PARADİSE 2

369 24 1
                                    

<YASEMİN(YUN HEE)>

Hala çalmakta olan telefonu ellerim titreyerek açıp yavaşça kulağıma götürdüm.

Arayan Kişi: "Hyung neden telefonunu açmıyorsun? Bir gittin daha da gelemedin neredesin sen?"

"Pardon! Şu an kiminle görüşüyorum acaba?"

Arayan Kişi: "Sende kimsin? Hyung'un telefonunun sende ne işi var?"

"Telefonun sahibi ile hava alanında çarpıştık ve telefonlarımız karışmış."

Arayan Kişi: "Ahh! Olamaz. Şu an kiminle görüşüyorum?"

"Ben Yasemin yani Yun Hee siz kimsiniz?"

Arayan Kişi: "Jungkook. Pardon şu an kapatmam lazım telefonun sahibi telefonu almak için geldiğinde lütfen beni aramasını söyleyin." dedi ve benim cevap vermemi beklemeden telefonu suratıma kapattı.

En baştaki heyecanım yok olmuş yerini sinir almıştı. Sakinleşmek adına derin bir nefes alarak gözlerimi kapatmıştım. Tabi bu esnada karşımda heyecanla bana bakan Gülce'yi unutmuştum. Gülce daha fazla dayanamamış olacak ki koluma işaret parmağı ile dürterek kaş göz yapmaya başladı.

Gülce: "Yasemin bugün konuşacak mısın? Bu gidişle ölüm sebebim meraktan olacak!"

"Off. Bir şey olduğu yok kızım. Suratıma telefon kapattı işte daha ne olsun."

Gülce: "Nasıl direk kapattı mı?"

"Evet Gülce. Diyeceğini dedi ve cevabımı beklemeden kapattı."

Gülce: "O zaman arayan Jungkook değildir. Çünkü Jungkook bu kadar kaba olamaz demi."

"Aslında adını sorduğumda Jungkook dedi ve ses tonu Jungkook'un ses tonuna çok benziyordu."

Gülce: "Nasıl ya? Şimdi bizim küçük, kibar makneamız senin yüzüne telefon mu kapattı?"

"İnan hiç bilmiyorum Gülce!"

Gülce: "Yasemin telefon yine çalışıyor."

"Ohh sonunda ya. Arayan benim numaram."

Telefonun karıştığı kişi: "Alo. Kiminle görüşüyorum?"

"Iıı. Ben Yun Hee siz kimsiniz?

Telefonun karıştığı kişi:" Hanımefendi kusura bakmayın sanırım hava alanında çarpışınca telefonlarımız karışmış. Şu an neredesiniz ben gelip telefonumu alsam. "

" Tabi ki! Çok iyi olur. Ben size arkadaşımdan konum atayım. "

Telefonun karıştığı kişi:" Tamam bekliyorum. "

"Bu arada adınız neydi?"

Telefonun karıştığı kişi:" Jimin. Park Jimin."

"Tama.. Neee!"

Telefonun karıştığı kişi: "Neden bu kadar şaşırdınız?"

"Daha demin birisi sizi aradı ve adının Jungkook olduğunu söyledi şimdi sizde Jimin diyince..."

Telefonun karıştığı kişi: "Ahh arkadaşım mı aradı?"

"Evet. Neyse ben size konum atayım."

Telefonun karıştığı kişi: "Tamam." dedikten sonra telefonu kapatmıştım.

Bu kadar tesadüf olabilir miydi? Yoksa ben boş kuruntu mu yapıyordum. Bunu telefonu almaya gelecek kişiyi görünce anlayacaktık. Hızla Gülce'ye dönerek konuşmaya başladım.

"Gülce telefonum Jimin diye birisi ile karışmış ve Jungkook'da arkadaşıymış."

Gülce: "Hee iyi. Neee! Jimin mi? Jungkook arkadaşı mı? Dalga mı geçiyorsun benimle?"

"Hayır kızım neden dalga geçeyim. Sence bu kadar tesadüf olabilir mi?"

Gülce:  "Tesadüf mü? Kızım sen deli misin? Böyle şeyler gerçek hayatta bir insanın başına milyonda hatta trilyonda bir falan gelir. Böyle tesadüf mü olur bee!"

"Haklısın aslında kim tesadüfen 'BTS üyeleri' ile tanışmışta biz tanışacağız. Saçmaladım iyice. Neyse benim numaraya konum atsana telefonun sahibi gelecek."

Gülce: "Hemen atayım kuzum."

Gülce konum attıktan sonra kısa bir duş alıp yolculuktan kalan yorgunluğumu biraz olsun üzerimden atmıştım sonunda. Ama şimdide karnım acıkmıştı. Gülce'ye ramen yemek istediğimi söylediğimde gülmüştü. Çünkü Kore'ye ilk defa gelen çoğu kişi ilk ramenin tadını merak ediyormuş.

Hazırlanıp dışarı çıkmıştık. Kore'de hava Türkiye'ye göre biraz daha kasvetliydi. Sanırım bunda etraftaki binaların hepsinin gri renkte olmasının da etkisi çok fazlaydı. Sabah güneşli olan hava akşam üstü serinlemişti ve ben yanıma hırka almadan çıkmıştım.

Yurdun yakınlarında olan bir kafeye gidip ramen yemeye başlamıştık. Aslında daha önce Türkiye'de ramen yemiştim. Benim işim dünya mutfağı sonuçta ama Türkiye'de yediğim ramenle buradaki ramenin tadı birbirinden çok farklıydı. Alışkanlık haline getirdiğim bir huyum ise yediğim yemeklerin tarifini çıkarmaktı ve yine bunu yapıyordum.

Ben tarif çıkarmaya çalışırken Gülce bana bakarak konuşmaya başladı.

Gülce: "Sanırım gastronomi okumanın bir diğer dezavantajı bu olsa gerek. Aldığın her tadı birbirleriyle kıyaslamak."

"Aslında bunun farkında olmadan yapıyorum. Sanırım okuduğumuz mesleğin bize kazandırdığı bir dezavantaj. Ama ben bundan zevk alıyorum."

Gülce: "Allah aşkına Yasemin kim yemek yemekten zevk almaz ki? Tabi senin yemek yeme tarzın normal kişilere göre biraz daha farklı."

"Şefim kızım ben. Bırak da farklı olsun." dediğimde ikimizde gülerek yemeklerimize döndük. Yemeğimiz bittikten sonra kahve alarak yavaş adımlarla yurda doğru gidiyorduk ki telefon çaldı. Hızla  telefonu çantamdan çıkarıp cevaplamıştım.

Telefonun karıştığı kişi: "Ben attığınız konuma geldim."

"Aaa. Geldiniz mi? Ben 5 dakikaya orada olacağım bekleyin lütfen."

Telefonun karıştığı kişi: "Tamam." demesi ile telefonu kapatıp adımlarımı hızlandırmıştım.

İşte oradaydı. Yine yüzünde maske vardı. Gülce ile birlikte hızla yanına gittik.

"Pardon. Jimin değil mi?"

Telefonun karıştığı kişi: "Evet sizde Yun Hee olmalısınız?"

"Evet. Telefonunuz." diyerek elimdeki telefonu uzatmıştım ki tekrar geri çektim.

"Sorun olmazsa maskenizi çıkara bilir misiniz?"

Telefonun karıştığı kişi:  "Bunu neden istiyorsunuz?" demişti çatık kaşlarla.

"Aslında sizi birine benzetiyorum ve emin olmak istiyorum. Başka bir sebep yok."

Telefonun karıştığı kişi: "Benzettiğiniz kişi tanınmış birisi sanırım!"

"Aaa evet ama siz nereden biliyorsunuz?" dediğimde maskesini çıkararak o tatlı gülümsemesi ile;

Telefonun karıştığı kişi: "Çünkü benzettiğiniz kişi benim!" dedi.


İlk Yayın Tarihi:19.08.2018

!DÜZENLENDİ!

Geciken Huzur (MİN YOONGİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin