efeerdek: Nasılsın güzellik?
efsunekici: İyiyim sen?
efeerdek: Bende...
efeerdek: Bu gün kaç yıllık arkadaşına karşı beni savundun. Teşekkür etmek istedim.
efsunekici: Et o zaman dhsixjsknxsj
efeerdek: Böyle olmaz ki. Kuru kuruya...
efeerdek: Buluşalım mı?
efsunekici: Olur.
efeerdek: Ben seni almaya gelirim.
Görüşürüz fıstık.efsunekici: Görüşürüz :)
Telefonu kapatmamla hemencecik gardrobumu açtım. O kadar heyecanlanmıştım ki... İlk kez böyle hissediyordum. Oysa henüz tanışalı üç gün bile olmamıştı. Üstüne üstlük o Ece denen eziğin abisiydi! Fakat açıkçası şu anda bunu zerre kadar umursamıyordum. Sadece güzel olmalıydım. Mini elbisemi ve topuklu ayakkabılarımı giymeye karar verdim. Üzerime çok yakışıyorlardı. Normalde iki saatte anca hazırlanırdım ama şimdi on dakika içinde neredeyse halletmiştim işlerimi. Makyajımıda yaptığımda geriye saçlarım kaldı. Onları da iki yana ayırdım. Zaten düzlerdi. Yanıma da bir miktar para aldıktan sonra aynadan kendimi süzdüm. Harika görünüyordum. Tamam, sevgilim vardı şu anda ama... Hem zaten Erdem'de bana karşı bir şey hissetmiyordu ki. Öyle olsa bu kadar salmazdı. Önemsemiyordu yani. Sadece takılıyorduk. Hem çay kaşığını da bulamamıştı zaten. İhtiyacım kalmamıştı artık ona. Ayrılırdık en kısa zamanda.
"Efsun Hanım, Efe geldi."
Annesinin bana hanım demesiyle oğlunun suratı asılırken ters ters baktı. "Ben sizi yalnız bırakayım." Derken odadan çıkıyordu ki "Ne gerek var anne? Bizde gidiyorduk zaten." Diye mırıldandı Efe. Başımla onayladım. Sanırım bozulmuştu bu işe. Pekala... Teyze de diyebilirdim ona sonuçta.
"Görüşürüz Feride Teyze."
Kadın bana öyle bir baktı ki... Ne var?! İstediğim gibi hitap edemez miyim?
"Görüşürüz Efsun Han-"
"Sadece Efsun deyin."
Efe'nin yüzünde memnun olmuşçasına bir gülümsme oluşurken "Hadi..." diyerek önden çıktım. O da arkamdan geliyordu. Sonra kafama dank eden şeyle durdum ve onu süzdüm. Oha ya! Bu erkekler resmen ayıydı! Ben o kadar telaşlanıp hazırlanayım... O eşofman ve tişörtle gelsin.
"Niye böyle giyindin ki? Rahat edemezsin." Diyerek dışarı çıktı. Mal gibi bakakalmıştım. Peşinden ilerlerken boyu deve gibi olduğundan adımlarına yetişmeye çalışıyordum. Fakat topukluyla olmuyordu. Bizim bahçeden çıkıp evden tamamen uzaklaştığımızda kolunu tuttum. "Yavaşlar mısın?"
"Siz kızlar yürüyemeyeceğiniz ayakkabıyı niye giyersiniz ki?"
"Sizde anca eşofmanla gezin zaten."
"Bir kere bunun içinde özgürsün tamam mı?! Rahat hareket edebiliyorsun, istersen gece çıkarma zahmetine girmeden uyuyabiliyorsun, bacaklarındaki kan akışına zarar vermiyor, istediğin kadar dolaşabiliyorsun."
Yuh! Resmen bana altındaki kumaş parçasının avukatlığını yapmıştı. Sonra baştan aşağı süzdü bedenimi. Hemen ardından "Hem zaten kebapçıya gidecektik." Demesiyle şarteller atmıştı tabii. Kaşlarım çatılırken "Ne?!" Diye homurdandım. "Boşuna mı giyindim ben bunları?"
"Nereye gideceğimizi düşünüyordun ki? Benim durumun sizin sosyetik mekanlarınıza yetemez kızım."
Ya of! Yanlış anlamıştı işte.
"Öyle demek istemedim..."
"Kusura bakma. Gelmek istemiyorsan gelmeyebilirsin. Zaten yürüyemiyorsun da. Eve yakınken geri dön."
"Efe cidden o anlamda demedim."
"Sen bilirsin." Diyerek önüne döndü ve yürümeye devam etti. Sanırım kırılmıştı. Üzmek istememiştim ki. Sonuçta yeni tanışmıştık. Enerjik ve canlı birisiydi zaten. Moralini bozmuştum işte.
"Ya hadi kaldırım çizgilerine basmadan gidelim."
Kıkırdarken "Ciddi misin?" Diye sordu. Çocukken hep yapardık bunu. Başımı hevesle salladığımda ayaklarımı işaret ederek "Zor olmayacak mı?" Dedi.
Omuz silktim ve çizgilere basmadan, karelerin içinden gitmeye başladım. O da aynısını yapıyordu. Bu şekilde sohbet etmeye başladık.
"Kardeşin yoktu demi senin?"
"Maalesef tek çocuğum."
"En iyisi... Kafa rahat." Diye yanıtladı. O esnada aklıma merak ettiğim soru gelmişti. Cevabını almam için en uygun zaman olabilirdi.
"Sen Ece'yle pek anlaşamıyorsun herhalde."
"Anlaşamamak değilde... Anlarsın ya. O çok kendi halinde. Sürekli inek gibi dersten başını kaldırmıyor. Kendine bile bakmıyor. Aslında güzel kız ama önemsemiyor tipini. Üzülmesin diye söylemiyorum fakat yanıma hiç yakışmıyor. Bu yüzden uzak duruyorum okulda."
Haklıydı. Yani bakımsız birisiydi. Üzerine dikkat etse, bir şeye benzerdi. Oysa Efe öyle miydi? Çocuk resmen taş gibiydi.
"Peki Sonat'a olan aşkı hak-"
"Aşık falan değil. Öyle olduğunu sanıyor sadece."
"Ne alakası var?! Benim arkadaşımda yakışıklı çocuk sonuçta."
"Peki benim kardeşim ona göre mi?"
"Biraz kendine çeki düzen verirse, dikkatini çekebilir Sonat'ın."
'İnanmıyorum.' Dermişçesine gözlerini pörtleterek bana baktı. Ve sadece "Saçmalama." Diye söylendi. "O it onu üzer."
"Ayıp olmuyor mu? Kaç senelik dostum hakkında yanımda böyle konuşamazsın."
Sanırım sert çıkışmıştım. "Bu konuyu kapatalım." Diye geçiştirdi. Fakat ben aklıma koymuştum bile. O ikisinin arasını yapacaktım. Takmıştım kafayı bir kere. Halletmeden bırakmazdım.
Ece biraz zorlayacaktı görüntüsüyle ama... Olsun, bende bu güne bu gün Efsun Ekici'yim. Onu da düzeltirim.
Birden aklıma gelenleri düşünürken ayağımın takılıp tökezlemesiyle tam düşecektim ki belimden tutarak engel oldu. Kafamı kaldırdığımda göz göz gelmiştik. Bu kadar yakınlık fazla değil miydi? Zira dudaklarımız arasında az bir şeycik mesafe kalmıştı. Gülümsediğini gördüm. Yüzünü hiç uzun süre asmıyordu. Hep neşeli görünüyordu. Bende aynı şekilde karşılık verirken midemde filler tepinmeye başlamıştı sanki. Kelebekler falan olur ya dizilerde... Bir garip hissetmiştim.
Sanırım ondan hoşlanmış olabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraf sayfası. [yarı texting]
Comédie"Herkes gözlerinin önündeki bu haksızlığa susarken o bizim için bir şeyler yapmak istedi. Ne yaşadıysak, onlarında yaşaması için elinden geleni ardına koymadı. Sadece bizi düşündü. Yanımızda durdu. Ve bir şeyleri değiştirmek için uğraştı. Hepsinin h...