3 - But You Said

4.2K 340 101
                                    


Jinah başının etini yemeyi bırakmamıştı. Chanyeol, saate bakarak Baekhyun'a verdiği sürenin üzerinden 5 dakika geçtiğini görünce birini yumruklamak üzereymiş gibi hissediyordu. Usanmış, beklemekten bunalmış bir şekilde kürsüsünden kalktı.

"Hangi cehenneme gittiğini sanıyorsun?!"

"Eve."

"Yani o arama sahteydi! Biliyordum! Biliyordum, Park, siktiğimin biliyordum--"

"Erkek arkadaşım!"

Oh, tanrım.

Chanyeol arkasını döndü ve Baekhyun'un kapı girişinde durduğunu gördü. Herkesin gözleri onun üzerindeydi ve Chanyeol rahatlamış mıydı yoksa utanmış mıydı tam kestiremiyordu.

Cüce sıçradı. Resmen sıçradı. Dar pantolonu bacaklarına bir plastikmişçesine yapışıyordu ve cidden kız işi gibi görünen bir şey giyiyordu, ama Chanyeol yorum yapmamaya karar verdi.

"Gelebildiğim kadar hızlı geldim! Lütfen benden ayrılma!" Sonra da ekledi, "Ama yapmazsın tabii çünkü biz yeni yetme, düşüncesiz bir çift değiliz yani. Biz-"

Gözlerini devirerek, Chanyeol cüceyi kendisine doğru yan yana duracakları şekilde çekti. "Tamamdır. İşte burada. Baekhoon."

"Baekhyun." Küçük olan düzeltti.

"Her neyse."

Jinah kıpkırmızı oldu. "Bu senin küçük kardeşin falandır."

Chanyeol daha bir şey diyemeden, Baekhyun'un nefesi kesildi. "Iy, bu iğrenç!"

"Kapa çeneni." Chanyeol ona doğru söyledi. Sonra Jinah'a, "İşte burada, şimdi beni rahat bırak."

"O siktiğimin bir velet!"

"Ben 18 yaşındayım bir kere!"

Chanyeol şaşırarak gözlerini aşağıya, kumrala çevirdi. "18 mi?"

"Evet, doğum günüm birkaç gün önceydi. Bana bir şey almadın, ama seni affediyorum. Bizim, şey, nasıl desem, uzun süre yaşarsak 70 yılımız falan kaldı bunun için."

Jinah sinirlenmişti. "Chanyeol, şu saçmalığı kes artık!"

"Sana çıktığımızı söyleyip duruyorum! Beni kızdırıyorsun!"

"SEN beni kızdırıyorsun!" Jinah ileri atıldı, Baekhyun'u saçından kavradı. "Bu bir şaka falan mı?!"

Chanyeol daha onu geri çekemeden Baekhyun acıyla viyakladı ve kumral olan atılıp Jinah'ın kolunu ısırdı. Kız geri çekildi.

"Ow, seni velet! Bu hastalıklı şakayla küçük düşmekten yoruldum. Onu kıçından becerirken sana iyi eğlenceler, Chanyeol. Müthiş eğlenceli olacaktır, bahse varım!"

Öfkeli bir halde çantasını aldı ve gitti.

İç çekerek, Chanyeol etrafında döndü ve tekrar bilardo masasına doğru yürüdü. Baekhyun onu takip ediyordu.

"O kimdi?"

"Hiç kimse."

"Eski sevgilin falan mıydı?"

"Hm."

"Cidden ilginç insanlar tanıyorsun, Chanyeol."

"Hem de nasıl," Chanyeol kendi kendine mırıldandı.

Baekhyun topuklarının üzerinde ileri geri sallandı. "Ee, ne yapmak istiyorsun?"

"Oynamak."

"Oooh. Tamamdır. Bekle gidip bir tane sopa alayım, sonra şu arkama geçip birlikte topa vurma şeyini yapabiliriz ve sonra da--"

"Yalnız oynamak."

"Hm?"

"Yalnız oynamak istiyorum."

Baekhyun kaşlarını çattı. "İyi de öyle olursa bu randevu hiç eğlenceli olmaz ki."

Homurdanarak, Chanyeol olduğu yerden küçüğe doğru yukarıdan bakarak eğildi. "Eğlenceli olması gerekmiyor zaten. Bu bir randevu değil. Sadece Jinah'tan kurtulmak için sana ihtiyacım vardı ve şimdi gidebilirsin."

Baekhyun'un hareket etmesini bekledi, küçüğün kalbinin kırılmış olup olmadığını umusamıyordu. Kumral gitmeye yeltenmeyince Chanyeol ona dik dik baktı.

"Ee?"

"Evet?"

"Orada öyle durup nefes alıp verecek misin? Evine git."

"Ama biz şu an bir randevudayız." Baekhyun kafasını yana yatırdı.

"Hayır, değiliz."

"Ama öyle dedin ya! Telefonda. Dedin ki 'D.O.'nun Bilardo&Bar'ı. 5 dakikan var yoksa senden ayrılıyorum.' "

"Seni buraya getirebilmek için siktiğimin yalan söyledim! Yardım için teşekkürler ama--"

"Vay canına! Göt herifin tekisin..."

"Siktiğimin çok doğru--"

"Hoşuma gitti."

Chanyeol kaşlarını çatarak ona baktı. Bir anlığına sessizleşti. "Senin bir sorunun falan mı var?"

"Ne gibi?" Baekhyun sordu.

"Klinik olarak aptal mısın? Şizofren? Bipolar? Herhangi bir şey."

Baekhyun güldü ve Chanyeol o gülüşün kulağa ne kadar hoş geldiğini görmezden gelmeye çalıştı. "Hayır! Doktorum diyor ki ben en sağlıklı hastasıymışım, ama diğer hastalarının çoğu kıdemli o yüzden öyle diyor galiba."

"Hm. Eh, her neyse. Sadece beni yalnız bırak. Senin erkek arkadaşın değilim ben."

"Ama dedin ki--"

"Ne dediğimi biliyorum ve sana diyorum ki yalan söyledim!" Chanyeol yılmış bir hâlde parmaklarıyla saçlarını geriye taradı. "Becermek için tipim bile değilsin, hiçbir şey için... tipim değilsin. Arkadaşlık için, tanışma için, hiçbiri. Anladın mı?

"Evet."

"Güzel."

"Peki... Sopaları nerede tutuyorlar?"

Chanyeol'ün gözleri alev aldı. "Baekhoon!"

"Baekhyun." Alanı ararken kumral olan bir ıslık tutturdu. "Bu arada nikah günü mihtapta soyadını hangi isimle değiştireceğini de bilmek istersen soyadım da Byun."

"Sen benimle sik mi geçiyorsun?"

"Etrafta yatak yok, o yüzden sanmıyorum?"

Chanyeol küçüğün kolunu kavradı. "Kulağını aç beni iyi dinle, cüce. Sana gram ilgim yok."

Sözleri tabii ki bir kulaktan girip ötekinden çıktı. "Oooh, güçlü. Harika. Güçlü erkek arkadaşlar muhteşemdir."

Baekhyun dilini dışarı çıkardı ve tutuştan sıyrılmayı başararak bir rafa doğru yürüdü. Çok fazla seçenek vardı o yüzden sordu, "Sence hangisini almalıyım?"

Chanyeol kendisine lanet etti, cüceyi izlerken dişlerini gıcırdatıyordu, cümlesini söylemeden önce, Kahretsin, diye düşündü. "Önünde duran siktiğimin orta boylu olanını."

Think About It II chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin