7. "Vicah"

7.1K 467 55
                                    

Hiss-i İntikam / 0.07 👑

Vicah : Yüz yüze gelmek. Yüzleşmek.

13. EKİM. 2019 / 00 : 18

Yorgunluğun el pençesinde ıstırap içerisine iteledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorgunluğun el pençesinde ıstırap içerisine iteledim. Yılgın ve çaresizim. Babamın öldüğü ile günlerce aylarca sızlandım. Aslında şuan en büyük yenilgiyi yaşamıştım. Babamın ölmediği gerçeği bir yanımda neşeyi ablukaya kaldırırken bir yanım ise hüzün seline kapılmıştı. 6 yıl acıyla her gün sızladım. Babamın yokluğuna defalarca isyan etmiştim. Şimdi yaşadığı gerçeği ile içim ferahlamak yerine daha beter bedbaht acıyla sarmalandı. Katil miydi? Katildi!

Yüreğim yenildi.

İçimde biriken hislerin yılgınlığıyla bedenimde sızlanmıştı. Başımda yerleşen ağrı bir çalar saatin sızlaması gibiydi. Ellerimin arasına aldığım başımı hafifçe yana yatırdım. Sessizlik sanki canımı yakar gibi hareket eden saatin buluşta sonlanıyordu. İçimde dinginleşmeyen sızı karşısında iç çektim. Ne yazık ki bunun hiç bir faydası da yoktu. Bir damla daha süzüldüğünde nefes alamadığımı hissettim. Boğazım yutkunamadığım izdihamına kapıldı. İki göğüs arama attığım ilk yumruk boğazıma oturan acıyaydı.

Gözlerim doldukça kendimi durduramadım. Dudaklarım nefessizlik ile aralandı. Ardı ardına yükselen hıçkırıklarım bir çok acının yüküydü. Dudaklarımdan dökülen sözler gibi.

"Ben, şimdi ne yapacağım?"

Çaresizce ağladım. Hıçkırığın beraberinde bir yumruk daha indirdim. Nefes alamıyor, beynim, gözlerim sanki yerinden çıkacak kadar zonkluyordu. Öldü sandığım babam ölmemişti. Katil damgası yiyen babam, benim babam "katil" diyerek yakındım. Şimdi ise babamın bir katil olmasının fikrini alıştırmanın acısıyla sızlanıyorum.

Sığamıyordum. Geniş mutfakta ne de eve, içim parça parça yerimden doğruldum. Kalbim dayanamamıştı. Kaldıramıyordum. Yerimden kalktığımda adımlarım savsakladı. Bedenimin savruk oluşu gibi. Hıçkırarak gözü yaşlı attığım adımlardan habersiz kesik kesik soludum. Tam iki göğsümün arasında infaz yaşanmıştı. Ölüm gibi yığılmıştı.

Kapıdan dışarıya doğru koşarak çıkan bedenim ne yapacağını bilemeyecek şekilde sallandı. Düşüp kalsam yerimden kalkamayacak kadar kendime faydam yoktu. İçim içime sığmadı. En kötüsü de Duruya karşı mahcubiyetim. Ve o adam... Defalarca bağırmış, kızmış kimi zaman nefret etmiştim. Şimdi ise içim acıyordu. Koşarak önümde duran ormana ilerledim. Geçtiğimiz yollardan bulma ihtimali ile koşmuştum.

Sahi nereye gidiyordum ki?

Kendimden mi kaçıyorum, ardımda bıraktığım suçluluk duygusundan mı? Ayağın altında ezilen yapraklar sonbahara kapı açmaya hazırlanıyordu. Karanlık girdiğim ormanda içine daha da çekmişti. O an aslında karanlık ya da büyük ağaçların gölge düşürdüğü ormanı gözüm görmeyecek duygunun girdabındaydım. Koşmak istedim, dermanım yoktu. Hızlı attığım adımların ardında bir süre durdum. Öylece geçtiğim yolun ardında baktım. Ne uzaklaşmış ne de yakınındaydım. Ortada kaldım. Tıpkı düşüncelerimin, çaresiz ve ne yapacağımı bilemediğim bilinmezliğinde ki meçhul noktada.

HİSS-İ İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin