16. Bölüm

4.4K 135 4
                                    

İnstagram=_arikubra

16. Bölüm

Danışmaya vardığımızda bir oğlan vardı. Merih danışman çocuğa doktorun ismini verdiğinde bende ellerimize bakıyordum. Birbirine kenetli olan ellerimiz öyle bir güç veriyordu ki... Sanki böyle kaldığımız sürece kimse bana zarar veremezdi. Merih bakışlarımı fark etmiş olacakki ellerimizi havaya kaldırıp ters çevirerek elimin sırtını öptü. Bunu yaptığında heyecandan ölecektim. Kalbim hızlı hızlı atıyor, biri görecek diye gözlerimi etrafta gezdiriyordum. Tuhaf bir şekilde o yanımdayken elimin acısını da sızısını da unutuyordum. Danışmandaki oğlanın konuşmasıyla bir çift bal renkli gözlerin rotasından kurtulmuş oldum. Onun bana bakması çok farklı hissettiriyordu. Şey gibi...

Değerli.

Böyle hissetmeyeli yıllar olmuştu. Merih hastahanenin her köşesini biliyormuş gibi yürürken bende onunla beraber yürüyordum. Asansörün kapısına kadar geldiğimizde Merih'in düğmeye basmasıyla beklemeye başladık. Elini yanağıma koyup okşadığında gözlerimi yukarıya kaldırdım. Bal gözlere bakarken "Çok acıyor mu?" Diye sordu. Ben onun gözlerine dalıp gitmişken "Hıh?" Diye bir ses çıkmıştı ağzımdan. Ne dediğini, neyi kastettiğini anlamamıştım.

Dudakları yana kıvrılırken bir eliyle hâlâ yanağımı okşuyordu. "Elin diyorum. Çok acıyor mu? Neden daha önce getirmediysem seni? Üç gün boyunca bu acıya maruz..."

Kendini suçlaması hiç hoşuma gitmiyordu. Vücudumdaki ağrılar hatta elimdeki yanık acısı bile onun yanında son buluyordu. Böyle bir durumdayken kendini suçlaması, yapması gerek en son davranış bile olamazdı. Sargılı elimin acısını önemsemeden yanağımdaki elinin üzerine koydum. "Bilmiyorsun belki ama ben üç gündür hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum. Bu yüzden kendini suçlama lütfen."

Asansörün geldiğini belli eden sesi duyduktan sonra içeriye geçtik. İçerisi ağzına kadar dolu olunca kapının bir adım gerisinde durabildik. Asansörün kapısının her açılışında düşecek gibi duruyorduk. Merih yanık elimin olduğu tarafta, yarım adım geri dururken gelecek herhangi bir zararı önlemiş oldu. Asansörün neredeyse her katta durup yeniden hareketlendiğini hesaba katarsak, midemin bulanması ve başımın dönmesi pek de imkânsız durmuyordu.

Neyseki başım ve midem daha fazla kötü olmadan doktorun odasının bulunduğu kata gelmiştik. Yan yana odaya doğru ilerken Merih'in adımlarını takip ediyordum. Açıkçası bu ayrıcalık zoruma gitmişti. Onun imkânlarını kullanmak gibi bir niyetim yoktu. Bugün daha her şeyin başında olduğumuz için tartışma çıkarmak istememiştim. Hastane çıkışında bir yerlerde oturup konuşacağımızı biliyordum. Bu konuyu da orada açacaktım.

Doktorun masasının önündeki koltuklara karşılıklı otururken doktor, ikimize birden bakıyordu. Yani en azından bir Merih'e bakıyor bir de bana bakıyordu. Bu hareketi sırayla tekrarlıyordu. Sırtımda kulunç ağrısı gibi bir ağrı vardı ama elimin acısı hepsinden daha çok can yakıyordu. Sırtımdaki ağrıda muhtemelen babamın itmesinden dolayı duvara çarpmamla oluşmuştu. Doktor konuşmaya başlayınca adamın yüzüne odaklandım. Oldukça yaşlı görünüyordu. "Dilşah Hanım öncelikle sargıyı açıp elinizin durumunu incelememiz gerekecek. Bu yüzden sizi öncelikle yan tarafta bulunan muayene odasına alalım."

Merih'le beraber muayene odasına girerken ona gelmesine gerek olmadığını söylemek istiyordum ancak; içimde bir yerlerde onun yanımda olmasını isteyen yanlarım vardı. Yinede benimle gelmesine gerek olmadığını söylemek için yüzüne döndüğümde, karşımızdaki masanın üzerindeki aletleri bakındığını gördüm. Her şeyi nasıl bu kadar ciddiyetle inceliyordu anlayamıyorum. "Merih!" seslenmemle yüzünü bana çevirirken "Burada beklemene gerek yok. Hadi sen..." yine tamamlanamamış cümlem ile kalakaldığımda o çoktan söyleyeceklerini söylemişti. "Boşa ağzını yorma Dilşah. Yanında olacağım. Hem biz sevgiliyiz. Unuttun mu?"

Dilşah +18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin