64

5.3K 562 357
                                    

EFSUN EKİCİ


Soğumaya başlayan havalar yüzünden titremiştim. Efe üşüldüğümü anlamış olacak ki ceketini verdikten sonra kolunu omzuma atarak beni göğsüne çekti. Sahilde oturuyorduk. Ve yalnızdık. Sayesinde Sonat'la arama mesafe koymak zorunda kalmıştım. Ama bir şey diyemedim. Çünkü haklıydı. Sonat sürekli ağır konuşuyordu. O artık benim sevgilimdi. Buna saygı duyması gerektiği yerde hakaret ediyordu. Efe'ye konuşmayacaksınız dediği için kızamazdım. Haklı olarak rahatsızlık duyuyordu.

"Kolların buz gibi olmuş. Gidelim mi?" Derken eli kolumu okşamıştı. Başımı iki yana salladım. Manzara çok güzeldi. Gitmek istemiyordum.

"Sen üşümüyorsan biraz daha kalalım mı?"

"Olur..."

"Baksana çok güzelmiş buralar."

"Siz lüks restoranlardan çıkmadığımız için deniz kenarındaki çay bahçelerinin güzelliğini bilmiyorsunuz. Gerçi... Çay olmasa daha güzel ama."

Son cümlesinde homurdanmıştı. Geçende kafede çay istememişti. "Çay sevmiyorsun galiba?"

"Iyy... Adını duymaya bile tahammülüm yok. İğrenç bence."

Gerçekten nefret ediyormuş gibi görünüyordu. "Sen neleri sevmezsin?" Diye sordu. Bu şekilde birbirimizi daha iyi tanıyabiliyorduk.

"Sütü." Der demez gözleri faltaşı gibi açıldı. Hemen ardından "Ne?!" Diye bağırdı.

"Nasıl ya? İnsan süt sevmez mi? Sen şimdi çikolatalı içip uyumuyor, çilekli içip gezmiyor, muzlu içip televizyon falan izlemiyor musun? Çok enteresan. Ama merak etme, ben sana sütü sevdireceğim."

"Allah Allah... O zaman bende sana çayı sevdirtirim."

İğreniyormuş gibi bakınca "Aman kalsın..." diye söylendi. Bu haline gülerken o kadar tatlı görünmüştü ki burnunu sıkmadan edemedim. O esnada telefonum çalmıştı. Kim olduğuna baktığımda Onat yazısını gördüm.

Efendim?

Kanka ya... Bize gelsene. Film izler, oyun falan oynarız. Canım sıkıldı.

Şey... Bir dakika bekle.

Efe'ye sormam gerekiyordu.

"Onat çağırıyor. Gider miyiz?"

"Ece evde yalnız. Bu akşam olmaz."

"Eee giderken onu da alırız." Dememle birkaç saniye düşündükten sonra tamam anlamında başını salladı.

Geliyoruz Onat. Görüşürüz...

Bay bay.

Telefonu kapattığımda Efe derin bir nefes verip "Sonat Ece'yi görünce kudurursa falan sıçarım ağzına ama." Dediğinde gülerek yanağını öptüm.

"Merak etme. Ben uyarırım onu. Hem zaten sen yanımdayken görüşmemizde sorun olmaz diye düşünüyorum. Bu sayede Ece'den özür de dileyebilirim."

Evet, ona affedip affedemeyeceğini soracaktım. Hatalı olduğumu farkına varmıştım. Yaptığım her şey, söylediğim sözler ve sarf ettiğim hakaretler yanlıştı. Kimseyi maddi durumuna ve fiziğine göre yargılamamam gerekiyordu. Efe onun abisiydi ve onun gibi fakirdi. Ama bu sevmem için engel değildi ki. Yavaş yavaş, her geçen gün biraz daha bağlamıyordum ona. Kendim hiç yalnız hissetmiyordum. Aksine, çok keyifliydi birlikte geçirdiğimiz vakitler. Sempatik ve cana yakın birisiydi Efe. Çok iyi kalpliydi de. Başta kendimden nefret etmedim değil. Onun yanında şeytan gibi kalıyordum. Ama artık kimseyi üzüp kırmamaya dikkat edeceğime dair söz vermiştim kendime. Bunların yanı sıra çok yakışıklıydı Efe. Esmer teni, siyah ve kıvırcık saçları, uzun boylu oluşu ve hatta kasları... Ece'nin bakımsızlığına karşın o tam bir şaheser gibiydi. Bense sarışın ve minyon tipliydim. Çok zıttık ama geçen gün bunun hoşuna gittiğini söylemişti. İstediği gibi hareket ettirebiliyordu beni. Bu cidden çok komikti. Kendine çekip sarıldığında kafam göğsüne zar zor geliyordu. Kucağına alsa gram ağırlık hissetmezdi. Önceden kısalığımdan dolayı sahip olduğum boy kompleksim bile bu durumun hoşuna gittiğini söylediğinde kaybolmuştu bir anda. Tek istediğim beni beğenmesiydi. Hayatımda ilk defa... Böyle duygularla karşılaşmıştım. Daha önce hiç hissetmediğim türden. Her şey mükemmel gibiydi. İnşallah aramız hiç bozulmazdı.

"Emin misin?"

"Evet." Diye mırıldandım. "Önce ondan özür dileyeyim. Sonra da Onat'lara geçeriz."

"Erdem ve Eylem'de gelse sorun olur mu?"

Erdem ondan ayrılmamı hiç sorun yapmamıştı. Zaten normal sevgili gibi değildik ki. Öylesine iki gün takılmıştık. Eylem'se... Özden rahatsız olabilirdi.

"Özden'in hoşuna gitmez sanırım."

"Ama barıştılar sonuçta."

"Öyle de... Pekâlâ. Onlarda gelsinler."

itiraf sayfası. [yarı texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin