35. Bölüm(2.Kitap)

2.1K 90 5
                                    

İnstagram=_arikubra

35. Bölüm (2. Kitap)

Hayat aslında bizlere biz farkında olmadan binlerce seçenek sunar. Kimimiz en doğru seçimi yaparız. Kimimiz görebildiğimiz en doğru seçimi yaparız. Kimimiz yanlış olduğunu bildiğimiz halde önümüzdeki o seçimi yaparız. Belki de hayatımızdaki en zor seçim budur: Yanlış olduğunu bildiğimiz halde göz göre göre o seçimi yapmak.

Şimdi herhangi bir arabanın içerisindeydim. Yan koltukta, sürücü koltuğunda Pamir denen adam vardı. Hız limitimiz kaçtı, onu bile bilmiyordum. Yaptığı hız dolayısıyla koltuğa yapışmış vaziyetteydim. Dilimden dualar eksik olmazken Pamir denen adamın dilinden işitmek istemeyeceğim küfürler dökülüyordu. Gözlerim ağlamak için benimle savaş veriyorlardı. Gözlerimi susmaya ikna etmek benim için büyük bir devrimdi. İçinde bulunduğumuz aracın arka camları kırılmıştı. Pamir, elimdeki telefonu parçalara ayırmıştı. Telefon yine de o evde kalmıştı. Belki de artık benim izimi bir şekilde bulabilirlerdi. Pamir, ellerini hırsla direksiyona vurmaya başladı. Adeta kükrüyordu.

"Neden, Neden yaptın bunu Allah'ın cezası?"

Ondan korkuyordum. Bağırışlarını duymamazlıktan geliyordum. Kardeşlerimi merak ediyordum. Agah'ın iyi olup olmadığını merak ediyordum. Kardeşimin kanser olduğunu öğrenmiştim ve şimdi nasıl bir durumda olduğunu bilmiyordum. Pamir yüzünü bana doğru döndüğünde hırsla bağırdım.

"Önüne dön, kaza yapacağız!"

Motorun sesi kalbimi ürkütüyordu. Tüm uzuvlarım boşalmıştı. Nefes alamıyordum. Araba çok hızlı ilerliyordu. Yolda gördüğüm tabelaların sadece varlığını fark edebiliyordum. Ne yazılarını ne renklerini görebiliyordum. Altımızdaki yollar çok hızlı değişiyordu. Pamir, benim uyarımla beraber yüzünü neyseki yola dönmüştü. Yüzü yola dönük olsa bile fark etmezdi ki... Bu hızla kaza yapmamak üstün bir başarı gerektiriyordu bence. Yüzümü Pamir'in yüzüne çevirdim. Hareketlerini ölçmeye çalışıyordum. Bu sırada koltuğumun hemen üzerinde yer alan kulptan destek alıyordum. Ellerimin içi terlemişti. Korkum beni ele geçirmişti. Pamir, yeniden hırsla direksiyona vurmaya başladı. Araba bir sağa bir sola doğru gidiyordu. Sanırım Pamir direksiyon hakimiyetini kaybetmişti. Yutkunamıyordum. Ona durması gerektiğini bile söyleyemiyordum. Nefes bile alamıyordum. Yalnızca izliyordum. Başımı arkamdaki koltuğa yaslayıp sıkıca tutundum. Yüzümden yaşlarım boşalıyordu. Gözlerimin önünden kardeşlerimin, sevdiğim adamın yüzü geçiyordu. Bu hayatta benim nefes almam gerekiyordu.

"Dur, Pamir dur!"

Pamir, arabanın dengesini bulmaya çalışırken bana bakarak bağırmaya başladı.

"Neden beni sevmiyorsun? Ne buluyorsun o itten? Sana yeni bir hayat vaat ediyorum, daha ne istiyorsun?"

Sorusuna hiçbir şekilde karşılık vermedim. Çünkü her an kaza yapma potansiyeline sahiptik. Sanırım önce onu sakinleştirmem gerekiyordu.

"Sadece kardeşlerimi istiyorum!"

Sonunda bulabildiğim ses tonumla yüzüne doğru bağırmıştım. Bağırmamın hemen ardından pişman olmuştum. Şimdi onu kışkırtmış olmuştum.

"Kardeşlerini görmek istiyorsan benimle evleneceksin!"

"Ne?"

Arabanın hız sayacındaki ibre son noktaya varmıştı. Bütün uzuvlarım uyuşmuştu. Hissettiğim hız nefeslerimi kesiyordu. Yeni tanıştığım bu adam, akli dengesi yerinde olmayan bu adam, resmen hayatım karşılığında benimle evlenmek istiyordu. Ben asla böyle bir adamla evlenemezdim. Her şeye rağmen tüm cesaretimle bağırdım.

Dilşah +18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin