Baekhyun final hakkında düşünüyordu.
*
*Baekhyun ne kadar güvensiz hissettiği hakkında düşünmeden duramıyordu. Chanyeol'ün hiçbir şey yapmayacağını bildiği halde, yine de bu Baekhyun'u çok korkutuyordu.
Chanyeol mesafeli davranmıyordu-- en azından, bilerek değil. Kendisini bir teknik programa kaydettirmeye yetecek kadar para kazanabilmek için sıkı çalışıyordu ve bu tamamen sorun değildi ama bu ve Baekhyun'un üniversitede yaşadığı her şeyin arasında, planlanmış programları her şeyi hafife almıştı belli ki.
Mevsimsel depresyon da aynı zamanda berbattı. Ve sokulamayacak sıcak bir vücut olmadan sıcacık sarılma havaları da öyle. Güney California gerçekten öyle çok soğumuyordu, ama bazen geceleri hava serin ve kasvetli oluyordu ki bu, sarılacağı tek şeyin bir vücut yastığı olması nedeniyle Baekhyun'u daha çok üzüyordu.
Chanyeol'ün müzik kutusunu orada ve burada dinliyordu, ama bu ona olması gereken aynı rahatlığı vermiyordu. Bu onu daha da fazla üzüyor ve yalnız hissettiriyordu... Artı, oda arkadaşı odadayken de kutuyu çalamıyordu. Bir alanı paylaşıyorlardı ve Jon çoktan ne zaman uyumaya ya da ders çalışmaya çalışsa ne kadar da dikkat dağıtıcı olduğu hakkında şikayet etmişti o yüzden... Baekhyun, kutuyu yalnızca kapalı ve kıyafet dolabının içinde saklı bir şekilde tutuyordu.
İçinde, Kore'de kalmış olmasını dileyen bir kısmı vardı, ama... Herkes haklıydı. Burada çalışmak büyük bir fırsattı ve birçok arkadaş edinmişti. Jon bile... ona karşı büyüyen hislerini ifade etmişti, ki bu tüm bu birlikte yaşama olayını biraz tuhaf bir hale getirmişti ama... Kesin sınırları vardı.
Baekhyun bir erkek arkadaşı olduğunu ve onu hala sevdiğini (hatta iletişimde kalmak lanet olası derecede zor olsa bile) açıkça belirtmişti.
Jon aslında geri çekilmişti, ama bu Baekhyun'un Cal Tech arkadaşlarının ona aynı şeyi söyleyip durmasına engel olamamıştı: Chanyeol'ü unut.
O Kore'de. Sen buradasın.
Muhtemelen seninle artık konuşmak istemiyor.
Belli ki ilgisini kaybediyor artık, Baekhyun.
Bu doğru değildi. Baekhyun bu üç kelimeyi kendine tekrar edip duruyordu çünkü eğer etmezse, muhtemelen çökecekti.
Güvensizlikleri hakkında düşünmek onu tam bir çöp gibi hissettiriyordu çünkü... hissettiriyordu işte.
Chanyeol'ün elinden kayıp gidiyormuş gibi hissetmesi için hiçbir sebep yoktu. Hatta onu incitecek bir şey yapması onun doğasında bile yoktu-- en azından bu, Baekhyun'un dürüstçe inandığı şeydi.
Üstelik, eski alışkanlıklar zor bırakılırdı ve--
Siktir.
Baekhyun kalemini bıraktı ve yüzünü elleriyle kapattı.
Saat çoktan sabahın 1'iydi ve 12 saate bir sınavı vardı, ve Chanyeol hakkında kahrolası düşünmeyi durduramıyordu: ne kadar üzgün olduğu hakkında, Chanyeol'ün sanki umursamıyormuş gibi hissetmesinin onu ne kadar sinirli bir hale getirdiği hakkında, hamile Jinah hakkında, uzun mesafeli ilişkiler hakkında, yalnızlık hakkında--
"Baek?"
Hıçkırıklarını bastırarak, Baekhyun çenesini kenetledi ve hızlıca stresten dolayı kaynaklanan gözyaşlarını sildi. "Evet?"
"İyi misin?"
Oda arkadaşının yatağında yer değiştirdiğini duyabiliyordu. Belki de daha sessiz olması gerekiyordu.
"Evet, ben iyiyim!"
Jon, "Biliyorsun, bu, şey... benim senin ağlamana uyandığım 100. kez." demeden bir süre sessiz kaldı.
"Üzgünüm, Jon. Daha sessiz olmaya çalışacağım," Baekhyun kendisini toparlamaya çalışırken burnunu çekip usulca söyledi.
"Açıkça mutlu değilsin... Söylemek zorunda olduğum şeyi umursamalısın demiyorum ama, gerçekten onunla konuşman gerek."
"Tamam..."
Jon'un yatağında dönüp geri uykuya daldığını bilmek için arkasına bakmasına gerek yoktu.
Laptop'ının üzerindeki saate göz atarak, Baekhyun kendisinin de sadece uyuması gerektiğini düşündü. Zaten ağlamanın dışında dışında bir işi bitirdiği yoktu: ya da hamile eski sevgilisine mesaj atan erkek arkadaşı hakkında düşünmek dışında... ve bu erkek arkadaşının günün sonunda mesajına cevap vermek için zar zor zaman ayırdığı ve Chanyeol'ün görüntülü aramalarında nasıl da özensiz göründüğü hakkında; ama bunun Chanyeol'ün suçu bile olmayabileceği; belki de kendisinin okul ve ilişkisi hakkında streslenen güvensiz, deli bir erkek arkadaş olduğu ve hayatın ne kadar da boktan olduğu ve--
Tam laptop'ını kapattığı anda masanın üzerindeki telefonu titredi.
Bir mesajdı bu.
[Gönderen: Yeollie <3] Hala uyanık mısın bilmiyorum ama ben işe gidiyorum. Finalinde başarılar. İyi yapacağını biliyorum. Seni seviyorum.
Baekhyun bok gibi hissediyordu. Mesaj için çok minnettardı çünkü bu onun sadece aşırı derecede dramatik olduğunun ve beklentileriyle gerçekçi olmadığının kanıtı gibi bir şeydi ama, aynı zamanda... daha fazlasını istiyordu. Mesaj yeterli değildi-- yeterince şey söylemiyordu. Sanki daha fazla şey olması gerekiyormuş gibi tamamlanmamış hissettiriyordu, ama sadece 4 cümleydi ve orada bitiyordu.
Birbiriyle çakışan duyguları onu cidden çıldırtıyordu ve... bundan nefret ediyordu.
Baekhyun cidden... kahrolası nefret ediyordu.
baekhyun beni yordun gerçekten
cal tech arkadaşları:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Think About It II chanbaek
FanfictionChanyeol bir gangsterdi ve Baekhyun bunu kurcalıyordu. "Sence de tatlı değil mi?" "Ne?" Jongdae dönüp arkasına bakarken şaşkına döndü. "Sopalı olan mı?" "Evet." "Park Chanyeol." "Adı bu mu?" "Aman tanrım, Baekhyun." yazar: Exobubz izin alınmıştır. ...