Hiss-i İntikam / 0.09 👑
Mefhum : kavram , mazi : geçmiş , akıbet : sonuç
03.Kasım.2019
Bir döngünün çemberinde astım hastasından eksik kalır bir yanım yoktu. Aldığım nefes boğazımda düğümleniyor ve her defasında yeni bir soluk için aralanan dudaklarım sızıyla havayı buyur ediyordu. Yemek için toplandığımız gün, babamın gerçekten de ölmemiş olduğu gerçeği ile yüzleştiğimden bu zamana 2 gün geçmişti. Ne aşağı inmiş ne de onu görmüştüm. Aslında sırf onu görmemek için de kaçmıştım. Gerçi kendisinin eve geldiğide söylenemezdi. Duru da bunun çekişmesini günün her saatinde yapıyordu.
"Abim gelmez merak etme"
Sabah ve akşam yemeklerinde aşağı gelmem için ısrar etse de o günün ardında bir türlü kendimi odaya hapis etmiştim. Aslında bütün günümü oda da geçirmekten de mutluydum. Bakışlardan ya da sözlerden uzaktım. Bana ait olmayan lakin kendime ait kıldığımı düşündüğüm tek yerdeydim. Hatta geri kalan hayatımı burada geçirmek isteyecek bir düşüncede idim. Kimi kandırıyordum. Buradan gidip bir daha asla gelmek istemiyordum. Yaşadıklarım ve bana sunduğu gerçeklerin yükü altında ezildim. Bu yüzden buradan gitmeyi o günün akşamında kararını verdim.
Sabahın erken saatinde kalktım. Namazımı kıldıktan sonra, eşyalarımı çantanın içine yerleştirip, fermuarını kapattım. Yatağın gözükmeyen kısmına çantamı bıraktığımda dikkat çekmemek için rahat olmaya çalıştım. Bugün buradan gitmeyi aklıma koymuştum.
2 günün sonunda odadan çıkmış ve kendimi mutfakta kahvaltı yapan Duru ve Emine ablayla karşılıklı otururken bulmuştum. Duru geldiğimi hissetmiş gibi ardını döndüğünde "Hayırlı sabahlar" mırıldandım. Gülümsemesi genişledi. " Hümeyra" şaşkın ifadesi yüzünde cirit attı. "Sonunda mahzenden çıktın" bu durumdan hoşlanmadığının sitemiyle konuşmuştu. Oturduğu sandalyenin hemen yanında ki sandalyeyi çekerek oturmam için iki kez vurdu. "Hadi gel, otur" dedi.
Emin abla karşısında ki sandalyeden kalktığında "Gel kızım sana çay" koyayım demişti. Bir adım atıp karşısında olumsuz anlamda elimi salladım. "Ben kendim alırım çayı" dediğimde bundan hoşnut olmazsa da çekilen sandalyesine oturup masaya yaklaştırdı. Tezgaha yönelip, kapalı dolaptan çay bardağı çıkardım.
"Hümeyra kuşum, bizde önümüzde ki hafta okulların açılmasından konuşuyorduk" dedi. Elindeki ekmeği dişleriyle ısırması sonrasında çayından yudumlamıştı. Ben ise bana yönelttiği soruyu aslında cevap vermeyeceğini bilmeden sohbetine dönen kıza gülümsemiştim. Oldukça heyecanlı ve her şeyin tadını çıkararak yapıyordu. Bardağa çay doldurup, demliği ocağa bıraktım. Tezgahın üzerinde bardağı alıp, masaya ağır adımlarla ilerledim. Durunun çektiği sandalyeye oturdum. Önümde boş mavi desenli porselen tabağa birkaç bir şey aldım. Durunun Emine ablayla girdiği sohbete yakın olan bedenim, uzaktan dinliyordu. Konuşmalar arasında Barlas'ın 3 günlüğüne İstanbul dışına çıktığını öğrenmiştim. Durunun bilmeden verdiği bilgiyle bana iyilik yapması keyfimi yerine getirmişti. Keyifle yaptığım kahvaltının ardında Emine ablanın itirazlarına rağmen, bulaşıkları yıkamıştım. Bir süre daha ortalıkta dolaşmanın sonrasında odaya çıktım. Öğle namazının kılmış, vakit öldürmek adına bir köşede beklerken kitap okumuştum. Her dakika başı baktığım saatin 14 : 40 geçtiğini gördüm. Zaman sanki yerinde sayıyordu. Hiç bir şekilde geçmiyor ve akşam için hazırladığım kaçış planı için kabaran heyecanım titrememesi durdurmuyordu. Masanın üzerine bıraktığım telefonuma uzanıp, açtım. Bilal'in nişan günü sabahında şarj etmiştim. Aradan haftalar hatta 1,5 ay geçmesine rağmen henüz bitmemiş olan şarjın olması günün en güzel hediyesi olabilirdi. Takoz telefonunda avantajı buydu. En son atılan mesajlar arasında Zehra'ya gönderilen mesaja tıkladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSS-İ İNTİKAM
ActionÖfkesine, hırsına, geçmişine kapılmış bir adam, "BARLAS KARAHAN " Geçmişinden habersiz, hırslı yeşil gözlere düşmüş genç bir kız, "HÜMEYRA ATABEY" Ilık bir esinti, intikamla yanan kalbe sarıldı. ... Bakışları altında bedenime değen elleri, benliğim...