64 - Vanilla Strawberry

1.2K 128 102
                                    

Junmyeon bir gangsterdi ve Baekhyun'un... randevusu gibi bir şeydi.

*
*

"Sana cidden nasıl uzun mesafeli ilişki yaşayacağını söyleyemem, bebişim. Fındıklarımı yerel tutmayı seviyorum."

"Mmm... Ama peki ya yerli değilse?"

"O zaman yerli yap gitsin canım!"

Baekhyun kaşlarını çattı. "Ne demek yerli yap gitsin?"

"Oradan uçup gel ve yerli yap işte," Junmyeon dondurmasını tekrar yalarken söyledi. "Özel uçağına falan atla gel."

Omuzlarını düşürerek, Baekhyun dondurma kabınını masaya koydu. "Myeonnie, benim özel uçağım yok ki!"

"Oh, doğru ya. Şey... Videolu konuşma falan yapamaz mısınız? Eğer benden ayrılmasaydın, istediğim zaman seni görmeye uçardım!"

İç çekerek, Baekhyun uzandı ve Junmyeon'un omzunu dürtükledi. "Ciddi bir şey konuşuyorum burada!" dudaklarını büzerek söyledi. "İki haftaya kadar falan, gidiyorum ve üzgünüm."

"Aptal çocuğun birine böyle takılı kaldıysan nasıl üniversiteye odaklanacaksın acaba? Yani, o kadar iyi bir görünüşü bile yok--"

"Myeonnie!"

"Sadece söylüyorum," Junmyeon omuzlarını silkerek söyledi. "Eğer gerçekten gitmek istemiyorsan, sadece... gitmeyebilirsin. Niye her diğer çocuk gibi buradaki bir üniversiteye başvurmadın ki?"

"Çünkü babama California'dan bir iş teklifi geldi ve ben, oh, eğlenceli olur diye düşünmüştüm!"

"Ve...?"

"Ve şimdi, hiç de eğlenceli değil ve üzgünüm!" Baekhyun ağır bir şekilde iç çekti... sonra bir kepçe dondurmayı ağzına tepti. "Yeol gitmem gerektiğini söylüyor. Jongdae gitmem gerektiğini söylüyor. Sen ne düşünüyorsun?"

"Gitmen gerektiğini. Duh." Junmyeon alay etti. "Demek istediğim, yaz tatillerin de olacak. Geri buraya uçabilirsin-- tabii yapabilirsen."

"Ama onu özleyeceğim."

"Ve o da seni özleyecek, ama hala senin gitmen gerektiğini söylüyor... O yüzden eğer kalırsan, bu sanki onun suçuymuş gibi hissettireceksin." İğrenmiş bir halde, Junmyeon kollarını çaprazladı. "Uf, her neyse, bebişim. Bence bu konular o ezikle konuşman gereken konular."

"Konuşuyoruz, ama bu sadece ikimizi üzmekle kalıyor ve--"

"Anlıyorum. O senin 'ilk' erkek arkadaşın-- hatta bu her ne kadar tartışılır olsa da-- o yüzden zor olduğunu biliyorum. Onunla sonsuza dek kalmak ve evlenmek istiyorsun-- Ama işin aslı şu şekilde, bebişim," Junmyeon duraksayarak söyledi. "Hiç de öyle olmayacak. Onu özleyeceksin, ve buna karşı bir savaş vereceksin. Sonra da, ayrılacaksınız ve onu unutacaksın."

"Bu doğru değil--"

"Seni ilk kez ağlattığı zaman, bana koşarak gelen sendin."

"Ee?"

Junmyeon güldü. "Aşırı tepki vermede bayağı kötü bir sicilin var da."

"Myeonnie!"

"Sadece söylüyorum," diğeri waffle külahı çiğnemeye başlarken mırıldandı. Bu şey de iyice vıcık vıcık olmaya başlıyordu. "Telefonda kavga etmeyeceğinizi ve senin de gidip tıpkı o geri zekalı gibi görünen, öğrenci birliğinden bir sporcuyla sevişmeyeceğini kim söyleyebilir?"


Baekhyun ona kaşlarını çattı, sinirli ve kırgındı. "Neden herkes ona bunu yapacağımı düşünüyor? Sen, Jongdae... Hatta Chanyeol bile. Bunu sanki iyi bir şeymiş gibi söylüyorsunuz, sanki sonunda benim kadar zeki biriyle tanışacakmışım gibi, ama... ama ben onu seviyorum, ve çeteyi de seviyorum. Onun hakkındaki her şeyi seviyorum, ama benim tek istediğim tüm bunların yürümesiyken herkes bana her şeyi bırakıp gitmem gerektiğini çünkü daha iyisini hak ettiğimi hissettiriyor ve--"

Think About It II chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin