45. Bölüm(2. Kitap)

1.6K 77 11
                                    

İnstagram=_arikubra

45.Bölüm(2 Kitap)

Yaşadıklarımın bir sanrıdan ibaret olduğunu fark ettiğimde Merih önce tuvaletin kapsını kapattı. Ardından hızlıca beni kollarının arasına aldı. Yüzümü omuzlarına kapatırken ağlamaya devam ettim. Omuzlarım sarsılırken Merih'te hem sırtımı sıvazlıyor hem de sakinleştirici bir şekilde konuşuyordu.

"Geçti Dilşah. Hepsi geçti. Onu sen öldürmedin. Senin suçun değil. Şu an yaşadıkların çok taze. Bu yüzden bu sanrıları görüyorsun. Geçecek tamam mı?"

Yüzüm Merih'in omuzlarına hala gömülürken ellerim göğsünün üzerindeydi. Başımı kaldırmadan konuştum.

"Bu da geçer değil mi?"

Ağladığım için ses tonum da değişmişti. Merih saçlarımı da okşadıktan sonra kısık sesiyle konuştu. Sanki yüksek sesle konuşmuştu.

"Bu zaman kadar hepsi geçti. Sen daha ağırlarını atlattın. Bu da geçecek."

Şimdi Merih'le beraber el ele Agah'ın odasına doğru yürüyordum. Az önce yaşadığım şeyi atlatmıştım. Kendimi toparlayabilmişti. Agah'a gitmek için attığım her adım canımdan can götürüyordu. Vereceği tepkiden korkuyordum. Beni yok saymasından korkuyordum. Merih'le beraber Agah'ın odasının bulunduğu koridora döndüğümde orada annem olacak kadını ve Tankut Aras'ı gördüm.

Onların yüzüne bir, iki saniyeden daha fazla bakmamıştım. Ardından Mira yeniden annemin elini bırakarak bana doğru koştu. Onu tekrar kucağıma aldıktan sonra annemin yüzüne baktım. Gözlerinin en içine baktım. Çünkü yıllar sonra gelip kardeşlerimi benden almak gibi bir hevesleri olsun istemiyordum. Kardeşlerimin onunla benim aramada beni seçeceğini biliyordum. Ben neyden bahsediyordum?

O kardeşlerimin anneleriydi, bense onların ablasıydım. Böyle konuşmamam gerekirdi. Mira kucağımdan ayrıldıktan sonra kapının oraya kadar devam ettim. Annem olacak kadının hemen yanında Nükhet abla duruyordu. Göz yaşları çoktan yüzünde bir yol oluşturmuştu. İkimizde birbirimizin gözlerine baktıktan sonra kollarını bana sardı.

"Kızım!"

"Ablam!"

Nükhet abla ağlaya ağlaya sarılırken ben de onun omzuna başımı yatırıp ağladım. Onu gerçekten çok özlemiştim. Şu an yüzüm annem olacak kadına dönüktü. Görsün istiyordum. Bize anne olmayı beceremeyen tek kişi Arzum Mert'ti. Bize anne olmayı beceremeyen tek kişi Dilara Aras'tı. Sonunda benim bakışmalarımıza daha fazla karşılık veremedi ve benden gözlerini kaçırdı. O her zaman korkaktı. Şimdi burada bile kızıyla bakışamayacak kadar korkaktı. Nükhet abladan ayrıldıktan sonra ikimiz de yaşlarımızı temizledik. Birbirimize baktık. Sonra ben çatlak sesimle konuştum.

"Agah'ı bir göreyim ben."

Söylediklerime başını salladıktan sonra daha da başka kimsenin yüzüne bakmadım. Elimi kapının kulpuna doğru uzattım. Parmaklarım, elim titriyordu. Gözlerimdeki yaşlar hiç dinmiyordu.

Yap şunu Dilşah!

Kendi kendime verdiğim emirle kapıyı yavaşça açtım. Kapının her aralanışında kardeşimin kaldığı odanın içini biraz daha görüyordum. Titreyen elim bedenimi geçirebileceğim kadar kapıyı araladıktan sonra durdu. Gözlerim kardeşimden önce bütün odayı taradı. Hafif aralık olan pencerenin perdesi inceden inceden uçuşuyordu. İçerisi çok temiz ve ferah görünüyordu. İçeriye doğru iki üç adım attım. Gözlerimi henüz kardeşime çıkarmamıştım. İçerinin zeminini bile inceleyen gözlerimi ürkek bakışlarla kardeşimin yatağına doğru çıkarttım. Bu arada odanın içine tamamen girmiştim. Girdikten sonra kapıyı serbest bıraktım ve o da kapandı. Gözlerim yatağın üzerindeki çarşafa gitti. Beyaz bir çarşaftı. Gözlerim hala kardeşime çıkmamıştı. Odanın içerisine tamamen girdim. Adım adım kardeşime yaklaşıyordum. Yatağa yalnızca iki üç adım kalmıştı. Sonun yerdeki gözlerimi çok yavaş bir şekilde karşımda duran kardeşimin yüzüne çıkardım. Oda da kardeşim ve benim nefes alış verişlerimiz ve dışarıdaki insanların sesleri duyuluyordu.

Dilşah +18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin