47

6.3K 699 847
                                    

ur ŞANSSIZ


"Aşkım..." diyerek burnunu göğsüme sürten Suna'ya gülümsedim ve iyice kollarımın arasına aldım. Okulun arka bahçesindeki çimenlere yayılmıştık. Diğerleri telefonuyla falan ilgilenirken sadece Sonat'ın gözleri üzerimizdeydi.

"Ne oldu lan?! Neyin var?"

"Hiç..." diye mırıldanırken önüne döndü ve arkasındaki ağaca yaslanırken derin bir nefes verdi. O esnada Efsun ve sevgilisi Erdem'le, yanlarında Ece'nin abisi olduğunu bildiğim çocuk buraya doğru geliyordu. "Selam."

"Bunun ne işi var burada?!"

Sonat'ın ezici bakışlarına aldırmadan Onat'ın yanına oturduğunda "Ben Efe." Diye kendini tanıttı.

"Şu ez- Ece'nin abisi değil misin?!"

"Maalesef." Diye söylenirken yüzünü buruşturmuştu. "Hiç benzemiyoruz ama. Öyle değil mi?"

"Evet... Sen mesela, çok yakışıklısın."

"Sağol fıstık." Derken Efsun'un yanağını sıkmıştı. Ne ara bu kadar samimi olmuşlardı ki? Üstelik Erdem niye bir şey söylemiyordu?! Üstüne üstlük gözü onlarda bile değildi. Başka yerlere bakıyordu. Sanki, umursamıyor gibiydi.

"Eee buldun mu çay kaşığı denen iti?"

Sonat'ın sorusuyla Erdem'in gözleri Ece'nin abisine kayarken "Bende onu söyleyecektim." Diye mırıldandı. "Dün bayağı uğraştım fakat halledemedim. Belki Efe yapar. O da bu işlerden epey anlıyor çünkü."

Sonat homurdanarak Efe'ye baktığında teslim olurmuşcasına ellerini kaldırdı. "Benden hiç medet ummayın. İşim gücüm yok onunla mı uğraşacağım?!"

"Ne kadar istiyorsan veririz."

Bunu demesiyle gür bir kahkaha atarken Efe "Senin parana ihtiyacım olduğunu da nereden çıkardın?" Diye sordu.

"Paraya ihtiyacınız olmasa annen hizmetçilik yapmaz. Kardeşinde onun bunun kıyafetleriyle okula gelmez."

Ovv.

Sanırım bu ağır oldu.

Fakat Efe'nin yüz ifadesi hiç değişmedi. Aksine daha da sırıtmaya başladı. Başını iki yana sallarken "Seninde karaktere ihtiyacın var. Ama lafa gelince kimseye muhtaç değilsin, demi?" Diye sordu. "Belki sen bana biraz para, bende sana kişilik veririm. Ödeşmiş oluruz."

"Ne diyorsun lan sen?!" Diye bağırarak üzerine atlayacaktı ki araya Efsun'un sesi girdi.

"Kendine gel Sonat!"

"Ne diyor duymuyor musun?!"

"Onu sen kışkırttın."

Oha. Açıkcası Efsun'dan hiçbirimiz bunu beklemiyorduk. Herkesin ağzı şaşkınlıkla aralanırken Sonat hırsla yumruğunu ağaca geçirdi ve ilerlemeye başladı. O esnada gözüm Efe'ye takılmıştı. Efsun'a gülümseyerek bakıyordu.

Yoksa...

Bunların aralarında bir şey mi vardı?!

Efsun nasıl olurda düne kadar aşağıladığı burslulardan birini savunabiliyordu?!

itiraf sayfası. [yarı texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin