BÖLÜM VII - YENİ BİR GÜN GİBİSİ... (Part 1)

220 33 0
                                    

Zaman her şeyin ilacıdır...

Lanetli Kale'yi gördüğünde bu sözü hatırlamıştı. Çaresizlikle içine sığındıkları ilk gece oldukça kötü şeyler yaşamış olmalarına rağmen şimdi bu duvarları gördüğünde kendisini güvende hissediyordu. Mortedra'daki yuvası olmuştu, birçok askerin ve ihtiyar savaşçı Meldor'un katili olan bu kale. Birden sıyrılamasa da kederinden, yolculuk esnasında derinlere gömmeyi başarmış ve bunu yaparken de olması gereken yere, ön saflara doğru adım adım yaklaşmıştı. Kalenin kara surları göründüğünde her zamanki gibi askerlerinin önünde gidiyordu.

Grubu kapıda karşılayan Beld, DarkKahn'ı karşısında gördüğü her defasında olduğu gibi metali andıran soğuk görüntüsünden sıyrılmış, bir çocuk gibi sevince boğulmuştu. Elinde olmayarak kucakladı DarkKahn'ı. Sonra çekinerek uzaklaştı. "Hoş geldiniz efendim," derken gözleri gece siyahı kılıca takılmıştı.

Kemerinden çıkardığı kılıcı Beld'e uzattı Kaan. Onay beklercesine baktı Beld. Onay gelince de kılıcı, ejderha kuyruğunu andıran kınından çıkartarak incelemeye başladı.

Başıyla efendisini selamlayan Rubin, askerleri alarak oradan uzaklaşmıştı. Diğerleri de ikiliyi kapıda bırakarak içeri girdi. Okan yanlarından geçerken; "İyice bak, aynısından ben de istiyorum," dediyse de Beld onu duymamıştı.

"Beğendiysen hediye edebilirim," dedi Kaan, yeni doğan yavrusunu ilk kez gören bir babanın hayranlığıyla kılıcın kıvrımlarını okşayan demirciye.

Gülümsedi Beld, yavaşça kınına yerleştirdiği güzel kılıcı DarkKahn'a geri uzattı. "Usta biri tarafından dövüldüğü belli..." Bir an uzun yoldan gelmiş olan efendisini ayakta diktiğini fark etti ve mahcup oldu. "Özür dilerim, daha sonra da inceleyebilirdim."

"Önemli değil," dedi Kaan, kılıcı kemerine yerleştirirken. "Biraz dinlenelim, yarın uzun bir görüşme yapacağız," diyerek odasına yöneldi. Artık dinlenmeliydi.

Az ilerde, çarpışmadan ufak sıyrıklarla ayrılmış birkaç yorgun asker, Rubin'e rapor veriyordu. İsmail de yanlarındaydı. Bir süreliğine, DarkKahn'ın kemerinde salınan kılıcı izleyen Beld, atölyesine doğru yol almışken, son anda bir şey hatırlamış gibi grubun yanında durdu. "Sanki birisi eksik," dedi.

"Evet," diye doğruladı Rubin. Daha kapılar açıldığında eksiği fark etmiş ve efendisinin yüzünde de bunu okumuştu.

Parmağıyla sus işareti yapan İsmail'i fark etmeyen Beld, "Sahi, Can nerede?" diye sordu etrafına bakınarak. İsmail bıkkın bir şekilde oflamıştı.

"Can artık bizimle değil dostum. O, görevini tamamladı," diye soruyu cevapladı Kaan, şatoya girmek üzereyken sırtı dönük bir şekilde.

Can'ın görevi neydi, tamamladıysa neden geri dönmemişti ve davette neler olmuştu? Merak ettiği her şeyi, şahsına özel yapılmış yayı ve okları incelediği sırada İsmail'den öğrenecekti. Rubin de bu anlara tanık olacak ve efendisiyle bu konuyu konuşmayacaktı. O günden sonra da ne Torin Krallığı'ndan ne dagnarondan ne de Can'dan bahsedilecekti DarkKahn'ın yanında. Kaan böyle bir emir vermemişti fakat Kenwel Kalesi'nde eski dostu Savaş ile karşılaştıktan sonra aldığı bir kararla; kuzenini, kalenin bahçesine gömdürmüştü. Kuzeninin mezarının, oradakilere bir hatırlatıcı olmasını mı istemişti yoksa uzakta kalırsa unutmasının daha kolay olacağını mı düşünmüştü, kimse bu sorunun cevabını öğrenemeyecekti. Sonuç olarak Can, Kenwel Kalesi'nin bahçesinde kalmıştı, Kaan ise bir daha dönmemek üzere o gece kaleyi terk etmiş, ertesi gün de acelesi varmış gibi lanetli kalesine dönmüştü.

Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin