Davet (Part 4)

199 34 1
                                    


Kuzeni gibi müptela olmasa da ilk defa alkollü bir şey içmiyordu Kaan. Şarabın biraz sert olduğunu kabul ediyordu fakat yine de sandalyesine oturduğu anda tesir edebilmesine imkân yoktu. Zihni bulanıyor, algısı karışıyordu. Dansçı kızlar bütün figürleri onun şahsına yapıyor gibiydi. Diğer masaları doldurmuş olan davetliler, hatta davetin gerçek sahipleri de tüm dikkatlerini onun masasına yönlendirmişti. Kral Neruton sanki yüzündeki maskeyi indirmişti ve ilk defa gerçekten gülümsüyordu, kadehini ona kaldırmıştı karşı masadan. Bir süre ne yapması gerektiğini düşündü. Sonra hatırlamıştı; o da kadehini kaldırmalı ve jeste karşılık vermeliydi ama kadehi neredeydi? Yine düşündü ve masada olması gerektiğine karar verdi. Birkaç ton ağırlığa ulaşmış gibi hissettiği başını yavaşça eğdi, masaya bakınca haklı olduğunu anladı. Gerçekten de kadehi orada duruyordu. Ama aradığı o değildi, o kadeh boştu çünkü. Az önce Kenton'un ritüeline dâhil olmuş ve kadehi ters çevirdikten sonra o şekilde masaya koymuştu. Başka bir kadehi daha olmalıydı. Bakışlarını biraz sola kaydırdı ve hâlâ yarısı dolu olan diğer kadehi gördü. Kral Neruton hâlâ bekliyor muydu anlamak için yavaşça başını kaldırdı.

Güçlükle de olsa Neruton'u bulmuştu, hâlâ jestine karşılık bekliyordu. Tekrar kadehini aradı, buldu. Uzanıp tutmalıydı fakat kolu, beyninden gelen emirlere direniyor gibiydi. Ve birisi yavaşça müziğin sesini kısıyordu.

Rokan şarabı! Evet, Can daha önce bu şaraptan içmişti. Tadı biraz farklıydı; farklı fırınlardan çıkmış iki ekmek arasındaki fark kadar. Ama emindi. Bu; Rokan kasabasının meşhur şarabıydı. Sert bir içki olduğunu, ilk denemesinde nasıl etkilendiği biliyordu ama bu kadar hızlı olmamalıydı. Vargas? Sonunda onu net olarak görüyordu. Mutfaktan çıkan Vargas, doğruca Kral Kenton'un yanına gitmişti ve pişman gözlerle kendisine bakıyordu. Rokan şarabı, Vargas, Kenton'un iğrenç sırıtışı, bebek! Kafasından tek tek geçen görüntülere bir anlam vermeye çalışıyordu. Zorlukla başını çevirdi ve kuzenine baktı, masada bir şey arıyordu. O da şaraptan içmiş olmalıydı ki garip davranıyordu. Tekrar kaldırdı başını 'Vargas' diye haykırdı fakat sesi çıkmamıştı. Zihninin çığlıklarına aracı olmuyordu uyuşmuş dili. Ayağa kalkmak istedi, kalkamadı. Son kez haykırmaya çalıştı, beyninin en derin köşelerinde bir 'Vargas' tınısı çınladı. Sonrasında sesler boğulmaya, görüntüler koyulaşmaya başladı. En son gördüğü şey masanın üzerine düşen gölgelerdi...

Bu sırada Wulcan'ın kalesi;

"Şimdiye varmış olmalılar."

"Efendim?"

"Yok bir şey. Rubin'den bir haber var mı?"

"Henüz Lanetli Kale'den ayrılmadı efendim. Şüpheli bir durumla da karşılaşmadık."

"Haritaları götürebilirsin, onlara ihtiyacım kalmadı."

Sadık nasoru masaya yayılmış bir tomar haritayı toplarken, Wulcan düşüncelerle boğuşuyordu. DarkKahn ve ekibi yola çıkalı on gün kadar olmuştu. Onay vermediği halde böyle bir yolculuğa çıkmalarını hâlâ içine sindiremiyordu. Özgür Krallar ittifakının bir üyesi olarak yıllarca Torin Krallığına karşı mücadele vermişti Wulcan. İki taraf arasında daha önce birkaç kez ateşkes yapılmıştı ve ateşkesi bozan taraf her zaman Torin kardeşler olmuştu. Bu sebeple müttefik olunması bir yana yeni bir ateşkes imzalanması bile kabullenilemez bir durumdu onun için. Evet, DarkKahn bu savaşın bir parçası olmamıştı, bozulan ateşkeslerden de haberdar değildi fakat yönetimde ortak olduklarını söylediği halde ortağının sözünü hiçe saymıştı. Hem anlattığı kadarıyla o da Markton ile kavgalı bir şekilde ayrılmıştı güvenli bölgeden. Crona tarafındaki belirsizlik sürerken, sözde 'barış' amaçlı böyle bir yola çıkmasına anlam veremiyordu.

Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin