6.1

15 3 0
                                    

Kimileyin gene Northumberland’daymışım gibi geliyor. Deepden’de evimizin yakınından akan küçük derenin şırıltısını duyar gibi oluyorum. Sonra, derse kalkmak sırası bana gelince,
beni neredeyse uykudan uyandırmaları gerekiyor.Söylenilenlerin hiçbirini duymamış olduğum için de öğretmenin sorduğuna karşılık veremiyorum, elbette.”
“Oysa bugün ne güzel karşılık veriyordun!”
“Rastlantı! Okuduğumuz konu bir rastlantı olarak ilgimi çekti de ondan. Deepden’i düşünüp düşler kuracağım yerde Kral I. Charles’ı düşünüyordum. Haktanır olmak isteyen bir adamın nasıl birçok kereler o kadar haksız, düşüncesiz işler yapabildiğini merak
ediyordum. ‘Bütün dürüstlüğüne, vicdanlı oluşuna karşın, krallık ayrıcalıklarından ötesini görememesi ne yazık!’ diyordum. Biraz uzağı görebileymiş, çağının gidişini kavrayabileymiş!
Gene de seviyorum onu, sayıyorum; acıyorum ona... Bir cinayete kurban gidişine... Zavallı kral! Evet, evet, dünyanın en kötü düşmanıymış onunkiler. Hakları olmadan kan dökmüşler. Onu öldürmeleri ne cüret!”
Helen kendi kendine konuşuyordu şimdi. Benim onu anlayamayacağımı; çünkü bu konuyla ilgili pek az şey bildiğimi unutmuş gibiydi. Onu kendi düzeyime indirmek için:
“Miss Temple’ın dersinde de dikkatin dağılıyor mu?” diye sordum.
“Yo... Daha doğrusu, pek az; çünkü benim dikkatimi çekip düşlerimi dağıtacak şekilde konuşmasını biliyor. Onun dili bana son derece tatlı geliyor. Öğrettiği şeyler de, çoğu zaman tam benim öğrenmek istediğim şeyler.”
“Yani, Miss Temple’ın dersinde iyi bir öğrencisin?”
“Evet... Kendiliğinden, hiç çaba göstermeden içimden geleni yapıyorum. Bu yolla iyi olmak bir hüner değil bence.”
“Bence büyük hüner! Demek ki sana iyilik yapanlara karşı sen de iyisin. Ben de böyleyim. Acımasız, haksız olanlara da iyi davranır, boyun eğersek, kötülere fırsat vermiş
oluruz. Bu kez kötüler hiçbir şeyden korkmadıkları için iyi olmaya çalışmazlar, gitgide daha kötü olurlar. Bize yok yere vuranlara biz de var gücümüzle vurmalıyız. İnanıyorum ben buna. Hem öyle yaman vurmalıyız ki o insana ders olsun da o işi bir daha yapmasın.”
“Büyüdükçe düşünüşünü değiştirirsin umarım. Şimdilik, minicik, cahil bir kızsın.”
“Ama, ben şöyle düşünüyorum, Helen: Yaranmak için elimden geleni yaptığım halde beni ille de sevmeyen kimseleri ben de sevmemeliyim. Beni haksız yere cezalandıranlara karşı gelmeliyim. Doğal bir şey bu; beni sevenleri sevmek kadar ya da hak ettiğim cezaya boyun eğmek kadar doğal.”
“Bunlar tanrısız yabanıl kişilerin ilkeleridir. Hıristiyanlar, uygar uluslar benimsemezler bunu.”
“Nasıl yani? Anlamıyorum.”
“Nefreti yenebilmek için en iyi yol, nefret, öfke değildir. Nasıl ki öç almak da açılan yaraları sarmaz.”
“Öyleyse ne yapmalı?”
“İncil’i okuyup Hz. İsa’nın dediklerini, yaptıklarını anlamalı. Onun sözlerini yasa, davranışlarını örnek bellemeli.”
“Ne diyor o?”
“Düşmanlarını sev. Sana sövene sen hayırdua et; seni nefretle hor görene iyilik yap.”
“O zaman benim de Mrs. Reed’i sevmem gerekir ama, yapamam bunu. John Reed’e de hayırdua etmem gerekir ki bu da olanaksız!”
Bu kez de Helen benden açıklama yapmamı istedi. Ben de çektiğim acıların, güttüğüm kinlerin öyküsünü, dilimin döndüğünce anlatmaya başladım. Duygularım coşmuş, içimden geldiği gibi, acı dille konuşuyor, sözlerimi sakınmaya ya da yumuşatmaya hiç kalkışmıyordum.
Helen beni sonuna kadar sabırla dinledi. O zaman bir şeyler söyleyecek sandım ama, hiçbir şey demedi. Ben sabırsızlıkla, “Ee!.. Mrs. Reed taş yürekli, kötü yürekli bir kadın
sayılmaz mı?” diye sordum.
“Sana karşı kötü davranmışsa kuşkusuz senin kişiliğini sevmediği içindir. Nasıl ki Miss Scatcherd de benim kişiliğimi hiç beğenmiyor. Ama, sen de onun sana her dediğini, her yaptığını, nasıl ince ince anımsıyorsun ya! Onun haksızlıkları senin duygularının üzerinde
ne derin izler bırakmış! Oysa ben duygularımın üzerinde böyle bir iz taşımıyorum. Yengenin kötülüğünü, bunun sende uyandırdığı ateşli öfkeyi unutabilsen daha mutlu olmaz
mısın? Bence yaşam çok kısa. Günlerimizi kin gütmekle, bize yapılan kötülüklerin çetelesini
tutmakla geçirirsek çok yazık! Bu dünyada hepimizin, her birimizin bir sürü kusuru olduğu su götürmez. Ama, bir gün gelecek, umarım yakında bir gün, bu kusurları ölümlü
bedenlerimizde bırakıp sıyrılacağız. Bu et yüküyle birlikte bütün günahlarımız, bayağılıklarımız üzerimizden düşecek. Geriye ruhun kıvılcımı kalacak yalnız... Elle
tutulmayan yaşam özü; Tanrı’dan koptuğu zamanki kadar saf, gene geldiği yere dönecek.
Belki de insandan daha yüksek bir varlığa ruh verecek bu kez. Belki basamak basamak yücelecek, bir zamanlar soluk insan ruhunu oluşturan bu öz, sonunda, meleklerin parıl parıl ruhları olarak yükselecek. Bunun tersi olması, yani Tanrı’dan kopan yaşam özünün insan
ruhundan canavar ruhuna inerek soysuzlaşması olamaz, değil mi? Yok, yok, inanmam ben buna. Benim bambaşka bir inancım var. Kimse öğretmedi bu inancı bana, ben de
kimseciklere söylemem; ama, dört elle sarılırım ona... Onda huzur bulurum; çünkü her şeye umut kaynağıdır bu inanç. Ölümü bir boşluk, bir korku kaynağı olmaktan çıkarır, bir huzur kaynağı, yüce bir yuva yapıp çıkar. Hem sonra bu inanç sayesinde ben suçlu ile işlediği suçu
öyle güzel ayırt edebilirim ki! İşlenen suçtan nefret bile etsem suçluyu yürekten bağışlayabilirim. Bu inanç sayesinde öç alma isteği duyup da tedirgin olmam. Kötülük bulmak pek o kadar ağırıma gitmez, haksızlığa uğramak beni içimden yıkmaz. Ben hep gözlerimi bu ömrün sonuna dikmiş olarak huzur içinde yaşarım.”
Helen’in her zaman eğik duran başı bu cümleyi bitirirken biraz daha önüne doğru düşmüştü. Onun artık benimle konuşmak istemediğini, kendi düşüncelerine dalmak
istediğini bakışından anladım. Ancak, düşünmesine pek fırsat bırakmadılar. Sınıf başkanlarından biri, iriyarı, kaba bir kız, çok geçmeden yanımıza geldi, sert bir Cumberland ağzıyla, “Helen Burns... Şu anda gidip çekmeceni düzelt, dikişini topla!” diye bağırdı “Yoksa Miss Scatcherd’i çağırıp gösteririm ha!”
Dalmış olduğu hayallerin uçup gitmesiyle Helen içini çekti, hemen yerinden kalkarak, karşılık vermeden, hiç geciktirmeden, verilen buyruğu yerine getirdi.

Jane EyreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin