*34*

5.3K 309 52
                                    

Mert: Balkona çık.

Mesaja aldırmadan gözlerimi devirdim. 'Aşağılık herif bana oynamayacağız deyip adını listeye yazdın. Seni asla affetmeyeceğim.' Telefonu yatağın diğer ucuna fırlattım. Tam da fırlatmadım usulca bıraktım ama önemli olan niyet.

Telefonun ekranı ikinci kere yandığında balkondan gelen seslerle olduğum yerde kıpırdandım. Birisi balkonumda geziyordu. Perdenin üzerine yansıyan gölge gittikçe küçülmeye başladı. Kıvırcık saçlar gölgede netliğini kazanınca hasretle baktım. Tam yirmi altı saat on dakika on iki salisedir ayrıydık. Balkon kapısının önüne gelip elini cama koydu. Dışarısı soğuktu ve üzerine sadece deri çeket giymişti. 'Aptal bu havada o mu giyilir?' Cama birkaç kere tıklatıp bekledi. Telefona uzanıp attığı mesaja baktım.

Mert: Kahve aldım bak?

Hızla yerimden kalkıp balkona ilerledim. Kerem'i görmek istediğimden değil kahve istedi canım, tamamen ondan dolayı. Perdeyi sıyırdım ve karşımda cama yaslanmış biz yanak ile karşılaştım. Beni görünce gülümseyip yanağının bıraktığı izi eliyle sildi.

"Açsana kapıyı." Camın yakınında konuştuğu için buhar yapmıştı. Parmağıyla büyük bir kalp çizip içine baş hatflerimizi yazdığında gülümsemeden duramadım. Kapıyı yavaşça açtım, girmemesi için hafif aralık bıraktım. "İçeri almayacak mısın?" Başımı olumsuz anlamda sallayıp elindeki poşete uzandım. Kendi kahvemi alıp kapıyı ve perdeyi tekrar kapattım. "Peki ben buradayım." Elini cama yaslayıp öylece karanlık odada beni arıyordu.

Yatağıma yerleşip kahvemi yudumlamaya başladım. Özel karışım boğazımdan geçerken zevkle gözlerimi yumdum. Aslında özel falan değildi. Herkesin içtiği ama artık tercih edilmeyen eski bir kahveydi. Şu an rövanşta olmaması onu bizim özel karışımımız yapmıştı.

Üçüncü yudumu alıp kapıya baktım. Kerem artık orada dikilmiyordu. Saçlarıyla oynamıyor, ellerini cama koymuyor, bana mesaj atmıyor. Kalbimde büyük bir acı hissettim. Fazla tepki vermiştim sanırım. Üzüntüyle ve onu kaybedeceğimin verdiği korkuyla balkona doğru ilerledim. Kapıyı yavaşça açtım. Kerem yoktu.

Balkonun demirine ilerleyip soğukluğu elimi acıtana kadar tuttum.

"Güzelim." Kapı yavaşça geri kapanırken kapının arkasına küçülerek oturan Kerem'e baktım. Oturduğu yerden yavaşça kalkıp pantolonundaki tozu silkti. "Gittim sandın değil mi?" Hiçbir şey demeden gözlerine baktım.

"Seni sadece ölünce bırakırım." Kolumdan tutup beni kendine çektiğinde kollarımı beline doladım. Yüzümü boynuyla saçlarının birleştiği yere gömdüğümde hafif kıkırdadı. Gıdıklanması hoşuma gidiyordu.

"Ceyla." Kıkırdaması birden kesildi, sesi ciddi bir hal aldı.

"Anın büyüsünü bozma." Ellerimi sırtına çıkardım.

"Ceyla bir sorunumuz var." Kafamı omzundan kaldırıp meraklı gözlerle yüzüne baktım. "Ne oldu?"

"Kapı kapandı." Kapanan balkon kapısına baktım. Hırsızlık olaylarından dolayı babam dışarıdan açmayı anahtar kullanarak yapmayı sağlamıştı. "Kerem."

"Kerem burada kaldık." Hızla kapıya yöneldim. Saçımdan tel tokayı çıkarıp kapı deliğine sokarken Kerem bilmiş bir şekilde konuştu. "Uğraşma ben onu önceden denedim."




#

LACİVERT 2 * textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin