45.Bölüm "Sevdadan vuruldu"

20.7K 1.2K 420
                                    

Herkese merhaba nasılsınız? Bölüm geldi ve bu sefer iki çift üzerine yoğunlaştım aslında ilham da onlardan yana geldi. Epeydir diğerleri de olsun diye mesajlar alıyordum belki de bu beni etkiledi bilmiyorum.

Bölüme geçmeden iki hatırlatmam olacak birincisi ilk çiftimiz Narin&Selçuk. Onları yazarken yer yer gözlerim doldu zorlandım sizden ricam Narin'i okurken onun hayatta çektiklerini anne babasız oluşunu ve ürkek bir yapısı olduğunu bunların üstüne psikolojisinin artık iyi olmadığını unutmayalım.

Bunun dışında Emre ve Ebru arasında ufak bir yakınlık kısmı var okumak isteyenler için yine ❗❗kırmızı ünlem işareti  koydum bilginiz olsun.

Bol bol oy ve yorum bekliyorum gelecek bölümde en çok kimi okumak istersiniz onu da bir yazar mısınız merak ediyorum.

Keyifli okumalar dilerim.

***

NARİN & SELÇUK

"Abla muhteşem bir şehir İstanbul değil mi? O boğazın güzelliği neydi öyle ya. Nice şairlere kalem tutturan o şehirde bizimde yaşayacak olmamıza acayip heyecanlanıyorum."

Neslihan yüzünde kocaman gülümsemesi ders tekrarına ara vermiş ablasıyla odalarında camın önünde kahve içerken geçen haftalarda gittiği ve hayran kaldığı İstabul'dan bahsetmeye devam etti.

Narin kardeşinin İstanbul'a hayran kalmış sözlerini dinliyor gibi dursa da aklı öyle başka bir yerdeydi kalbi öyle derin bir acının pençesindeydi ki bu dünya üstünde nefes dahi almak istemiyordu.

Gözleri nemli nemli baktı Neslihan'a. Hayatın daha çok başındaydı anne babasından yadigarı. Neydi bu hayattaki kendisinin bitmeyen sınavı...

Selçuk düştü aklına kalbi en derinden sızladı gözleri dolunca kalktı ayağa.

"Abla nerye?"

"Sıkıştım lavaboya gidip geliyorum Neslim."

Kardeşinden gözlerini sakınıp hızlı adımlarla odadan çıktı ve yengesine görünmeden koşarak lavodan içeriye girip ellerini sım sıkı kapattı ağzına gözünden düşen oluk oluk yaşlara bir yenisini daha ekledi.

Selçuk diye yandı yüreği kardeşim diye parçalandı içi...

Nasıl bir dertti bu nasıl bir çileydi delirecketi. İstanbul'da geçirdikleri o günler sanki ömrünün son güzel günleriydi de bilememişti Narin. Bilseydi daha sıkı sarılırdı Selçuk'a kokusunu daha çok içine çekerdi.

Yanıyordu içi, yoktu çıkış yolu. Bunca sene acı çektim derken meğer bu zamana kadar yaşadıkları şu son günlerde yaşadıklarına ve yaşayacaklarının yanında bir hiçmiş.

Öyle büyük bir oyunun kurbanı olarak seçilmişti ki daha dayanamıyordu.

Kilitlediği kapının arkasına çöküp sessiz çığlıkları arasında kendisine biçilen kadere ağladı. Selçuk'u kaybedecek oluşuna üstelik onun kendisinden nefret edecek oluşuna ağladı.

İmkânı yoktu yaşayamazdı. Bu dünyada Selçuk dışında kimsenin helâli olamazdı.

Parmağındaki yüzüğü titreyen dudaklarıyla öptü gözlerini sım sıkı kapattı ve o güne gitti.

***
İstanbul'dan geldiklerinin ikinci gününde Neslihan sınavına az süre kaldığından kursunda soru çözümüne gittiği o gün Narin yengesinin yine söylenmelerini kulak ardı edip her zamanki gibi evdeki işleri yapmaya başlamıştı.

Yengesine göre ne utanmaları ne terbiyeleri vardı Neslihan'la kendisinin. Evli barklı değilken nasıl olurda günlerce Selçuk'la istabulda kalmışlardı. Amcasından izin almıştı Selçuk hem nişanlısıyla aynı oda da bile kalmamışlardı yengeside bunu biliyordu amcasının attıkları adımdan haberdar olduğunu biliyordu ama illa uğraşmıştı kendisiyle.

AŞKIN ATEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin