<YASEMİN(YUN HEE)>
Şu an karşımda gerçekten Jimin vardı. Şaşkınlıktan ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Ne konuşabiliyor nede hareket edebiliyordum. Her zaman hayallerimde karşılaştığım BTS üyelerinden birisi karşımdaydı.
Gülce'nin kulağımın dibinde çığlık atmasıyla kendime gelmiştim. Elimle Gülce'nin ağzını kapatırken Jimin'de maskesini geri takmıştı. Gülce'ye bakarak ;
Jimin: "Sanırım sizde ARMY'siniz?"dedi.
Gülceyle birbirimize bakarak ikimizde Jimin'e dönerek aynı anda cevapladık.
" Evet!!! "
Jimin: " Tamam kızlar sakin olun. Herkesi başımıza toplayacaksınız. Lütfen sessiz olun. "
Gülce: "Ahh. Özür dileriz. Biz sadece çok şaşkınız. Bu arada ben Gülce! "dedi bir anda lafa atlayarak. Hızla ona dönerek Türkçe konuşmaya başladım.
" Gülce, yavrum sen deli misin? Gerçek adını anlayacak sanki Kore'de kullandığın adını söylesene! "
Gülce:" Off Yasemin akıl mı kaldı? Biliyorsun Jimin dendiğin de benim için akan sular duruyor. Ve şu an o karşımda ve sen benden mantıklı olmamı istiyorsun!"
"Tamam Gülce. Sakin ol. Şimdi derin bir nefes al ve ne dediğimizi anlamayan Jimin'e kendini bir daha Kore'de kullandığın adınla tanıt."
Gülce: "Kıyamam ya aval aval bize bakıyor hala. Allahtan bizi anlamıyor!"
"Sen gerçekten delisin Gülce!!
Gülce: " Vee sende bu delinin en yakın arkadaşı ve suç ortağısın! "dediğinde ikimizde gülmeye başlamıştık. Jimin elini ikimizin arasına sokarak yüzlerimize doğru salladı. Yine her zamanki gibi sabırsız bir Jimin vardı karşımızda. Dikkatimizi kendine çektiğinde hızla konuşmaya başladı.
Jimin: " Siz ikiniz hangi dilde konuşuyorsunuz?"
"Ahh özür dileriz. Bir an kendi aramızda konuşmaya dalmışız."
Jimin: "Siz nerelisiniz? Koreli olmadığınız belli. Ayrıca neden güldünüz?"
"Biz Türküz. Kore'ye okumak için geldik. Neye güldük aslında çok önemli değil o yüzden boşver..."
Jimin: "O zaman artık telefonumu alabilir miyim?" dediğinde hala elimde tutmakta olduğum telefonu uzatıp ;
"Kusura bakma tamamen unutmuşum. Bu arada ben Yun Hee buda arkadaşım Young." diyerek isimlerimizi söylemiştim.
Jimin: "Evet adını biliyorum Yun Hee telefonda söylemiştin."
"Doğru ya unutmuşum. Tanıştığımıza memnun olduk. Seni görmek gerçekten çok güzel."
Jimin: "Bende memnun oldum ama neden benimle bir fotoğraf bile çekilmek istemiyorsunuz diğer hayranlar gibi?"
"Aslında bunu çok istiyoruz ama rahatsız olabilirsin diye düşündük." dediğimde bu sefer Jimin bize ağzı açık bir şeklide bakıyordu. Kendine geldiğinde konuşmaya başladı.
Jimin:"Siz gerçekten bir ARMY'siniz ama fazla düşünceli ARMY'ler!"
"Teşekkürler."
Jimin: "Neyse kızlar benim artık gitmem gerek. Umarım tekrar karşılaşırız. Hoşça kalın!!"
"Hoşça kal Jimin!" diyerek arkasından el sallamaya başlamıştık Gülce ile birlikte.
Jimin uzaklaştıkça bizi bir hüzün kaplamıştı. Hele Gülce bir anda yere çökerek ağlamaya başlamıştı. Gülce BTS üyeleri arasından Jimin'i daha farklı seviyordu. Ona olan hayranlığı çok başkaydı. Bende yanına diz çökerek oturdum ve ona sarıldım.
Gülce sakinleşinceye kadar yolun ortasında oturmuştuk ve daha sonra sarsak adımlar ile odamıza gelmiştik. Yarın çalışmak için ayarladığım kafeye gidip görüşecektim. Artık uyumam gerekiyordu.
Sabah başımda kırmızı gözler ve halsiz ses tonuyla beni uyandırmaya çalışan bir adet Gülce vardı. Onun bu halini gördüğümde gerçekten şaşırmıştım. Jimin'i görmek onu yıkıp geçmişti resmen. O tüm gece ağlarken ben derin derin uyumuştum. Dayanamayıp onu dizime yatırdım ve uzun ipek gibi saçları ile oynayarak onu rahatlamaya çalıştım. Bu işe yaramış olacak ki yarım saat sonra uykuya dalmıştı.
Yavaşça yataktan kalkarak hazırlanmaya başladım. Görüşmeye geç kalırsam bu işi elimden kaçırabilirdim.
Hızla metro durağına giderek hemen metroya bindim. Allahım bu metro neden bu kadar kalabalık nefes almakta zaten zorluk çekiyorum birde bu kadar insan gözlerimin kararmasına sebep oluyordu. Metro durduğunda kendimi hemen dışarı attım ve ciğerlerime temiz havayı doldurdum. 10 dakikam kalmıştı ve benim gideceğim yer 20-25 dakikalık bir uzaklıktaydı. Koşmazsam asla yetişemem diyerek kalabalıkları yararak koşmaya başladım.
Kafenin önüne geldiğimde 4 dakika geç kaldığımı fark ettim. Üstüme başıma çeki düzen vererek içeri adım atmıştım ki kafe boşaltılıyordu. Yetkili olduğunu düşündüğüm kişinin yanına gittim hemen.
"Pardon neden kafeyi boşaltıyorsunuz?"
Çalışan: "Kafemiz el değiştirdi hanım efendi."
"Peki. Kafenin yeni sahibi ile görüşebilir miyim?" dediğimde bana bar taburelerinin yanında duran kişiyi gösterdi. Hızla gösterdiği kişinin yanına giderek konuşmaya başladım.
"Pardon. Ben bu kafede çalışmak için başvuru yapmıştım ama kafe el değiştirmiş. Acaba sizde mi kafe olarak işletmeye devam edeceksiniz?"
Kafe Sahibi: "Evet ama kafenin dizaynını değiştirmek istediğim için uzun bir süre kapalı kalacak sanırım."
"Tahminen ne kadar uzun süre?"
Kafe Sahibi: "Aslında bir iç mimara ihtiyacım var ama onlar çok klasik tarz bir dizayn yapıyorlar. Ben biraz daha ilginç bir tema arıyorum. O yüzden istediğim temayı bulmak uzun sürebilir."
"Anlıyorum, teşekkür ederim." diyerek kapıya doğru ilerlerken arkamda bıraktığım kafenin yeni sahibi bana seslendi.
Kafe Sahibi: "Pardon bakar mısınız hanımefendi? Siz burada çalışmak istiyordunuz değil mi?"
"Evet ama bu pek mümkün gibi gözükmüyor."
Kafe Sahibi: "Eğer dizayn konusunda bana yardımcı olursanız. Sizi devamlı çalışkanım olarak işe alabilirim."
İlk Yayın Tarihi: 20.08.2018
!DÜZENLENDİ!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geciken Huzur (MİN YOONGİ)
FanfictionDüşle, hayatının sonuna dek varlığın için orada olacağım Düşle, nerede olursan ol dünya hoşgörülü olacak Düşle, tüm zorluklardan sonra tamamen çiçek açacaksın Düşle, başlangıçların gösterişsiz gözükse bile, sonu refah olabilir