PARADİSE 131

78 7 0
                                    

<YASEMİN (YUN HEE) >

~1 hafta sonra ~

Dersten çıkıp kafeye gittiğimizde kafe tıklım  tıklımdı. En yoğun saatlerdi. Kafe etrafında bulunan şirketler topluluğu yoğunluğumuzu daha fazla arttırıyordu. Üç gün önce kendi evimize geçmiştik. Çünkü üyeler tekrar o sıkı çalışma tempolarına geri dönmüştü. Biz yanlarında olduğumuzda çok fazla dinlenemedikleri düşüncesine kapılmıştık. Üç gündür Yoongi ile de görüşmemiş arada mesajlaşırken bazen telefonda konuşmuştuk. Tam üzerimizi değiştirmek için bize ayrılan odaya girdiğimizde telefonum çalmıştı. Gülce arayan kişiyi görünce ;

Gülce:"Sen konuş ben bir kaç dakika idare ederim." diyerek çıkmıştı. Yanıtla tuşuna basıp telefonu kulağıma götürdüğümde duyduğum ses her defasında beni mest ediyordu.

Yoongi:"Canım napıyorsun?"

"İyiyim hayatım kafeye geldim şimdi. Sen napıyorsun?"

Yoongi:"İyi bizde ara verdik seni bir arayayım dedim."

"İyi yapmışsın. Kendinize çok yüklenmeyin ama eminim kimse bu kadar çok yıpranmanızı istemez en başta ben."

Yoongi:"Her zaman ki gibi elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyoruz. Biliyorsun yükselmek kolay ama düşmek anlık bir olay!"

"Biliyorum canım biliyorum!"

Yoongi:"Bu arada bugün annemle buluşacağız. Bir kaç saate karaografi çalışmamız biter annemde kafeye gelmiş olur zaten."

"Hangi kafeye?"

Yoongi:"Smeraldoya hayatım."

"Sen ciddi misin?"

Yoongi:"Evet bir kaç saate gelirim ben şimdi geri dönmem lazım. Seviyorum seni!" diyerek telefonu kapattığında şok olmuştum. Aynı zamanda birazda gerilemiştim. Sevgilimin annesi çalıştığım kafeye gelecekti ve ben annesini bir kaç kere fotoğraflarda görmüştüm. Yani tanıma olasılığım çok düşüktü.

Bütün gerginliğimle iş başı yapmak için mutfağa girdiğimde bütün çalışanlar bir o yana bir bu yana koşturarak sipariş yetiştirmeye çalışıyordu. Önlüğümü takıp gelen ilk siparişi yapmaya başlamıştım.

Bir saati aşkın bir süredir gelen siparişleri yetiştirmek için bende diğer çalışanlar gibi bir o yana bir bu yana koşmaya başlamıştım. Mutfakta ki gürültüye rağmen içeriden bir bağırma sesi duyduğumda işimi bırakıp mutfak kapısının önüne çıkmıştım.

Kadının birisi önündeki tabağı göstererek şiddetle Gülceye bağırıyordu. Lafının arasında 'O aşçıyı hemen buraya çağırın!' gibi bir söz duymuş ve masaya doğru ilerlemeye başlamıştım. Masanın önün geldiğimde karşıdaki kişinin yaşına ve müşteri olmasına saygılı olduğumu gösterecek şekilde önünde eğilip selam vermiştim.

"Buyrun hanımefendi aşçı benim sıkıntı nedir?"

Müşteri:"Siz kendinize aşçı mı diyorsunuz. Küçücük çocuğu geçirmişler karşıma aşçı diye şefinizi çağırın bana!" dediğinde kaşlarımı çatarak ellerimi arkamda birleştirerek duruşumu biraz daha dikleştirmiştim.

"Buyrun hanımefendi şef benim!" dediğimde kadın afallamış görünüyordu. Kendini topladıktan sonra önündeki tabağı kaldırıp tekrar masaya hızla bıraktığında zaten üzerimizde olan dikkatler daha çok bize çevrilmişti.

Müşteri:"Siz kendinize nasıl şef diyorsunuz. Adam akıllı bir yemek istedik gelen yemeğe bakın." dediğinde müsade isteyerek yemeğin tadına bakmak için chopstick getirmlerini rica etmiştim. Yemeğin tadına baktığımda her hangi bir değişik tat, kötü bir koku kısacası kötü denilebilecek her hangi bir sebep bulamamıştım.

" Hanımefendi yemeğinizi beğenmediyseniz bunu çalışan arkadaşlarımıza daha kibar bir dille söyleyerek değiştirilmesini rica edebilirsiniz bu kadar yaygara çıkarmanıza, diğer müşterilerimizi rahat etmenize lüzum kalmazdı." dediğimde kadın oturduğu biraz daha kızarmıştı.

Müşteri:" Bu ne biçim terbiyesizliktir ya. Yediğiniz yemeğin tadıda kokusuda berbat siz bunu müşteri önüne sunmaya utanmıyorsunuz ama ben laf edip kızınca suçlu mu oluyorum. "

" Hayır hanımefendi sizi suçlamıyorum. Önünüzdeki yemeğin tadında ve kokusunda her hangi  rahatsız edici bir şey yok. Kibarca istediğiniz takdirde yemeğinizi tekrar yapar ve sunumunuza sunardık. Bir hata veya yanlış giden bir şey olmuş olabilir. Etrafınıza bakarsanız burada çalışan herkes insanların isteklerini yerine getirmeye çalışıyor. Sizinde bu konuda biraz daha anlayışlı olmanızı beklerdim. "dedikten sonra yanımdaki Gülceye dönüp masadaki servisi kaldırması için işaret vermiştim. Kadına bir kez daha saygı gösterip eğilerek selam verip mutfağa doğru ilerlemeye başladığımda arkamdan avazı çıktığı kadar bağırıp bütün müşterileri ve beni rahatsız etmeyi başarmıştı. Ben bu insanları anlamıyorum gayet kibar bir dille açıklama yapıp olmayan hatayı düzeltmek için uğraşırken neden karşındaki kişiyi sinirlendirmek için elinden geleni yaparsın ki. Attığım bir kaç adımı durdurup olduğum yerde geri döndüğümde kendime engel olabilmek adına büyük bir çaba sarf ediyordum. Az kaldı bu kadın biraz daha cırtlak sesiyle bağırmaya devam ederse kolundan tutup kafeden dışarı atacaktım.

Müşteri:"Böyle saygısızlık olur mu ya. Belki ben istemiyorum önümdeki servisin kaldırılmasını. Burada müşteri hiç düşünülmüyor. Saygı anlayışınız bu kadar belli ki!" dediğinde hızla ona doğru bir adım atmıştım ki duyduğum sesle olduğum yerde kalakalmıştım.

Yoongi:" Anne! "

Geciken Huzur (MİN YOONGİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin