83

3.7K 389 405
                                    

SONAT SEPETÇİ


"Dur! Ya beklesene... Sonat! Ah!"

Arkamdan bana yetişmeye çalışan kıza aldırmadan hızla ilerlerken gelen sesle ona dönmüştüm. Ayağındaki topuklularla yere kapaklanmıştı işte. Aptal.

"Boşuna uğraşma Eylem. Ona gerçekleri anlatacağım..."

"Yardım etsene geri zekalı, bileğimi burktum!"

"Bana ne." Deyip omuz silkerek ilerliyordum ki birkez daha acıyla inlemesiyle duraksadım. Hay ben böyle işin...

Ona doğru yürürken elimi uzattım. Kucağıma falan alamazdım. "Hayvan..." diye homurdanarak elimi tuttu ve destek alarak kalkmaya çalıştı.

"Hadi kızım seni mi bekleyeceğim?!"

"Acıyor diyorum!"

"Bana sordun mu ayağındakilerle bir karış havada gezerken?!"

"Ya sen ne biçim bir insansın?!"

Kollarımı birbirine dolarken sırıtarak "Beğenmiyorsan aşık olmasaydın." Dedim. Bu onu iyice sinirlenmişti. Ve artık zar zorda olsa ayakta durabiliyordu.

"Ne yapalım gönül ota da boka da konuyor!"

"Si.... ordan. Benim gibisini nereden bulacaksın birdaha."

"Duyanda etrafta başka yakışıklı ve uzun boylu biri yok zannedecek."

Bu dediğiyle dudağım alayla kıvrılırken "Yakışıklı olduğumu kabul ediyorsun yani." Diye mırıldanmıştım.

"Kabul, taş gibisin. Ama sadece tip var. Geri kalanı bomboş."

"Ama sen bana aşıksın."

"Bakıyorum da bu duruma epey bir sevindiniz Sonat Bey."

"Üzgünüm güzelim. Başkasını seviyorum." Dedikten sonra ilerideki bankta oturmuş yemek yiyen Suna'yı işaret ettiğimde gözlerini devirmişti.

"İyi, hadi git yavşa o zaman. Zaten bakmayacak sana..."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun acaba?!"

"Kendimden biliyorum anasını satayım. Sana yumuşak davrandıkça öküze dönüştün iyice."

Ya sabır...

Delirtecekti bu kız beni.

Ona "Seninle uğraşamam." Dedikten sonra Suna'ya doğru ilerlemeye başlamıştım. Otomatik olarak heyecan basmıştı yine. Telefonuyla oynuyordu. Yanında kimse yoktu. Fırsat bu fırsattı.

Yanına oturduğumda başını kaldırıp beni görmesiyle "Ne işin var burada?" Diye terslemesi bir olmuştu.

"Nasılsın?"

'Ciddi misin?' Der gibi baktığında omuz silktim. Onunla gerçekten normal bir şekilde konuşmak istiyordum. Fakat bana inat sert davranıyordu.

"Uğur gelecek şimdi. Gider misin?!"

"Üstündeki çok yakışmış." 

Gözlerini deviriken ona aldırmadan süzmeye devam ediyordum. Doyamıyordum ki bakmaya. Çok güzeldi. 

"Pekala sen kalkmıyorsan ben kalkarım."

"D-Dur. Biraz konuşsaydık."

"Ne konuşacağız Sonat?!"

Derin bir nefes alırken bizi gülerek izleyen Eylem sinirimi bozuyordu. Ona ters ters bakıp tekrar gözlerimi Suna'ya çevirdim. "Şey... O gün hakkında."

"Aradan iki ay falan geçti. Şimdi mi aklına geliyor?!"

"Ben engel olamadım kendime."

"Özrü kabahatinden büyük!" dediğinde yavaş yavaş öfkelenmeye başlıyordum. Zaten bu ara kontrolümü o kadar çok kaybediyordum ki... Aşırı alkol almaya başlamıştım. Bununda etkisi vardı tabi. Hele o kızın rahatsız edici bakışları. Ece bitmişti bu başlamıştı şimdi de. Gerçi onun kadar çirkin değildi ama... Kabul çok güzeldi hatta. Ama istediğim sadece Suna'ydı.

"Sen yanlış anladın." dediğimde kaşlarını çatmaya başladı. "Neyi?!"

"Ben özür dilemedim ki. Tamam kabul, öpmem yanlıştı. Ama pişman değilim."

"Sen adam olmazsın." derken tam uzaklaşıyordu ki ani bir hareketle kolundan tutarak engel oldum. Ona bakarak konuşmuyordum az önce. Gözlerim Eylem'deydi. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Ve bende görmesini istiyordum. Şu anda sırıtma sırası bana geçmişti çoktan. Bakışlarımı Suna'ya çektiğimde "Uğur'un da öğrenme vakti gelmedi mi sence?" Diye sordum sakince.

"Saçmalama Sonat!"

Cevap vermedim. Bir anda endişlenmişti. Panik olduğu belliydi. Tuttuğu kolumu sarstı.

"Yapmayacaksın değil mi öyle bir şey?"

Yine yanıtsız bırakmıştım. Çok öfkeli görünüyordu. Adeta sinir küpüne dönüşmüştü.

"Benim bir suçum yok ki ama... Sen öptün sonuçta!"

Bir anda bağırmasıyla etrafımızdaki herkesin bakışları buraya dönerken ulaştığım amacımla suratımı bir gülümseme kapladı. Millet kendi arasında fısıldaşmaya başlamıştı bile. Şaşırdıkları belliydi. "Sanırım benden önce sen söyledin..." diye mırıldandığımda telaşla ağzınü aralamıştı ki gözü arkamda bir yere takıldı. İşte asıl öğrenmesi gerekende gelmişti.

"Ne dedin sen?!"

"U-Uğur..."

Suna korkuyla kekelerken, Uğur hızla onun bir şey söylemesine izin dahi vermeyerek üstüme yürüdü. "Sen nasıl benim sevgilimi öpersin?!" Diye bağırdıktan sonra yumruğunu savurmuştu. Bense karşılık vermeyi düşünmüyordum. Ama ağzıma gelen metaluk tatla dudağımın patladığını anladım.

"Ulan şerefsiz ben sana kardeşim dedim!"

Bu defa kafayı gömdüğünde sendelerken "Başlatma kardeşine..." diye alayla söylenmiştim. "Ne kardeşi oğlum?! Suna'yı seviyorum ben."

Kıpkırmızı olmuştu öfkeden. Birdenbire sertçe ard arda vurmaya başladı. Artık dayanamayacaktım. Bende aynı sertlikle karışık verirken Suna çığlık atıp onu uzaklaştırmaya çalışıyordu. İterek aramızdan çıkarmaya çalıştım. Yoksa canı yanabilirdi. Ama dengesini kaybettiği için dizlerinin üzerine kapaklandığında acıyla inledi. O anda kafam durdu sanki. Her şeyi boşverip yanına gidecektim ki Uğur'dan aldığım darbeyle ne olduğunu bile anlamayarak afalladım. Gerilerken elim kaşıma gitmişti. "Yeter artık, durun!" Diyerek Efe piçi tuttu Uğur'u. Onat'sa suratıma bile bakmıyordu. Aksine onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Elimle yüzümü sıvazlarken başımın döndüğünü anlamış olacak ki Eylem tuttu kolumu düşmemem için. Tedirgin bir ifadeyle süzdü beni baştan sona.

"İ-İyi misin sen?"

Başımı salladığımda "Değilsin." Dedi huzursuzca. "Hadi revire gidelim."

"İyiyim dedim sana!"

"Bağırma lan kardeşime it!"

Tam bir şey diyecektim ki "Erdem hadi siz Uğur'u götürün buradan." Diyerek engelledi Eylem. Ne yani? Benim yanımda kalmayı mı tercih etmişti?

"Sende geliyorsun!"

"Hayır, gidin buradan!"

Efe ters ters bakarken Ece salağınında şaşırdığı belliydi. Bende bu kadarını beklemiyordum açıkçası. İkizi bu defa bir şey demedi. Uğur'u zaten zor tutuyorlardı birkaç metre ilerde. Eylem'se kolumdan sürükleyerek okula sokmaya çalışıyordu.

Cidden bu da mı beni çok seviyordu?

itiraf sayfası. [yarı texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin