1.Bölüm
Bir yok oluş ancak bu kadar var edebilirdi sancılarımı.
Karnıma yediğim son tekmeyle yeniden hayatımda nakavt olmuştum.Ne yazıkki bir zamanlar hayranı olduğum babam yüzünden.
Babam...
Halbuki tek kelime ne kadar da çok şeyi temsil ederdi kalbimin derinliklerinde.
Güvendi, şefkatti, sığınaktı...
Şimdi ise bana çağrıştırdığı yalnızca bu dünyaya ait olmadığım.
Çıplak zeminde ellerimden destek alarak kalkmaya çalıştım. Bütün gücüm emilmişti. Yan odada hiçbir şeyden haberi olmayan, dört yaşındaki kardeşim Mira çoktan uyumuştu. Yeniden gücümü toparlayarak kalkmaya çalıştım. Bu sefer başarılı olmuştum. Birkaç adım sonrasında kardeşimin odasına girdim. Yanına kadar yaklaşıp annemden son kalan emanetimin minicik gamzelerini öptüm. Babam zaten çekip kapıyı evden gitmişti. Meleğim Mira'yı uykusuyla baş başa bırakarak odasından çıktım. Koridorun sonuna doğru yöneldiğimde on dört yaşındaki Agah'ımın odasına girdim. Benim yakışıklı prensim yine yatağın içine gömülmüş ağlıyordu fakat sırf ben daha fazla üzülmeyeyim diye uyuyormuş numarası yapmaya çalışıyordu. Çalışıyordu diyorum zira onların her mimiğinden neler hissettiklerini anlayan ben ağladığını mı anlamayacaktım?
Yatağın başlığına oturup sırma simsiyah saçlarını okşadım. Bu hareketim ona her zaman annemi anımsatırdı. Belli ki daha fazla dayanamadı rol yapmaya ve yan dönerek başını göğsüme gizledi. Boğuk sesiyle "Bir gün sizi kurtaracağım abla." dedi.
Bu cümle içimdeki sönmüş yangınları körüklesede yalnızca yutkundum. Babamın yaptığı davranışları engelleyemediği için hep kendini suçluyordu. Ona sıkıca sarılırken, "Sadece beni terk etmeyin ve okuyup büyük adamlar olarak bu cehennemden kurtulalım." diyebildim.
Bu kadar yıl, bu kadar yıl onları kurtaramamıştım. Onların böyle bir hayat yaşamalarının sebebi belki de bendim. Ama elimde avucumda hiçbir şey yokken onları buralardan başka yere götüremezdim. Bunu yapabilecek güçte henüz değildim. Bu yüzden üniversiteyi tutturmak istiyordum. Bunun için çalışıp çabalıyordum.
Agah'ın daha fazla bunları düşünmesini istemediğim için annemle ilgili anılarımızdan hatırlayabildiğim kadarını anlattım. Böylece onu da rüyalarına uğurladım.. O kadar çok düşünce vardı ki kafamda hepsi aydınlık hole sis perdesi düşürüyordu. Odamın kapısını araladığımda bugünki yediğim dayağın izlerini taşıyanın yalnızca bedenim olmadığını anladım. Zeminde parlayan kanıma dudaklarımdan alaycı bir gülüş bahşedildi. Burayı temizlemeliydim. Canım yanıyordu, kirlenmişti. Ruhum on sekiz yıllık hayatım boyunca hiç temizliğe şahit olmamıştı ama bu zemin temiz olmalıydı. Kardeşlerim bu kirli hayattan temiz soluklar almalıydı. Banyoya gidip kahverengi kovanın yarısına kadar su doldurup içine de temizlik bezini attım. Odama sessiz adımlarla vardığımda aralık kapıdan içeri daldım. Temiz bezi elime alıp zemini silmeye başladım. Çıkmıyordu kan lekesi, susmuyordu kırık kalbimin sesi. Güçsüz ellerimle bezi bastırarak önce sağa sonra sola kaydırdım. Yine de ne yaparsam yapayım çıkmıyordu bir türlü kan lekesi. Titriyordum, yanaklarımda tanıdık bir ıslaklıkla daha çok sarsılıyordu vücudum. Hıçkırıklarımı tutmalıydım, acılarımı gömmeliydim, güçlü olmalıydım. Peki olabiliyor muydum?
Hayır.
Yine başarısızdım bu konuda zira boşalıyordu vücudumdan yılların kayıpları. Nihayet birazcık da olsa sakinleşmeyi başardığımda kovayı banyoya götürdüm. Banyodaki hasarlı dolaplardan vücudumdaki yaraların icabına bakmak için işime yarar birkaç malzeme aldım. Önce yaralarımın üzerine soğuk kremi sürdüm. Bu gecelik idare edebilirdim en azından. Fiziksel yaraları tedavi ettimde kalbimi dağlayan yaraları nasıl tedavi edecektim, bilemiyorum. Bu gece de anemin hayaline hasretimin kızgın yağlarında pişirilen nefretimi savurdum. Lanetli bir sükunetle uykunun beni ele geçirmesine izin verdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilşah +18 (Tamamlandı)
General FictionTakıntılı bir mafya onun peşindeyken onun kalbi kim için atacaktı? "Hayatım boyunca tek bir kadın sevdim Dilşah." Bakışları vedalaşıyor gibiydi. Başındaki silah kalkar kalkmaz iki silah patladı. Biri polislere aitti. Diğeri... Ağzım açık kalmış, ka...