EFSUN EKİCİ
"Bu da mı gelecekti?"Sonat, elimi tutan Efe'yi gördüğünde homurdanmaya başlamıştı bile. Bir kafede buluşmuştuk. Ve Özden'le Özkan'da buradaydı. Barışmışlardı fakat hâlâ benimle muhattap olmuyordu arkadaşım. Kuzenim desen... Zaten hiçbir zaman anlaşamıyorduk.
Neyse ki Efe, Sonat'a cevap vermeden göz devirerek oturdu. Bende yanına geçtim. Kolunu omzuma attığında dik dik bakıyordu Sonat. Neden sevmemişti ki Efe'yi? Bence o hayatımda tanıdığım en sempatik ve iyi kişiydi.
"Eee ne içersiniz?"
Oya'nın ortamı yumuşatmak için sorduğu soruya "Şimdilik çay falan içelim. Sinemaya gittiğimizde AVM'de yeriz." Diye yanıt verdim. Herkes onaylarken Efe "Ben kahve içeyim." Dediğinde Sonat'ın kaşları çatıldı önce. Sonra suratını bir sırıtma yayıldı.
"Niye, çay içsene?"
"İstemiyorum."
"Pekala, yeşil çay falan al o zaman."
Efe sinirli bir soluk verirken "Sana ne!" Diye tısladı dişlerinin arasından. "Sevmiyorum ben çay."
"Tamda tahmin ettiğim gibi..."
"Ne?"
"Diyorum ki kahve falan pahalıdır buralarda. Senin gücün yeter mi?"
Al işte.
Yine başlıyordu!
"Sonat." Diye uyardım sessizce. "Susacak mısın?"
"Aman iyi be."
O kendi kendine söylenirken biz siparişleri çokten vermiştik. Garson yanımızdan uzaklaşırken gözlerim Özden'e takıldı. Efe'ye kötü kötü bakıyordu. Onu birazcık tanıyorsam Sonat gibi sevmemişti sevgilimi. Efe'yse Özkan'la göz teması kurmuştu. O ikisi zaten önceden tanışıyormuş ki Özkan bizden uzaklaştığı zamanlarda birlikte takılıyorlardı.
"Eee nasılsın kardeşim? Bu arada hayırlı olsun." Diyerek bizi işaret etti. Neyse ki olumlu yaklaşan biri çıkmıştı sonuçta. Evet, artık sevgiliydik. Birkaç gün önce çıkma teklifi etmişti. Elbette ki daha aşk, sevgi falan yoktu ortada ama hoşlantım yeterliydi. Erdem'le ayrılmak en basit olanıydı zaten. Ne biçim arkadaşlardı bilmiyorum ama... Hiç sorun yapmamıştı. Aksine bunu bekliyormuş gibiydi. Bende zaten uzatmamıştım.
"Asıl size hayırlı olsun. Barışmışsınız."
"Öyle oldu..." derken Özden'in elini tutmuştu.
Suna "Nasıl affettin ki?" Diye homurdandı. Aslında haklıydı. Yani aldatılmak... Basit bir ayrılık sebebi değildi.
"Aynen Özden?"
Sorumuzla afalladılar. Tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki Efe gülerek araya girdi.
"Şey... Bize ne canım. Niye kurcalıyoruz ki? Sonuçta özelleri."
Bu dediğini onaylarken fazla zorlamak istemedim. Özel olabilirdi. Zaten aramız yeni yeni düzeliyordu. Bozmak istemiyordum tekrardan.
O esnada içeceklerimiz geldi. Efe'nin kahveyi bile şekerli içtiğini görünce anladım ki ağır şeyler sevmiyordu. Çünkü birkaç kez daha dışarda buluşmuştuk ve hep aynı şeyleri tercih etmişti. Onun hakkında pek bir şey bilmediğimden fark ettiğim özelliklerini ezberlemeye çalışıyordum.
"Of ya... Matematik sınavından 98 almışım resmen. Acaba 2 puanı nereden kırdı?"
"O da bir şey mi güzelim? Ben 2 almışım. Acaba nereden verdi?"
"Ad soyaddan olmasın?"
"Yok kanka onu yanlış yazmışım. Numaramı da unutmuştum. Kesin şubeden vermiştir."
Onat'ın dediğiyle hepimiz gülerken "Sen kaç aldın?" Diye sordum Efe'ye. Bir anda yüzü düştü. "49." Diye homurdanarak "Ece tam puan almış anasını satayım." Dedi. "Kız bizi bizden küçük olduğu halde çalıştırdı birde."
"Genel ortalaman kaç?"
"47. İnşallah kalmam. Bursum kesilecek yoksa."
Doğru söylüyordu. Babamın bu konuda çok katı kuralları vardı. Fakat ben müsaade etmezdim. Elini tutarken gülümsedim. "Merak etme. İzin vermem buna. Gerekirse konuşurum babamla."
"Zaten artık sadece senin sayende kalabilir okulda."
Sonat'ın attığı lafla birlikte Efe'nin tuttuğum eli yumruk haline gelirken "Sakin ol..." diye mırıldandım. Fakat bana aldırmadı bile. Hızla ayağa kalkarken"Haklısın. Benim şu kendini bir bok zannedenlerin takıldığı elit mekanlarda bir kahve içmeye bile param yetmez. Burs kesilirse kolejin masraflarını da karşılayamam. Ama ne var biliyor musun? Seninde karakterin bu dünya için yeterli değil. O daha kötü... Sonradan kazanılmıyor çünkü!" Dedikten sonra Sonat'a kafayı gömdü. Bağırışımla birlikte herkes buraya bakarken Onat, ikizini sakinleştirmeye çalışıyordu ama tutamadı. O da Efe'ye yumruk attı. Sevgilim tam karşılık verecekti ki araya girdim.
"Yeter artık. Şuna bir son verin. Herkes bize bakıyor!"
Bu tabii ki de onları durdurmadı. Tam Efe öne atılmıştı ki koluntan tutarak dışarıya çekiştirmeye başladım. Zor da olsa kapının girişine çıkarabilmiştim. Çok sinirlenmişe benziyordu. Haklıydı da. Sonat abartmıştı. Sürekli ayni imalarda bulunuyordu.
"Bırak beni Efsun!"
"Ya sakin olur musun?!"
"Duymadın mı?! Sürekli aşağılıyor! Ama ben Ece değilim. Onun gibi sessiz kalmam!"
"Tamam... Haklısın. Ama benim için duramaz mısın?"
Gözleri gözlerimle buluşunca sıkıntılı bir nefes vererek "Bir daha Sonat'la görüşmeyeceksin." Dedi.
"Ne?!"
"Duydun işte. İstemiyorum..."
Cidden saçmalıyordu şu anda.
"O benim çocukluktan beri arkadaşım Efe."
"Bana ne?! Bende sevgilinim."
"Şu anda sinirli olduğun için..."
"Öyle mi? Peki. Bana dediklerini duymazdan gelip git arkadaşının yanına!"
"Efe, tabii ki de ona hak vermiyorum!"
"Yapma ya... Sen değil miydin birkaç gün öncesine kadar Ece'yi tüm okulun önünde rezil eden?!"
Birden yaptıklarımı yüzüme çarpmasıyla afallasam da belli etmemeye çalıştım. Pekala... Çok yanlıştı onlar. İnkar etmeyecektim. Hatalıydım ve özür dilemem gerekiyordu.
"Şey... Ben Ece'yle aramı düzelteceğim zaten."
"İyi olur. Sonuçta kardeşim."
Başımı sallayarak onaylarken biraz sakinleşmişti. Kenardaki banklardan birine oturdu. Geldiğimiz yer sahildeydi zaten. Bende yanına geçerken derin bir nefes verdim.
O ikisinin arasını yapmam lazımdı. Yoksa didişip duracaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraf sayfası. [yarı texting]
Humor"Herkes gözlerinin önündeki bu haksızlığa susarken o bizim için bir şeyler yapmak istedi. Ne yaşadıysak, onlarında yaşaması için elinden geleni ardına koymadı. Sadece bizi düşündü. Yanımızda durdu. Ve bir şeyleri değiştirmek için uğraştı. Hepsinin h...