Chanyeol bir gangsterdi ve Baekhyun'un erkek arkadaşıydı. Yeniden.
*
*Chanyeol, Junmyeon'un merdivenlerden yukarı çıktığını duyunca içgüdüsel olarak Baekhyun'u kavradı ve cüceyi arkasına aldı. Sonra, Sehun ve Jongin'e düzenli olarak durmalarını söyledi; sanki Junmyeon, bir kutu prezervatif ve kayganlaştırıcıyla üçünü birden alaşağı edebilecekmiş gibi. (ki o iki şey de Chanyeol onları eline geçirir geçirmez atılacaktı).
"Benim kahrolası evimde ne halt yiyorsun sen, Park!?" Junmyeon koridorun sonundan kendilerine doğru uzun adımlarla gelirken bağırdı.
Hemen arkasından, Minseok giriş salonundaki masalardan birinden kaptığı bir vazoyu kafasının üzerinde tutarak koşuyordu. "Seni uyarıyorum, Kim! Eğer bir adım daha atarsan, bu 1900'lerden kalma Japon Satsuma vazosunu kafanda kırmam gerekecek!"
Junmyeon sadece bir saniyeliğine vazonun kurtarılmaya değer olup olmadığını düşünmek için durdu... Hayır, değildi.
"İstediğini yap. Zaten sadece 10,000 dolar falan," yürümeye devam etmeden önce söyledi.
Vazonun bir değeri olmadığını fark ederek, Minseok çığlık attı ve aşağı kata gidip daha değerli bir şey bulmak için koşmadan önce; vazoyu balkona doğru fırlatarak parçalara ayırdı.
Dikkatini yeniden üçlüye vererek, Junmyeon plastik market poşetini sanki bir silahmış gibi sallamaya başladı. Yani tabii ki o şeyle Sehun ve Jongin'in alüminyum beyzbol sopalarına zarar veremezdi ama kendisini Baekhyun'a, koruma altında olsa da, hala onu; çete üyesi arkadaşlarının vücutlarının arasından görebilen küçüğe, havalı göstermesine yetiyordu.
"Gider misiniz acaba? Erkek arkadaşım ve ben bir şeyin ortasındaydık da," Junmyeon, bu gerçeği Chanyeol'ün yüzüne vurarak söyledi. "Değil mi, bebeğim?"
"O senin bebeğin falan değil!" Jongin, sopasının ucunu çetesiz liderin yüzüne doğrultarak misilleme yaptı.
Homurdanarak, Junmyeon gözlerini devirdi. "Pardon. Sen kimsin ya?"
"Ben--"
"Oh, doğru. Aptal olan." Plastik poşeti Jongin'in yüzüne fırlattığında, onu sopasını elinden kapıp; çocuğu geriye tekmeleyecek kadar kör etmeyi başardı. Saniyeler içinde, Jongin, çetesini 3'ten 2 kişiye düşürmüş bir şekilde yerdeydi.
Arka planda, yanan perdelerin kokusunu algılayan yangın alarmı çalmaya başladı.
Gerçi, hepsi de kendilerini çevreleyen yangını görmezden geliyordu.
Bir sonraki hareket eden kişi Sehun'du; Junmyeon'un kafasına saldırmaya teşebbüs etmeden önce sopasını başının üzerine kaldırdı. Ama lider bu darbeyi savuşturdu ve kendi sopasını sallayınca, Chanyeol'ün son kalan savunmasının da dizlerine vurdu.
Tıpkı yenilen arkadaşı gibi, Sehun da düştü.
Geriye sadece Chanyeol kalmıştı, ve maalesef ki, Junmyeon'un sopasına karşı bir tek yumrukları vardı. Yakın dövüşte Junmyeon'dan daha iyi olduğunu biliyordu. Tek yapması gereken, o aptal sopayı ondan almaktı.
"Onu bana vermen için sana üç saniye veriyorum," Junmyeon kibarca önerdi. "Dediğim gibi, bir şeyin ortasındaydık."
Devin onu sessiz tutmaya çalışmasına rağmen Baekhyun Chanyeol'ün arkasından konuştu. "Junmyeonnie, ev alarmın çalıyor! Belki de düzüşmek için iyi bir zaman değildir!"
Eğer Chanyeol kafasının arkasında gözlerini devirebilseydi, bunu yapardı. Baekhyun'un düşmanının ismini şöyle söylemesine katlanamıyordu. "Baksana, çeneni kapar mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Think About It II chanbaek
FanfictionChanyeol bir gangsterdi ve Baekhyun bunu kurcalıyordu. "Sence de tatlı değil mi?" "Ne?" Jongdae dönüp arkasına bakarken şaşkına döndü. "Sopalı olan mı?" "Evet." "Park Chanyeol." "Adı bu mu?" "Aman tanrım, Baekhyun." yazar: Exobubz izin alınmıştır. ...