50. Bölüm(2. Kitap)

1.6K 71 9
                                    

İnstagram=_arikubra

50. Bölüm (2.Kitap)

Hayatımın akışı çok hızlı değişiyordu. Her gün bambaşka bir şey yaşıyor, her gün bambaşka bir şeyle karşılaşıyordum. Hayatıma ayak uydurmakta ciddi anlamda zorlanıyordum. Zorlanıyordum çünkü hep hazırlıksız yakalanıyordum. Merih'in teklifinin aslında bu kadar şaşırtıcı gelmemesi lazımdı ama şaşırmıştım. Aslına bakarsanız benim hayatımı kolaylaştıracak bir çözüm getirmişti. Benden cevap beklercesine yüzüme bakarken heyecandan ne yapacağımı şaşırdım. Masanın üzerinde duran sürahinin içindeki suyu bardağa boşalttım. Merih'in bakışları altında bir bardak suyu tek seferde içmiştim.

"Nasıl yapacağız ki?"

Merih, onu reddetmeyeceğimi sorumla anlayarak bir nefes verdi. Rahatlamış olduğunu çok net görmüştüm. Merih söylediklerimle beraber kolunu ileriye doğru uzatıp bileğindeki saate baktı. Günün bitmesine daha çok zaman vardı. Bunu biliyordum. Günün bitmesine daha çok zaman olmasına rağmen havanın erken kapanması can sıkıcıydı. Merih sonunda benimle konuştuğunda aklım karışıktı, kalbim heyecanla çarpıyordu.

"Eğer şimdi tamam dersen hemen bir imam ayarlayacağım. Ardından iki tane de şahit bulacağım. Benim evime geçip orada nikahı kıyacağız."

Parmaklarımı masanın üzerine ritimli bir şekilde vururken ne diyeceğimi biliyordum. Verdiği kararın doğru olduğuna inanıyordum. Şu aşamada kalacak bir yerimde yoktu. Zaten aylar sonra Merih'le evlenecektim. Bir şey değişmiş olmayacaktı. Hem bu durum Konya'da yapılırdı. Ki bence de olması gereken buydu. Başımı sallayarak "Tamam!" dedim.

Merih ne söylediğimi algılayamamış gibi bakmıştı yüzüme. Ardından dişlerini göstererek gülümsedi. Hayat her zaman karşımıza olağan şeyler çıkarmazdı. Bazen çıkışını olmadığını düşündüğümüz yerde bir çıkış bulunurdu. Yanlış dediğiniz şeyler doğru, doğru dediğiniz şeyler yanlış olabilirdi. Hayat böyleydi. Hiçbir şey sabit değildi. Her şey olması gerektiği gibi gitmeyebilirdi. Önemli olan hiçbir şey yolunda değilken bile bir yol bulabilmekti. Merih, hala şaşkın ifadesiyle yüzüme bakmaya devam ettiğinde gerçekten onu reddedeceğime inanmış olduğunu gördüm. Elimi Merih'in elinin üzerine koyarken Merih'in gözlerinin içine bakarak konuştum.

"Merih, evet dedim."

Merih sonunda şoktan çıkmıştı. Yüzüme bakıp genişçe gülümsedi. Ardından oturduğu tabureden kalkarak bir iki adımda yanıma kadar geldi. Ben de oturduğum yerden yüzümü ona döndürerek gözlerine baktım. Merih, daha fazla beklemeden kollarını belime sardı.

"Hiçbir şeyden korkma Dilşah. Bizi güzel bir gelecek bekliyor."

Kulağıma fısıldadıktan sonra kollarını gevşetti. Şu an yüzüme biraz daha yakın olabilmek için eğilmişti. Ardından ellerini iki yanağıma yerleştirdi ve konuştu.

"Seni her şeyden çok seviyorum."

Gözlerinin içi parıldarken bana bunları söylemesi çok önemliydi. Sevdiğim insanların beni sevdiğini söylemesi bambaşka bir duyguydu. Bu cümleyi bir babamın ağzından duyamamıştım. Gerçi babam konusunda ben de pek haklı sayılmazdım ama en azından benim kendime göre haklı sebeplerim vardı. Elbette babamın da kendine göre haklı sebepleri vardı ve ben onun kendisini haklı çıkarttığı sebepleri çok merak ediyordum.

Merih, imamı ve şahitleri ayarlamak için bir konuşma yapacağını söyledikten sonra dışarıya doğru gitmişti. Ben de önümdeki masanın üzerinde duran boş döner paketlerine bakıyordum. Biraz sonra garson gelip masanın üzerindekileri topladıktan sonra uflayarak tuşlu telefonumu çıkardım. Kardeşimle ilgili herhangi bir haber var mı diye bakmıştım. Ekranda görünene göre herhangi bir haber yoktu. Herhangi bir haber olmaması iyi bir şeydi ama benim nedenini bilmediğim bir şekilde canımı yakan bir durum vardı. Kardeşlerim o kadar ayrılığımızdan sonra beni görememelerine rağmen şimdi beni aramıyorlardı. Halbuki şu an benimle vakit geçirmek istemeleri gerekmez miydi? Her şeye rağmen beni yanlarına çağırmaları gerekmez miydi?

Dilşah +18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin