Eee artık beklediğiniz bölümlere gelmeye başladık. Zaten iki bölüm sonra falan bir text bölümü yayımlayacağım ve siz şok ndidbdux Çok heyecanlıyım çünkü bazılarınız mutlu olurken bazıları delirecek.
Neyse şimdi bu bölümün tadını çıkarın.
SINIR 100 YORUM
Yüksek olduğunu düşünmüyorum. Zaten emoralimin biraz bozuk olduğunu söylemiştim. Nedenini boşverin yorumlara gelinde biraz konuşup eğlenelim. Tabii oy vermeyi ve profilimi takip etmeyi unutmazsanız çok sevinirim.
Yedek hesabım aleynaozgul2
Keyifli okumalar ❤
EYLEM YAMAN
Sonat'ı revire getirdiğimde belim çıkmak üzereydi. Çok ağırdı ve tüm yükü bendeydi çünkü. Sedyeye oturtturdum. Doktor ya da hemşire yoktu. Zaten ihtiyacımız olduğu zamanda olmazlardı burada. İzin günüydü herhalde. Gerçi her geldiğimizde boş ama...
Mecburen ben yapacağım pansumanını.
"Şşt. İyi misin?"
"Mükemmelim." Dedi hafifçe sırıtmaya çalışarak. Ama canı yanmış olacaktı ki acıyla inledi. Daha önce de dayak yemişti. Bu seferki hepsinden beterdi. Önce yüzünü temizlemem gerekiyordu. Dolapları karıştırmaya başladım. Bulduğum pamukların birini alıp yeniden yanına geldim hemencecik. Dudağını silerken bastırmamaya çalışıyordum. "Of. Çok kötü olmuş."
"O bebe daha kötü olacak!"
"Kes sesini! Şu haline bak. Hâlâ konuşuyorsun."
Cevap vermedi. Elimle ensesinden tutuyordum düşmesin diye. Çünkü her an bayılıp kalabilirdi. Sürekli inliyordu. Çünkü canı çok acıyordu. Bunu hissedebiliyordum. Kaşı hele. En kötü orasıydı. Acaba kaç kez yarılacaktı?! Yara bandını yapıştırdım üstüne. Anlamazdım ki böyle şeylerden. Korkuyordum.
"Eylem bitir hadi!"
"Sen ne yüzsüzsün ya?! Hani istemiyordun beni?!"
"Hâlâ istemiyorum. Sadece şu anda işime yarıyorsun."
Çok açık sözlü.
Fazlaaıyla.
"Beni kullanıyorsun yani."
Bir şey demeden sessizce yutkundu. Sonra "Onat nerede?" Diye sordu. O da şaşırmıştı gelmemesine. Araları bozuk olsa bile bekliyordu işte.
"Bilmiyorum."
Cevap vermedi. Canı çok acıyordu. Efe iyi benzetmişti. Neden hiçbir şey yapamamıştı ki?
"Niye karşılık vermedin?"
Bunu merak ediyordum. O asla altta kalmazdı çünkü. Hem fiziksel olarak güçleri birbirleriyle neredeyse aynıydı. İmkanı yoktu normal şartlarda dayak yemesinin. Yedirdi de çünkü.
"Başım çok ağrıyor."
İlk defa terslemeden dümdüz yanıtlamıştı beni. Buna sevinme fırsatı bile bulamadan elim saçlarına çıktı. Masaj yapabilirdim. Çok etki etmese de azcık rahatlatırdı belki.
"Ovmamı ister misin?"
Kalkmak için yeltenmişti ki kolundan tuttuğumda beni şok ederek fazla direnmedi. Gerçekten şaşkınlık içerisindeydim. Canı çok yanıyor olmalıydı. Aksi takdirde buna asla izin vermezdi. Ettiği hakaretin elbette ki hesabını soracaktım. Kat kat... Fakat şimdi sırası değildi. Efe'ye bile sesini çıkaramamışsa benimle itişemezdi. Oturduğu sedyenin baş tarafına geçtiğimde kafasını dizlerime koymasını istedim. Bir dersi kaçırsam ölmezdim ya. Fakat o teşekkür ederse dünyanın sonu gelirdi sanki. "Tamam dedim diye yüz verdiğimi zannetme."
Söylenerek kafasını koyacak biçimde uzandı. Ve yana döndü. Ellerim yumuşak saç telleriyle oynamaya başlarken gözlerini kapatmıştı. Aylardır koruduğu istikrarı darbe almıştı sanki. Pes etmek üzere gibiydi. Garip olansa bu durum beni sevindirmek yerine üzüyordu. Tamam kendim de mutlu olmak istiyordum ama onun böylesine bitkin durmasına göz yummak zordu. Halsiz ve güçsüz. Yine de pes etmemişti henüz. Biliyorum yüzündeki izler geçmeden, ağrıları bittiğinde yeniden başlayacaktı. Yine de bana karşı az önceki tutumundan sonra ılımlı davranması pişman olduğunu gösterir gibiydi. Onu saatlerce seyredebilirdim. Uykusu vardı. Dalıp gidiyordu. Bazen de aralıyordu gözlerini. Sonra yeniden kendiliğinden kapanıyordu. Inanamıyorum! Resmen şu anda ona dokunabilecek kadar yakındım. Hatta dokunuyorum. Parmaklarım yanaklarına kayıyor hafifçe okşuyor. Sonra kızmasın diye kafasına çıkarıyordum hemencecik. Sonuçta yaraları da acıyabilir. Zaten pansumanı doğru düzgün yapamadım. Temizledikten sonra yara bandını yapıştırıp çektim ellerimi. Bilmiyordum ki. Hayatımda daha önce sadece bir kez denemiştim. Yine ona. Ama o zaman azdı suratındaki çürükler. Şimdiyse yüzünün bir tarafı neredeyse tamamen morarmıştı.
Rahatsız etmem istemesem de onunla konuşmak hoşuma gidiyordu. Dayanamayarak "Sonat..." diye mırıldandım. Gözleri açıldı yine. Kısık bakıyordu karşısındaki duvara. "Bir şey sorabilir miyim?"
Evet, ilk defa izin istemiştim. Onca yüzsüzlüğümden sonra kabul etmesini bekliyordum. Soracağım soruya yanıt almak için tabii. Yoksa direk girerdim konuya.
"Ne?" Dedi hafifçe öksürdükten sonra.
"Eğer beklediğin karşılığı alamazsan ne yapacaksın?"
"Alacağım."
Derin bir nefes verdim. Hay ben şu inadının... "Tamam, elinden geleni yapacağını biliyorum ama olurda beceremezsen. O zaman ne olacak?"
"Yaşamak için hiçbir sebebim kalmaz." Kızmamıştı. Hatta umduğumun tersine sakindi. Gayet normal bir şey dile getiriyordu sanki. Ve bu beni ürkütüyordu.
"Yapma böyle..."
"Onat benden nefret ediyor değil mi?"
Titreyen sesiyle sorduğu bu soru kalbime adeta yük bindirmişti. "Hayır." Dedim kendimden emin bir sesle. "O seni çok seviyor. Yemin ederim."
"Neden?"
"Ha?"
"Niye hâlâ benim peşimdesin Eylem?! Niye Onat'ta seviyor? Söylesene, neyimden vazgeçemiyorsunuz?!"
Soru sorar gibi değilde bıkmış gibiydi sanki. O, Suna'dan başka kimseyi istemiyordu. İkizini bile. Çok seviyordu ama aynı zamanda da kendinden nefret ettirmek içinde uğraşıyordu. Çünkü içten içe tehlike saçmaya başladığını farkındaydı.
"Bilmiyorum. Sadece... Seni farklı kılan bir şey var diğerlerinden Sonat."
Dudağının kenarı alayla kıvrılırken "Beni farklı kılan bir şey değil, birçok şey var." Dedi dalga geçerek. Özüne dönmeye başlıyordu sanki.
"Ben basitim mesela. Hiçbir sorunum yok, senden başka."
"Merak etme ben yeterim tek başıma."
Bunu benim anlamak istediğim anlamda söylemediğini biliyordum. Yine de kurduğu cümleyi çektiğim taraf mutlu etmişti beni. Gülümseyerek "Yetersin." Dedim duyamayacağı kadar kısık bir sesle. İçimden konuşmuştum. Tartışmayalım diye. Ama bir gün sesli de söyleyebilecektim.
Hissedebiliyordum.
Sonat ve Eylem'in yakınlaşmaları devam etsin mi? 👇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraf sayfası. [yarı texting]
Humor"Herkes gözlerinin önündeki bu haksızlığa susarken o bizim için bir şeyler yapmak istedi. Ne yaşadıysak, onlarında yaşaması için elinden geleni ardına koymadı. Sadece bizi düşündü. Yanımızda durdu. Ve bir şeyleri değiştirmek için uğraştı. Hepsinin h...