1.Bölüm

42.5K 1K 184
                                    

Arden Merih;

Çantamın ipini iyice kavrayıp okula doğru ilerledim. Okullar açılalı daha bir hafta olmasına rağmen bıkmıştım. Uyumak istiyor fakat her seferinde sabahları teyzemin gazabına uğruyordum. Her sabah aynı terane. Neymiş, akşam yatmak sabah kalkmak bilmiyormuşum. Hayır, biraz da okulu bu saate koyanın başını ütülesen olmaz mı teyze?

Sonbahar da olduğumuz için yağmur da yağıyordu. Hayır düşene bir de sen ne diye vuruyorsun Allah'ım. Yani gerçekten sorgulamıyorum ama neden?

Sinirle ayaklarımı kaldırıma vura vura ilerlerken arabalar yanımdan vızır vızır ilerliyorlardı. Eniştem arabası olmasına rağmen yağmurlu günlerde dışarı çıkmazdı. İsterse donuna kadar ıslansın gene de garajda dururdu arabası. Yağmur damlaları çizebilirmiş (!) Ev ev değil tımarhane...

Okula inen virajı döneceğim sırada arabanın birinin üzerime çamur sıçratmasıyla ufak bir çığlık attım. Bu gün beni deli etme günü müydü, gerçekten merakımdan soruyorum. Islak ve çamurlu üstüme şöyle bir bakıp az çamur çokça şu olduğunu gördüm. En azından çamur azdı. Islaklığın etkisiyle üşümüştüm de. Cebimden telefonumu çıkarıp saate baktım. Al işte ilk derse geç kalmıştım. Neyse ki boş dersti. Yani hoca okulda yoktu ve yeni hocanın gelmesini bekliyorduk. Okula uzanan bayırı inip güvenliğe kartımı gösterip binaya girdim. Özel Erarslan Koleji bugün benim çamurlu halimi kaldırabilecek mıydı emin değildim. Merdivenleri çıkarken koridordaki dolabımdan kitaplarımı ve defterlerimi alıp bölüneceğini bile bile kapıyı tıkladım. İçeriden gelen gir sesiyle kapının kolunu indirip gözlerimi hafifçe kısarak içeri girdim. Sınıftaki aptalların hele ki egoları ıQ'larından yüksek olanların bu durumla dalga geçeceklerini bildiğim içindi bu göz kısışım. Başımı eteğimden kaldırıp hocaya çevirdim. Bir haftadır boş olan dersimize benim geç kaldığım gün hocanın gelmesi... İşte tam olarak hayattaki şansım bu. 

Akın'ın anırışıyla başımı o tarafa çevirdim hızla. Saçlarım hala nemliydi ve gerçekten ama gerçekten amele gibi gözüktüğümü biliyordum.

"Ne anırıyorsun?" parmak uçlarımda yükselmiş en arkada gülmekten yüzü kıpkırmızı olan Akın'a atar yapıyordum. 

"Tamam sakin ol, ne bu hal böyle? Hem de derse geç geliyorsun?" başımı sesin geldiği yere çevirip ona da atar yapacağım  sırada duraksadım. 

"Ne bu şimdi? Bir nisan falan mı? 12'lerden birini getirip hoca diye bana mı yutturacaksınız? " kaşlarımı hızla çatıp öğretmen masasında oturan adama baktım. Bunun bizim geometrici olma ihtimali yoktu. %99 olamazdı, %1'ine de ben ihtimal vermiyorum.

"Arden'de şarteller attı hocam, siz ona bakmayın." tek kaşımı kaldırıp Berat'a baktım. Ne diyorsun sen dercesine. O ise gözleriyle hocayı ima etti.

"Yeter bu kadar şımarıklık, yerine geç sen de." diyen hocaya baktım bön bön. Pekala hocammış. Çantamı sürüye sürüye Akın'ın yanına geçtim. Gülmemek için hala kendini sıkıyordu ve sinirlerim iyice geriliyordu. Kitaplarımı sıranın üstüne koyup kalemimi çantamdan çıkardım. Kitabımın köşesine Akın'a belalar okuyarak bir şeyler karalıyordum ki bir çift kara gözle karşılaştım. Ben bakışlarımı kaçırıp tahtaya odaklandığımda elimi çeneme yasladım. Islak oluşum yüzünden hayli üşüyordum zaten, ara ara titriyor kollarımı birbirine bağlıyordum. Hoca tahtada doğruda açıları anlatırken ben sürekli dalıp gidiyordum. Hayır daldığım yerlerde ne yaptığımı da hatırlamıyorum ya neyse. Nihayet teneffüs zili çalınca yerimden kalkıp koşar adımlarla kalorifere yapıştım. Gözüm hala yeni yetme hocadaydı. Sanki içimden bir ses onun hoca olmadığını, kandırıldığımı söylüyor gibiydi. Akın bana seslenince başımı ona çevirdim. Kaşlarım çatılı bir halde ona bakıyordum.

"Ne oldu sana böyle?" o anın aklıma gelişiyle daha da sinirlenmiştim. Cinsiyetini bilmediğim insan müsveddesi bir özür dileseydi daha az öfkeli olurdum kesin.

"Dingilin biri ehliyeti bakkaldan almış, bu hale geldim." ellerimi kalorifere yapıştırıp ısınmaya çalışırken öksürük sesiyle irkildim. Başımı sesin olduğu yöne çevirince bana bakan hocayı gördüm. 

"Sen," dedi. Ne var dercesine kaşlarımı kaldırdım. Eliyle gel yapınca, canım kaloriferimden ayrılmak zorunda kaldım. "Benimle geliyorsun." o arkasını dönüp, sınıftan çıkarken Akın sesli sesli gülmeye başladı. Sınıftan dışarı yayılan sesle ayaklarımı yere vurdum.

"Arden daha ilk haftadan yine disipline gidiyor." Akın, sen napıyorsun arkadaşım ya. Beynin mi küçük ayak numaran mı diye sormadan kedimi alamıyorum.

"Hocam?" seslenişimle durmadı fakat omzunun üzerinden bana baktı. "Disiplinse hiç gerek yok, gerçekten. Bir daha olmaz." Her dönem istisnasız disipline giderdim. Gitmesem disiplin kurulu plaket verirdi. Durunca az daha sırtına çarpıyordum ki son anda durup yanına geçtim.

"Sana bir özür borçluyum sanırım." anlamayarak kaşlarımı çattım. Ne çok kaşlarımı çatıyordum öyle, böyle kalmasa suratım bari. "Derse geç kalıyordum ben de hız yapmak zorunda kaldım." parmaklarıyla üzerimi gösterdi. "Sonuç bu hale geldi." kollarımı göğsümde bağlayıp olayın şaşkınlığını atmaya çalışıyordum. Alt tarafı özür dileyecekti ne uzatmıştı?

"Sorun değil hocam, kurudu zaten." hareketlenmiştim ki kolumdan tutuşuyla irkilip kolumu geri çektim. Fiziksel temastan gerçekten hiç hoşlanmıyordum. Yerli yersiz bedenime dokunulmasından haz etmiyordum. Bir an açıklama yapma gereği duysam da suskunluğumu korudum. Dudaklarını aralayıp ardından kapatışıyla kafamı sağa çevirip dudaklarımı araladım.

"Arden Merih." dedim. Başımı tekrar ona çevirdiğimde kafasını olumlu anlamda sallayıp kitaplarını uzattı. Ben bir yüzüne bakıyordum bir de elindeki kitaplara. Sıkılgan bir tavırla elindeki kitapları alıp koridorda yürümeye başladım. Geometri hocama, göz göre göre dingil deyişim aklımdan çıkmıyordu. Katıla katıla gülerdim ama karizmamı şu an bozamazdım. 

Merdivenleri inerken içimdeki merak duygusunu bastırmaya çalışıyordum. Adı neydi acaba? Nasıl öğrenecektim kim bilir? O sırada yanımdan geçen alt dönemlerden birini durdurdum.

"Yeni gelen geometricinin adı ne? Adam dersimize giriyor ama adını bilmiyorum, ayıp olmasın adama." Güzel, tek ayak üzerinde rekorlara koşuyorsun Arden, aferin. Kız önce anlamamış gibi baksa da sonra yanındaki arkadaşı atıldı lafa.

"Kaya diye hatırlıyorum." Ben elimle onları def ederken merdivenleri dalgınca inmeye devam ettim. Ne güzel ismi vardı öyle. Tamam ona yakışmamıştı ama adı güzeldi. Öğretmenler odasına ilerlerken kendi kendime fısıldadım.

"Kaya."

GeometriciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin