Efe ERDEK
Coğrafya.
En sevmediğim ders.
Ve blok.
Sıkıntıyla oflayarak başımı sıraya yasladığımda Efsun'u seyretmeye başladım. Benim aksime coğrafyayı dikkatli dinleyip not alıyordu sürekli. Ece ve Eylem yetiyordu zaten. Şimdi de sevgilim inek öğrenci tipine bağlamıştı. Sınav senesi olduğunu ona hatırlatan neydi bilmiyorum. Zaten zengindi de. Normalde uğraşmazdı böyle şeylere. Bir iş vardı bu ders çalışma isteğinde.
"Efe dinle bak şu konuyu!"
"Uykum var." Derken gözlerim kapanmıştı. Zaten halsizdim sabahtan beri. Sanırım grip olacaktım. Öksürüp duruyordum. Eee havalar da soğumaya başlamıştı. Bir an evvel şu soba işini halletmeliydim. Üşendiğim için yakmıyordum ama Ece'de kaparsa hastalığı, iyileşmezdi en az iki hafta. Zaten sınav dönemi de gelmişti.
"Ateşin çıkmış ya..." diye mırıldandı elini anlıma koyarken. Sonra yanaklarıma da dokundu. "Beş dakika kaldı. Sen zil çalınca yüzünü soğuk suyla yıka. Bende ateş düşürücü bulayım sana." Dediğinde gülümsedim. Kahretsin ki Sonat haklıydi. İyice ona benzemeye başlamıştım. Kızı kandırıyordum resmen. Ama bundan sonra çay kaşığı olarak onu rahatsız etmeyecektim. Yeterliydi bu kadar. Zaten değişmişti de. Pişman olduğu belliydi. Beni o kadar çok düşünüyordu ki... Hep bu zamanların hayalini kurarken şimdi onu kaybetmek istemiyordum. Zaten gerçeği söylemememin sebebi de buydu. Biliyorum ki kendimi affettirmek için uğraşacağım. Ve belki de bir daha hiç suratıma bakmayacak. Hem de Ece arada vardı. Sinirlenip öfkelenirse bursunu falan kestirebilirdi. Benim için önemli değil fakat kardeşimi düşünmek zorundayım. Onca emeğininin çöp olmasına izin veremem ki. Riske atamam yani.
Biraz daha beklemek zorundayım.
"Efe! Oğlum uyuyor musun sen?! Kalk, cevapla hemen."
Çatlak kadının birden bağırmasıyla yerimde sıçrarken homurdana homurdana ayağa kalktım. "Efedim hocam?"
"Çöz şu soruyu."
Sırıtarak "Soru düğüm değil ki." Dediğimde Efsun gülmeye başlamıştı. Hoca ters ters baktığında elini ağzına kapattı. Ne olur kahkaha atmasın... Çünkü kıyıda can çekişen balinaya dönüyordu.
"Evladım dalga geçme benimle!"
"Dalga denizde olur çok sevgili coğrafya öğretmenim."
Si....!
Efsun gülmeye başlarken onun gülüşüne gülmeye başladı ben dahil diğerleri de. Resmen kendinden geçiyordu. Ağlıyor mu, anırıyor mu belli değildi. Sonra etrafta gözlerimi gezdirdiğimde birkaç erkeğin baktığını görünce kaşlarımı çattım. Sonra hafifçe omuzunu sıkarak "Gülme..." diye mırıldandım. Sonra sinirden kuduran coğafyacıya döndüm.
"Soruyu alayım hocam?"
"Çık dışarı."
"Ama..."
"Hemen!" Dediğinde oflayarak "Ya zaten bir dakika kaldı..." diye hamurdandım. Boşuna uğraştıracaktı beni. Neyse ki şansıma tam da o anda zil çaldı. Ve hoca söylene söylene sınıftan çıktı.
"Sen beni mi kıskandın?"
"Yok canım ne münasebet. Sadece kulaklarımızı kanatmanı istemedim."
"Issırırım o kulağını."
"Sapık mısın be?" Dediğimde bu defa bağıra bağıra değilde içten bir şekilde gamzelerini göstererek gülümsemişti. Romantik bakışmamızı bozan şey ne yazık ki karnımdan gelen gurultu oldu. "Acıktım ben."
"Öküz olduğunu biliyorsun değil mi?" Diye söylenerek elimi tuttu. "Hadi gidelim de sen bir yüzünü yıka. Bende yemek alayım. İlaç falanda bulurum. Olmadı revire gideriz."
"Gerek yok." Desem de dinlememişti. Sürükleye sürükleye sınıftan çıkardı ve hemen karşı koridorda bulunan lavabolara doğru itekledi. Oflayarak erkekler tuvaletine girerken cidden kafam çatlamaya başlamıştı. Başım ağrıyordu ama boğazımda şişmişti sani. Ece'ye bulaşmaması için sabahtan beri yanına yaklaşmamıştım. Efsun'sa kesin şifayı kapacaktı ama... Ne yapalım? Sonuçta sevgilim. İllaki bir yanaşma isteği geliyor insana. Ondan uzak durduğumda kötü hissediyorum kendimi. Zaten iyice sinirimi bozdu Sonat iti. Tamam kabul, dediklerinde haklı ama benimde geçerli sebeplerim var yani. Yine de bu bir kızla oynamamı haklı çıkarmaz ama sonuçta gerçekten seviyorum Efsun'u. Yani onu bırakmayacağım ki. Özür bile dileyeceğim. Ama önce şu piçi bir halletmeliyim.
Lavaboya girdiğimde kimse yoktu. Zaten büyük bir yerdi. Yani lavaboların arkasındaydı tuvaletlerle birlikte pisuvarlar. Ellerimi ve yüzümü yıkamaya başladım. Zil çalmadan karnımı doyurmam lazımdı. Derste yemeye izin vermiyorlardı. Bu yüzden alelacele işim bittikten sonra kapıya yöneldim ve dışarı çıktım. Herkes bahçede olurdu genellikle. Bu yüzden boştu kat. Hızlı adımlarla ilerlerken müzik sınıfının kapısının aralık olduğunu fark ettim. Normalde kilitlenirdi. Hafif açık yerden baktığımda Erdem biriyle konuşuyordu. Daha doğrusu tartışıyor gibiydi.
"Ne saçmalıyorsun sen?! Efe duyarsa nasıl açıklayacaksın?!"
Kaşlarım çatılırken biraz daha yanaştım. Kiminle konuştuğunu merak ediyordum. Fakat hâlâ görememiştim. Fakat bir anda bağırmasıyla hem kim olduğumu anladım, hem de tahminlerim çıktığı için bir kez daha zekamı kutladım.
"Umurumda değil tamam mı?! Ben Sonat'ı seviyorum!"
Hiç şaşırmamıştım...
Sizce kimi gördü konuşurken? Ve neden şaşırmadı 👇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraf sayfası. [yarı texting]
Humor"Herkes gözlerinin önündeki bu haksızlığa susarken o bizim için bir şeyler yapmak istedi. Ne yaşadıysak, onlarında yaşaması için elinden geleni ardına koymadı. Sadece bizi düşündü. Yanımızda durdu. Ve bir şeyleri değiştirmek için uğraştı. Hepsinin h...