*6*

6.5K 402 69
                                    

"Bu elbise sana yakışıyor." Lisedeki prenses elbisesinden daha kaliteli kumaşa ve dizayna sahip elbisenin içinde kendimi rahat hissediyordum. Gülnaz lisedeki gibi yardımcım olacaktı. Hepimiz farklı okullardaydık, ancak okullarımızdan arda kalan zamanlarda gelip prova yapabiliyorduk. Saat akşamın sekiziydi. "Biraz tuhaf hissediyorum." "Nasıl?" Gözleri elindeki kağıtlarda gezindiği için gözlerimdeki endişeyi görmemişti henüz. "Bilmiyorum yine siz varsınız bu yönden çok mutluyum ama karşımda tanımadığım birisi olacak." Hafif kıkırdadığında elbisemin pileleriyle oynamayı bırakıp ona baktım. "Kerem içinde böyle düşünmüştün başta." Doğru.

"Toplanın çocuklar haydi bir prova yapalım." Tiyatrocunun sesiyle Gülnaz'ın yanından ayrılıp sahnenin ortasına doğru ilerledim. Kaya'nın ağzından herkesin rahat duyabileceği bir ıslık çıktığında olduğum yerde durup ona baktım. "Juliet görse kıskanırdı." Kimsenin duymamasını temenni ederek rolümün içine girmeye çalıştım. 

Kaya uzun repliği için boğazını temizlerken arka fonda çalan hafif fon müziğiyle sözleri devreye girdi. "Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: biz dönünceye dek siz parıldayın diye." Elinin tekini ceketinin ön cebine sıkıştırırken hafif çıkardığı mendilini yavaşça öpüp bana doğru uzattığında ne yapmam gerektiğini biliyordum ama olduğum yerde öylece kala kalmıştım. Mendili ayaklarımın üzerine hafif çöküp yavaşça aldım. Elimin estetiğine dikkat ediyordum. Gözlerini gözlerimden çekmeden repliğine devam etti. 

"Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde; utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı. Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı." Kerem'in salonda olmaması beni biraz da olsa rahatlatıyordu. Elimdeki mendili parmaklarımın üzerinde gezdirip kıvırdığım saçlarımı geriye iterek omzumu açıkta bıraktım. Kaya'ya yan dönmüş başımı havaya kaldırarak bakışlarımı ondan uzaklaştırdım.

"Bana romeo'mu ver; sonra öldüğünde al da küçük yıldızlara böl onu; onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki, bütün dünya gönül verip geceye, tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe..."

Aniden dizinin üstüne çöküp elini kalbinin üzerine koyunca ister istemez gözlerim inandırıcı koreografisini izledi.

"Asaletim sadece aşkının tapınağına girdiğimde olacak içimde. Bir gün yıkılırsa bedenin başka ülkelerin çamurlu evlerinde: Bil ki bütün denizleri ayaklarına dökeceğim."

Repliğimi aklıma getirirken hızla arkamı döndüm. "Eğer sevgin azalacaksa gittikçe çoğalan aşkımdan, bırak avcılar çıkarsın kalbimi yerinden! Sök at ne varsa: çamura bulanmış sevdaları, bu dağların ceylanlarını, kana susamış kontları ve senden arta kalan şu cılız bedenimi! Yok et benim olmadığım bütün şatoları. Görebileceğin bir şey kalmasın benden kalan..." Sahnenin diğer ucuna kadar gelmiştim. Sessiz kaldı. Geriye kalan replikler aklıma gelince yüzümün gerildiğini hissettim. Sessizce arkama yanaşıp elini belime koyunca nefesimi tuttum. 'Lütfen yapmasın.' Beni yavaşça kendine doğru çevirdi.

"Senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı." Çenemi parmaklarıyla nazikçe tutup aslında sert sayılan ama romantikliğinden ödün vermeyen bir şekilde hafif yukarı kaldırdığında çekikliğinden belli olmayan göz bebeklerinin içinde yuva kuran gri beneklere bakıyordum. Kaya bana yaklaştığı her salise nefes alışverişim daha da azalmaya başlamıştı. Seyircilerin bölümünden yüksek bir alkış sesi geldiğinde burunlarımız birbirine değmek üzereydi. Kaya kafasını çevirip alkışın sahibine bakarken ben de baktığı yöne baktım. Kerem en arka sırada yanında Ali'yle oturmuş bizi izliyordu. 

Kaya farkında olmadan parmaklarıyla çenemi biraz daha sıktığında elinden kurtulup sahneden inmek için merdivenlere yöneldim.

Kaya'yla çalışmamam gerekiyordu. En azından Kerem'i seviyorsam.



#

LACİVERT 2 * textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin