu gruba dâhil olmak istemişti. Daha doğrusu günlük talimlerde fırtına kesilen ve maharetlerini gerçek bir mücadelede sergilemek amacıyla macera arayan Goru bu konuda oldukça ısrar etmişti. Tabii onun geldiği her yere Doru'nun da gelmesi gerekiyordu. Kaleyi güvenilir ellere teslim etmesi gerektiğinden ve büyücünün gözaltında tutulmasının öneminden bahsederek onları vazgeçirmişti Kaan. Bu; sıkıcı fakat önemli (!) görevi Goru'ya benimsetmek düşündüğünden daha zor olmuştu. Yaşadığı güçlükten sonra Doru'yu inandırmanın imkânsız olduğunu düşünmüştü fakat kardeşinin yeraltındaki bir zindandansa yerüstündeki bir kalede daha güvende olacağını bilen Doru hiç zorluk çıkarmamış, inanmasa da inanmış rolü yapmıştı.
Atlar eşliğinde birkaç saat süren yolculuğun sonunda haritada tarif edilen mağara girişine varmışlardı. Benzerlerine çokça rastladıkları sıradan bir mağaraya benziyordu. Okan girişe bakıp dudağını bükmüştü. Hiç de bir yeraltı kalesinin girişine ya da büyülü kitaplar barındıran bir yere benzemiyordu. En fazla vahşi bir hayvanla karşılaşabilirlerdi. İçeri adım atıp da devasa örümcek ağlarını ve sağa sola kaçışan fareleri gördüğünde bundan da ümidini kesecekti bir süreliğine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)
FantasíaMORTEDRA serisinin ikinci kitabıdır.