19. Bölüm

3.5K 105 59
                                    

İnstagram=_arikubra

19. Bölüm

PAMİR BAŞTEMİR

Bütün günümü bu saçma sapan odada geçiriyordum. Ayaklarıma his kazandırmak için uğraşıyordum; ancak hepsi boşunaydı. Ne yaparsam yapayım bir tek baş parmağımı oynatabiliyordum. Durmadan bacaklarıma vuruyor, küçücük bile olsa bacaklarımda bir acı hissetmek istiyordum. Uyumaya çalışsamda bir türlü uyuyamıyordum. Hafızamı geri getirip tekrar o geceye dönmeye çalışıyordum. Yine de ne yaparsam yapayım o geceye dönemiyordum. Yaşadığım tüm bu olaylardan sonra Soner'e bile güvenemiyordum; ancak ona güvenmekten başka hiçbir şansım yoktu. Bu yüzden güveniyormuş gibi yapıyordum.

Bütün gün yattığım bu divan tarzı yatakta yalnızca Dilşah'ı düşünüyordum. Benden sonra eli iyileşmiş miydi? Aslında bundan daha çok başka şeyler düşünüyordum ve bu düşündüğüm şeyler beni çılgına çeviriyordu. Düşünmemek için uğraşsamda düşünmeden duramıyordum.

Mesela... Mesela o Merih benim Gönül Şahımın o masmavi gözlerine böyle uzun uzun bakabiliyor muydu? Hani benim mesela onun o gözlerini gördükçe kalbim bir tuhaf atıyordu. O Merih'te aynı duyguları yaşıyor muydu?

Ya da... Ya da Merih'te benim sevdiğim kıza dokunuyor muydu? Mesela ben Dilşah'ın elini tutacak olsam güven verircesine tutardım. O da öyle tutuyor muydu? Benim Gönül Şah'ım o avukat bozuntusunun dokunuşlarından güven bulabiliyor muydu? Bulmasını istemiyordum. Mesela benim bu hâlde gördüğünde benim için telaşlanmasını istiyordum. O da benim için telaşlanır mıydı?

Bütün günümü yatarak geçirdiğim için tarihi saati hiçbir şeyi bilmiyordum. Odamın içi kapkaranlık olunca herhangi bir fikir yürütemiyordum. Ha bir de bu bacaklarım var tabii. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım bir türlü hareket ettiremiyordum. Ellerimle ne kadar sert bir şekilde bacaklarıma vursamda hiçbir acı hissetmiyordum. Benim içimdeki asıl acı kalbimdeydi. Dilşah beni asla sevmeyecekti, ancak bende bu raddeden sonra onun beni sevip sevmemesini umursamayacaktım.

Tabii tek derdim bu değildi. Artık bitmiş vaziyetteydim. Öldürdüğüm o iki çocuk ne yaparsam yapayım aklımdan çıkmıyordu. İki küçük çocuğun katili olmuştum ben. Hiçbir suçu olmayan iki küçük çocuğun günahına girmiştim.

Güğsümün üzerinde öyle bir yük vardıki o kendine güvenen, esip gürleyen Pamir'den eser yoktu şimdi. Ben Dilşah'la evlilik hayalleri kurarken o benim geç kalmam yüzünden başka adama gitmişti. Kendimi mi suçalmalıydım? Onu mu?

Tabii ki Dilşah suçluydu. Nasıl başka bir adama sarılabilirdi? Ben onun en çok bu huyunu sevmiştim. O akranları gibi değildi. O on sekiz yaşında genç bir kız gibi değildi. O gayet olgunlaşmış bir kadındı. O yalnızca benim kadınımdı. Peki şimdi kimin ellerinde? Başka bir adamın. Bu işin nasıl sonlanacağının gözümde herhangi bir önemi yok! Her şeye rağmen onun için savaşacaktım ve bu savaşın kazanan tarafı kesinlikle ben olacaktım.

Soner'le bütün olayları konuşmuştuk. Şu an en dipteydim; ancak öyle bir güçle geri döneceğimki herkes benden korkacak. Birçok kişi önümde diz çökecek. O beni bırakan adamlarım beni yalnız bırakmanın bedelini ödeyecek. Kaybettiğim her şeyi geri alacaktım. Bu işte yalnız olmayacaktım. Soner'i de kendimle beraber zirveye taşıyacaktım ve Dilşah'la tanıştığımda istediğim her şeyi ama her şeyi elde etmek için önümde hiçbir engel kalmayacaktı.

Odamın kapısı yeniden aralanırken annemin geldiğini biliyordum. Muhtemelen yine bana yemek yedirip haplarımı içmem için gelecekti. SIrtımda sürekli yatmamdan kaynaklanan ciddi anlamda ağrılar oluyordu. Her ne kadar bunu kendime yediremesemde ağrısı katlanılamaz boyuttaydı. Böyle bir kalıpmış gibi oluyordu vücudum. Annem ters tepki vermemden korktuğu için odada oldukça sessiz hareketlerde bulunuyordu. Yatağıma kadar geldikten sonra etrafın karanlığına göz gezdirdi. Benim bu kadar kendime kapanmamdan korkuyordu. İzn istercesine gözlerime bakarken tepkisiz kaldım.

Dilşah +18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin