*FİNAL*

5.9K 319 147
                                    

'Selam ben Ceyla, çok saçma bir giriş oldu farkındayım. Benim kim olduğumu zaten biliyorsunuz. Güldük, eğlendik, ağladık, tekrar güldük, ağladık, kahve içtik, tekrar ağladık ama güzel ağladık yalnız baya iyi ağladık. Eminim bugün mutlu olup yarın tekrar ağlayacağız. Biz de ağlamak için doğmuşuz ne yapalım? Şimdi Kerem olsa 'saçmalamasan mı artık güzelim' deyip kendisi saçmalardı.

Kerem.

Hayatımın aşkı.

Kim bilebilirdi erkek kılıklı birinin vıcık vıcık bir aşk yaşayacağını.

Ne yalan söyleyeyim ilk başlarda oyun oynuyor sanıyordum. Kerem için konuşuyorum elbette. Siz de öyle sanmadınız mı? Ona bakınca ulaşılması zor birisi gibi gözüküyorken kendini kollarıma atması.. anladınız işte. Eğer hayatınızda Kerem gibi birisi varsa bilmeniz gereken iki şey var: 1- Hep ağlayacaksınız. 2- Çok sevileceksiniz.'

Elimden kalemi alıp başını omzuma yasladı. Gözleriyle hızla yazdıklarımı okumaya başlayınca geriye yaslanıp tepki vermesini bekledim. "Ağlatıyor muyum ben seni?" "Evet." Alt dudağını dişleri arasına alıp gözlerini kıstı. Kalemi parmaklarının arasında çevirirken etkileyici gözüküyordu. 

'3- Olağanüstü yakışıklı bir kocanız olacak.' Kendinden emin bir şekilde vücudunu dikleştirince ona baktım. "Tartışılır." Dudağını büzdü. "Üzgünüm ama tartışılmaz bir yakışıklılığım var." Ukala.

Sahne arkasından gelen sesler iyice şiddetlenmeye başlamıştı. Perde arkasına kimseyi almıyorduk. "İlk gün bile bu kadar heyecanlanmadım lan çıldıracağım." Gülerek yerime geçtim. 

"Ah, Romeo, Romeo!" diye söze girdim sanki karşımda yastığım varmış gibi. Tıpkı ilk prova sahnesindeki gibi.

"Neden Romeo'sun sen?" İleri attığım adımı diğeriyle birleştirip ayaklarımı aynı hizaya getirdim. Kerem bu sefer şaşkınlık yerine hayranlıkla bana bakıyordu. Üzerimde daha kısa ve beyaz dantelli bir elbise vardı. Diz kapağımın biraz altında olan elbiseyle gayet rahat hareket edebiliyordum. 

"İnkar et babanı, adını yadsı!" Perde yavaşça açılmaya başlamıştı. Sesimi salonda yankılanmaya başladığı an herkes susmuş beni dinlemeye başlamıştı. Perde iyice açılıncaya kadar bekledik. Açıldığında birbirimize kenetlenen bakışları salondakilere çevirdik. Herkes şaşkınlıkla bize bakıyordu. Bu sefer Kerem yerine Kaya olduğu yerde don lastiği gibi gerilmiş bizi izliyordu. 

"Yapamazsan, yemin et sevdiğine," Heyecanımızı arttıran sessizlik devame derken bana ait olan son repliği söyledim. 

"Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben." Elimi omzundan çekip bir adım geriye çekildim. Gidiyormuş gibi bedenimi sağa doğru çevirdim ve yan bakışla ona baktım. Sahnenin ardından kopan alkış sesleri bizim için geliyordu. Şaşkın bakışlar bize bakmaya devam ederken alkışlar çoğalmış ıslık sesleri tüm sahnede yankı yapmıştı. 

Elini bana doğru uzattığında düşünmeden sağ elimle elini tuttum. Kalp şeklin içini dolduran lacivert parlak taş Gülnaz'a kısa ama etkili bir çığlık attırınca onlara doğru döndüm. 

"Sahneye gelin." Tüm grup koşarak sahneye gelirken biz de ayarladığımız gibi yerlerimize geçtik. "Size inanamıyorum." Ellerimizi bırakmadan karşılarında dikiliyorduk. "Hepiniz hoş geldiniz." Ender hoca kırmızı cüppesiyle perdenin arkasından çıkıp konuklara doğru döndü. "Bugün burada hayatlarını birleştirme yolunda ilerleyen iki gencin özel bir anını paylaşmak için bulunuyoruz. Ben tiyatro öğretmenleri Ender Eroğlu. Onların bu mutlu gününde hayatlarını birleştirme görevine layık görüldüğüm için çok onurluyum." Bize doğru döndü.

"İlk sahneye çıktıkları anı hatırlıyorum. Ne kadar isteksiz görünmek isteselerde birbirleri için yaratılmuş çiftler olduğunu hepimiz anlamıştık. Birbirleriyle uyumu en başından beri belliydi." Burnunu çekip parmağıyla göz pınarlarını sıktı. "Her neyse ağlamayacağım."Hepimiz aynı anda gülmeye başladık.

"Sen Julietlerin en güzeli Ceyla, Romeroların en yakışıklı, en mütevazı, en egolu Kerem'iyle evlenmek istiyor musun?" Bütün gözler bana dönmüştü. Tüm gruba teker teker baktım. Kızlar daha bi heyecanla bekliyordu. "Eveeeeet!" Kerem elimi kaldırıp yüzüğümle beraber yüzük parmağımı öpünce başımı yere indirdim. Bu çok tuhaftı.

"Sen Romeoların en şanslısı Kerem, güzeller güzeli, iyi kalpli," "Ve yazım kılavuzu." Nihat düşüncesini sesli olarak söyleyince gözlerimi devirdim. Ben hariç herkes gülüyordu. "Ve İmla kılavuzu." Diye düzellti hoca. "Ceylamız ile evlenmek istiyor musun?" Kerem boğazını temizleyip üzerine dönülen gözlere yavaş yavaş acelesi yokmu gibi baktı. Gözleri en son bana döndü. "Sonsuza kadar evet." Bana göre daha sakindi. 

"Sizler de şahitlik ediyor musunuz?" Gruba dönünce hepsi bir araya toplantı. "3,2,1 Evet!" Salonda dışarıdan duyulacak kadar alkış sesi vardı. "Türkiye Cumhuriyetinin bana vermiş olduğu öğretmenlik kadrosu ile ben de sizleri eş ilan ediyorum." Lacivert defterimi cüppesinden çıkartıp bana doğru uzatınca elime alıp yukarı kaldırdım.

Kerem belimden tutup başını boynuma gömdü. Boynuna sarıldım. İlk kızlar gelip sarıldı sonra erkekler de gelip sarılınca kocaman bir aile olmuştuk. 

"Sonunda evlendik." 

"Ben de gelinlikle gelirim dediğinde şaka yapıyor sanmıştım." Elif'in dediğini gülüp Kerem'den ayrıldım. "Şerefsizler bizden gizli evlendiniz mi?"

"Oğlum çok bunalttınız bizi ne yapalım?"

"Haklısın abicim hayırlı olsun bir yastıkta kocayın."

"Amin kardeşim ben yastık sevmiyorum ama kocamamıza engel değil." Omzuna sertçe vurdum. "Ah! Ne vuruyorsun be."

"İlk günden dövmeye başladı çocuğu."

"Ayağına bas Ceyla." Kerem başını iki yana salladı. Sinsice gülümseyip kaçarken koluncan yakaladım. Hızla topuğumu ayağına geçirince acıyla çığlık attı.

"Oh içimin yağı eridi."

"Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine."



#

İşte böyleydi onların hikayeleri. Her şey gizli saklı heyecan içinde olmazsa olmazdı. 

Mutlu Son

LACİVERT 2 * textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin