26.1

15 2 0
                                    

“Senin ne diyeceğin varmış bakalım?” diye sordu. Mason’ın bembeyaz kesilmiş dudaklarından anlaşılmaz sözler döküldü.
Rochester, “Tanrı belanı versin be!” diye haykırdı. “Adam gibi konuşsana! Söyle bakalım, ne diyeceğin var senin?”
Papaz, “Beyefendiciğim... Çok rica ederim...” diye araya girdi. “Kutsal bir yerde olduğunuzu unutuyorsunuz.” Sonra Mason’a dönerek yavaşça sordu: “Beyefendi, Mr. Rochester’ın eşinin sağ olup olmadığına ilişkin bilginiz var mı?”
Avukat, “Yılma, Mason!” diye ona güç vermeye çalıştı. “Çekinme, konuş.”
Beriki, daha anlaşılır bir sesle, “Mrs. Rochester halen Thornfield Malikânesi’ndedir,” dedi.
“Nisan ayında orada gördüm onu. Ben kendisinin ağabeyiyim.”
Papaz, “Thornfield Malikânesi mi, olamaz!” diye bağırdı. “Beyefendi, ben yıllardır bu yörede otururum, Thornfield’de bir Mrs. Rochester bulunduğunu hiç bilmiyorum.”
Mr. Rochester’ın dudakları acı bir gülüşle büküldü, “Bilmezsin ya! Onun gerçekte kim olduğunu kimse bilmesin, öğrenmesin diye her türlü önlemi aldım ben!” diye söylendi.
Sonra, birdenbire verilmiş bir kararla, “Yeter!” dedi. “Hepinize paydos, savulun buradan!
Rahip Efendi, kitabını kapa, cüppeni çıkar. Kâtip John Green, sen de gidebilirsin. Bugün nikâh falan olmayacak.” Kâtip dışarı çıktı. Mr. Rochester da hırsla, pervasızca konuşmasını sürdürdü: “İki karılı olmak çirkin bir şey. Ben ise iki karılı olmak niyetindeydim. Neylersiniz
ki felek benden açıkgöz davrandı... Ya da Tanrı önüme çıktı. Bu ikinci olasılık daha kuvvetli. Şu anda, bir şeytandan farksızım ben. Şuradaki papazımızın söyleyeceği gibi, ahiretin en ağır cezalarına layığım besbelli... Sönmeyen ateşinden doymayan kurtlarına kadar! Beyler, planım
suya düşmüş bulunuyor. Şu avukatla müvekkilinin söyledikleri doğrudur: Ben evliyim; evli olduğum kadın da sağ. Papaz Efendi, şu konakta oturan bir Mrs. Rochester’ dan hiç haberiniz olmadığını söylediniz. Yalnız, orada, kilit altında, parmaklıklar ardında tutulan bir zırdeli bulunduğuna
ilişkin birtakım söylentiler kulağınıza çarpmıştır. Kimi bu deli kadının, benim gayrımeşru üvey kardeşim, kimisi de eski bir sevgilim olduğunu ileri sürer. İşte ben şu anda açıklıyorum ki bu kadın, benim on beş yıl önce nikâhlandığım karımdır... Kızlık adı Bertha Mason. Şu
karşınızda tiril tiril titreyip solup sarararak erkeklik örneği veren, yürekli kişinin kardeşidir.
Kendine gel be, Dick... Korkma benden! Seni döveceğime bir kadın döverim daha iyi! Beyler,
Bertha Mason akıl hastasıdır, bir deliler soyundan gelmedir... Üç kuşak boyunca, budalalardan manyaklardan başka hiçbir şey yetiştirmemiş olan bir soy. Anası olan İspanyol kadını hem deliydi, hem ayyaş. Kızıyla nikâhlandıktan sonra öğrendim bunu; çünkü daha
önceden bana aile sırlarını açan olmadı. Bertha, uslu çocuklar gibi, annesinin babasının yolundan yürüyordu her yönden. Ne şahane bir eş edinmiş olduğumu kestirebilirsiniz... Öyle tertemiz, aklı başında, öyle uysal ki evlere şenlik! Onunla ne derece mutlu olduğumu
tahmin edebilirsiniz. Ne saatler yaşadık baş başa! Ne günler geçirdik, bir bilseniz!Size daha fazla açıklamalarda bulunacak değilim. Briggs, Papaz Efendi, Mason, hepiniz
buyurun da bizim eve gidip Mrs. Poole’un gözetimi altında bulunan hastayı görelim... Yani eşimi... Karımı! Bana hileyle nasıl bir yaratık yutturdular, kendi gözünüzle görün. Bu sözden dönmeye, hiç olmazsa insan olan bir varlıkla avuntu aramaya hakkım var mıymış, yok
muymuş, kendiniz karar verin.” Efendim burada bana bakarak, “Papaz Efendi, sizin gibi bu
kız da habersizdi bu iğrenç sırdan,” diye ekledi. “Her işi dürüst, yasal biliyordu. Kafese konduğundan haberi bile yoktu. Evlenmeye razı olduğu sefilin de kafeslenmiş bir zavallı olduğunu, canavar ruhlu bir deliye kopmaz zincirlerle bağlı bulunduğunu bilmiyordu.
Haydi, gelin hepiniz... Düşün peşime!”
Kolumu hâlâ sımsıkı kavramış olarak dışarı çıktı. Öteki üç erkek de arkadan geldiler. Kapının önünde faytonu bulduk. Efendim soğukkanlılıkla, “Arabayı geri götür, John!” dedi. “Bugün işimize yaramayacak.”
Konağa girdiğimizde Mrs. Fairfax, Adela, Sophie, Leah bizi karşılamak için ilerlediler. Efendimiz, “Herkes dağılsın!” diye bağırdı. “Kutlanacak bir şey yok ortada. On beş yıl geç
kaldınız!”
Elimi bırakmadan yürüyüp geçti, merdiveni çıktı. Ötekilere de peşimizden gelmelerini
işaret etti. İkinci kata çıkıp o balkonlu koridoru boydan boya yürüdük, üçüncü kata tırmanmaya başladık. O alçak, kara kapı Mr. Rochester’ın anahtarlarıyla açıldı, nakışlı
perdelerle bezenmiş olan, o kocaman karyolalı, elbise dolabının kapakları Havari portreleriyle süslü, uğursuz odaya girdik.
Yol gösterenimiz, “Sen bu odayı iyi bilirsin, Mason,” diye söylendi. “Kız kardeşin seni işte burada dişleyip bıçakla delik deşik etmişti.”

Jane EyreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin