26. Bölüm

2.8K 97 12
                                    

İnstagram=_arikubra

26. Bölüm

Dolabımdan siyah bir kısa kollu ve siyah bir kot çıkarırken onları üzerime geçirmek için çok beklemedim. Kıyafetlerimi giyer giymez saçımı hızlı hareketlerle yukarıdan at kuyruğu yapmıştım. Saçlarımı açık bırakmayı pek sevdiğim söylenmezdi. Bir an aynada asılı kalan gözlerim geçmişe doğru aralanırken aynada gördüğüm yüz bana ait değildi. Aynada gördüğüm yüz annemin yüzüne dönüşürken uyandığımdan beri benliğimi ele geçiren hisler gözlerimden akmaya başladı. Annemin yüzü ayna da duruyordu. Ayna kırık olduğu için annemin yüzü de yarım görünüyordu.

İçimde pare pare acılarım yetişiyordu. Hasretim bütün nefretime rağmen hiç olmadık zamanda yüzüme vuruyordu. Ben güçsüz bir insandım. Her defasında yıkılıyordum. Hiç kimseye bir yararım dokunmuyordu. Bu durum artık gerçekten soruma gidiyordu. Kendimi yetersiz hissediyordum. Gözlerimdeki yaşlarım ufacık bir şeyde bile yanağımdan süzülüyordu. BU benim acizliğimdi. Bunca şeye rağmen nasıl olursa bu kadar hassas olabilirdim?

Kendi kendime bile bir türlü anlam veremiyordum.

Annemin yüzünde gözlerimi çektikten sonra hızlı adımlarla dış kapıya yürüdüm. Zaten üçü de sızmış gibi uyuyordu. Ses yapsam da duyacak gibi değillerdi. Koridoru aştıktan sonra dış kapıya gelmiştim. Kapının kilidini açarken birkaç kez ses yapmıştım ama hiçbirinden ses çıkmamıştı. Dış kapıyı açtıktan sonra ayakkabılarımı, bağcıklarımı bağlamama lüzum görmeden giydim. Şimdi nereye gidip de nefes alacaktım? Hiç kimsenin olmadığı sessiz bir yerde olmak istiyordum. Ya da en iyisini yapacaktım. Kulaklıklarımı cebimden çıkarırken bir yandan da öylesine yürüyordum. Bizim mahalleden çıktığımda kulaklıklarımı da kulağıma takmıştım.

Belki şu an ortada hiçbir şey yokken bu kadar duygusallaşmam yersizdi ancak yapacak bir şey yoktu. Sınırlarda geziniyordum. Hem birilerinin bana destek olmasını istiyor hem de bütün herkesin benden uzak olmasını istiyordum.

Gel bak bir elinde gökyüzü var hâlâ

Ötekinde kayıp giden yıldızlar lâlâ

Korkularında benim umutlarda

Beni bırakma beni bırakma

Kulağımda yükselen müzik kalbimi delip geçen duyguları telaffuz ediyordu. Sessizlik çektiğim acıya duyulan saygımdı. Şarkı aheste aheste hislerimi esir ediyordu beni. Merih'in beni bırakmasını istemiyordum. Onsuz yaşayamam gibi büyük bir cümle kurmayacaktım. Ben annem olmadan yaşayabildiysem elbet onsuz da yaşayabilirdim. Yarım kalmış olarak yaşardım, kardeşlerim için yaşardım. Ölü gibi hissetsem de yaşardım ama yine de bugün hissettiğim korku nedense nefeslerimi kesiyordu. Aslında ondan çok büyük bir şey saklamıyordum. Yani en azından onun anlayışla karşılayacağını biliyordum. Yine de ona bunu söylemek onur kırıcıydı ve o öğrenene kadar ben hep saklamaya devam edecektim. Babamdan gördüğüm şiddete hiçbir zaman dur diyemeyecektim. Adımlarım zeminde kimsesiz kalırken aldığım solukların hiçbiri kalbimdeki hüzün yumağını dağıtmıyordu. İçimdeki buhranlı hislerden beni kurtarmıyordu. Bu durum canımı yakıyordu. Geleceği düşünmek içinden çıkamayacağım sorularına maruz kalmamı sağlıyordu.

Annemin yokluğu her zerremi sarıp sarmalarken ben dik durduğum bütün acılarla tekrar yüzleşiyordum. Annemin yokluğu öyle can alıcıydı ki çektiğim acıların üzerine yığıldığında ben de altında kalıyordum. Onu çok fazla özlemeye başlamıştım. Kardeşlerimin de özlediğini biliyordum. Annemin yerini dolduramasam da onun açığını benimle kapatmaya çalıştıklarını da biliyordum. Ama ben?

Ben annemin açığını hiç kimseyle kapatamıyordum. Durmadan yürümeme rağmen yine de bu hislerden kurtulamıyordum. Telefonumu cebimden çıkarırken saate baktığımda iş yerine gitmem gerektiğini fark ettim. Bana dakikalar gibi gelen yürüyüşüm tam iki saatimi almıştı. Neyse ki yürüye yürüye iş yerime kadar gelebilmiştim. Çalışmak içimdeki hislerin hepsini yok edecekti. Çalıştığım zaman kafamdaki düşünceler yok olacaktı. Bu yüzden hemen restorana, iş yerime, girdim. Kıyafetlerimin olduğu dolabıma doğru ilerlerken birçok kişinin burada olduğunu gördüm. Diğer garsonlarda aynı benim gibi kıyafetlerini alıyordu. Birkaç kişiyle günaydın sohbetleri kurarken beynimin zonkladığını hissediyordum. Ağrım çok fazlaydı. Dolabımın içindeki kıyafetleri aldıktan sonra dolabımı kapatmak için bir zamanlar yanık olan elimi uzattım. Dalabın kilidinde asılı kalan elimde gördüğüm iz ağlama isteğimi perçinledi. Yanık elimdi. Babam yüzünden yanmış elimdi. Daha vücudumda buna benzer ne kadar iz kalacaktı, bilmiyorum.

Dilşah +18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin