44.Bölüm(2. Kitap)

1.5K 82 12
                                    

İnstagram=_arikubra

44. Bölüm (2. Kitap)

Anneler her zaman gerçek bir anne olamıyordu. Belki gerçek bir anne oluyorlardı da biz evlatlar olarak onların gerçek bir anne olduğunu göremiyorduk. Yine de insanın canını en çok annesi acıtıyormuş. Bunu yıllardır yaşarken binevi kanıtlıyordum. Şimdi ise daha çok kanıtlamıştım. Ben zaten onun bir evladı değildim. Ben ne annemin ne de babamın çocuğu olabilmiştim. Ben, ben sanki hem öksüz hem yetim gibiydim. Elbette kardeşlerimde benimle aynı şeyleri yaşamıştı ancak babamın Agah'ı ve Mira'yı çok çok az bile olsa sevdiğini görmüştüm. Annem olacak o kadının Mira'ya ve Agah'a olan ilgisini görmem sadece çok kısa bir süremi almıştı. Anlamıştım. Hissetmiştim. Ben, ben zaten dış kapının mandalıydım. Ben bu ailede yalnızca kardeşlerimin ablası olabilmiştim. Ne annesinin kızı ne de babasının kızı. Belki de onların kızı olmamak benim için daha önemliydi. Yine de her şeye rağmen insan annesi, babası yanında olsun istiyordu. Her şeye rağmen, yaşanılan her şeye rağmen insan anne ve babasının kanatlarının altına sığınabilmek istiyordu. Kimisi anne babası öldüğü için bunu yapamıyordu. Kimisi anne babası hayatta olduğu halde bu haktan mahrum kalıyordu.

Karşımda annem olacak kadın vardı. Gözleri dolu dolu olmuş, gözlerimin içine bakıyordu. Ona benziyor olmak midemi bulandırıyordu. Ben annem olacak bu kadına da babam olacak o adama kızgındım. Onları anne ve baba olarak kabul etmeme engel oldukları için onlara çok kızıyordum. Kızgınlığımın kimsenin gözünde, onların gözünde anlaşılan bir önemi yoktu. Dilara Hanım'la birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Sanki bu bir hesaplaşma gibiydi. Ya da gözünü ilk çeken güçsüz addedilecekti. Hayır, böyle bir şey yoktu ama aramızdaki iletişimden bunu hissetmiştim. Az önce annemi ve babamı reddettiğimi söylemiştim. Annemi reddettiğimi annem denen o kadın duymuştu. Canım yanıyor muydu?

Çok.

Yapacak hiçbir şey yoktu. Annem denen kadının gözlerinin içine baka baka dibinden yürümeye başladım. Onun hizasına geldiğimde kokusunu duymuştum. Ona sarılma isteğim o kadar yoğundu ki kendimi çok zor tutuyordum. Dilara Hanım ben onun yanında durduğumda hala sevdiği adama bakmaya devam etti. Çocuklarına tercih ettiği adama bakmaya devam etti. Ben onun yanındaydım. Kokusunu duyuyordum. Ona sarılma isteğiyle dolup taşarken bu isteğe engel olmak için kendimle savaş veriyordum. Gözlerim tam karşıya bakarken yanından uzaklaşmak için bir adım daha attım. Yalnızca kardeşlerimi görmek istiyordum. Attığım ikinci adımım yanımdaki kadının kolumu tutmasıyla yarıda kesilmişti. Onun bana dokunması bütün vücudumu diken diken etmişti. Kalbimin içindeki duygular bir an önce kolumdaki bu elden kurtulmam için bana uyarılar gönderiyorlardı. O uyarıları dinledim. Sert bir şekilde kolumu annem olacak kadının elinden kurtardım. Ardından ileriye doğru hızlı hızlı adımlar attım. Merih neredeydi, bilmiyordum.

Gözlerimdeki yaşlar göz çeperlerimi doldururken içimden ağlamamak için kendi kendimi sakinleştiriyordum. Hayır, aslında sakinleştirmekten çok kendi kendimi tehdit ediyordum. Arkamda annemi bırakmıştım. Onu yalnızca arkamda bırakmamıştım. Onu bütün hayatımdan çıkarmıştım. Geçmişimdeki varlığı zaten kesik kesikti. Geleceğimdeki varlığını tamamen yok etmiştim. Hastanenin önüne bir ambulans geldi. Bahçenin her tarafında insanlar bekleşiyordu. Simitçiler, diğer seyyar satıcılar burada satış yapmak için uğraşıyorlardı. Dünya da hayat devam ediyordu. Ben annem için babamı öldürmeye teşebbüs etmiştim. Annem kendi hayatını kurtarmak için bizi geride bırakmayı seçmişti.

Ben abla olmama rağmen kardeşlerim için gitmeyi hiç düşünmemiştim. O kadın, anne olmasına rağmen üç çocuğunu geride bırakmıştı. Şimdi hangimiz anneydi?

Dilşah +18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin