5. Bölüm

10.1K 286 36
                                    

5. Bölüm

PAMİR BAŞTEMİR

Turgut'un kaldığı hastaneyi öğrenir öğrenmez mekândan çıktım. Bu adamla iyi bir konuşma yapmam gerekecekti. Benim sevgilim demir parmaklıklar ardında yaşayamazdı. Ayrıca Gönül Şahımın babasını bıçaklama nedenini de öğrenmiştim. Kardeşi için kendi hayatını hiçe saymıştı. Ben bu kıza nasıl aşık olmazdım ki? Cesurdu benim sevgilim yıkıldığından daha çok. Fedakârdı benim sevgilim ucunda hayatı olsa bile.

Peki bu kadar cesur ve fedakâr olması iyi miydi?

Yalnızca bana karşı böyle olsa iyiydi belki ama o herkese karşı böyleydi. Bu hayatta en çok da buradan darbe yiyordu. Engel olmak istiyordum yiyeceği darbelere. Olacağımda. İzın vermeyeceğim. Kimse katiyen dokunamazdı hırpalanmış bedenine, masum kalbine.

Arabaya binip Turgut'un kaldığı hastaneye sürdüm. Dinirden yüzümde boncuk boncuk terler dans ediyordu. Titreten ellerim Turgut'un nefesini kesmek istiyordu ancak yapamazdım. Kayınbabasının katili olmayı hangi damat ister ki sonuçta? Adamımdan kaldığı hastaneyi de öğrenmiştim. Ona, uyandığı zaman mutlaka polislerden önce benim Turgut'la görüşmemi sağlamasını emretmiştim ve istediğim gibi de oldu.

Arabamı hastane otoparkına bıraktığımda koşar adımlarla hastanenin girdim. Boş yakaladığım asansörün içine attım kendimi. Koridorlarda falan tekerlekli sandalye üzerinde bir sürü hasta insan dolanıyordu. Adamdan öğrendiğim kat numarasını tuşladım ve ardından asansörün kapısının kapanmasını bekledim. İki dakika içerisinde hızlıca üçüncü kata çıktığımda gözlerimle adamımı taradım. Bulduğumda bir odanın önünde bekliyordu. Bu oda Turgut Mert'in kaldığı oda olmalıydı.

Beyaz kapının önüne geldiğimde başıyla selam veren adamımı acil bir durumda haber etmesini tembihleyip, tüm gücümle kapı koluna bastım. Odaya girdiğimde monitörden sabit aralıklarla "dıt" sesleri geliyordu. Serumda damlalar ağır ağır düşerek çoğunluğa karışıyordu. Turgut Mert'in burun deliklerinde nefes almasını sağlayan nazal adı verilen silikon oksijen maskesi vardı. Bu meretin ismini bir ara hastanede yattığımda öğrenmiştim. Sağ göğsü de aynı zamanda sırtıyla beraber sargılıydı. Dilşah babasını sağ göğsünden bıçaklamıştı.

Turgut mert'in yatağında boşta kalan kısmına oturdum. Neredeyse tamamını koca cüssesiyle kaplamıştı. Bu yüzden küçücük yere hemen kalkacakmış gibi oturuyordum. Ellerimle yaralanmış gözüne bastırdım. Bastırmamın etkisiyle yavaşça gözlerini araladı. Bu Turgut'un canı ne kadar çok tatlıydı böyle. Aralandıktan birkaç saniye sonra beni idrak edince gözlerini kocaman açtı. Konuşmama izin vermeden söze atıldım.

"Bana bak Turgut Mert. Eğer Dilşah'tan şikayetçi olursan seni öldürürüm ya da dur. Hemen öldürmem. Önce işkencelerden işkence beğendiririm sonrasında ölümlerden ölüm. Duydun mu beni?"

Kekeleyerek konuşsa da istediğim cevabı almıştım.

"Duydum ağabey, duydum. Söz şikayetçi olmayacağım. Hem ne olursa olsun o benim kızım ağabey. Senin gelmene gerek yoktu."

Kızıymışmış. sanki kızını önemsediği vardı da konuşuyordu. Turgut Mert yalakalığına devam ederken sözünü kestim. "Ayrıca bana olan borcunu özel olarak konuşacağız. Benden hemen sonra polisler gelecek . Onlara olay esnasında kızını çok kızdırdığını ve kardeşinin sağlık durumundan dolayı anlık cinnet geçirdiği için böyle bir hata yaptığını söyleyeceksin. Tabii ki şikayetçi olmadığını da söyleyeceksin. Bana bak Turgut Mert söylediklerimi yapmazsan sana neler yapacağımı anlatmamın lüzumu yok diye düşünüyorum. Taburcu olur olmaz kapıda seni bekleyen bir adamım olacak. Onunla Agah'ın kaldığı hastaneye gidecek, kan vereceksin. Adamımı atlatmaya kalkışırsan Dilşah'ın yarım bıraktığı işi ben tamamlarım. Bundan emin olabilirsin."

Dilşah +18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin