Bay Park tekrar teşekkür ederek tatlısını önüne çektiğinden saniyeler sonra yanından ayrılarak yeni dolan masalardan birine yaklaşmış ve yüzümdeki gülümseme ile "Hoşgeldiniz, eğer aklınızda bir şey varsa siparişinizi alabilir miyim?" derken masada bulunan dört kişilik kızlı erkekli arkadaş grubuna kısaca göz gezdirirken aynı yaşlarda olduğumuzu düşündüğüm kız sevimli bir ses tonuyla kendi ile arkadaşlarının istediklerini söylerken söylediği her bir şeyi elimdeki küçük deftere not alarak yanlarından ayrılmış ve mutfağa girmiştim.
Not defterinin ilk sayfasını kopararak Ji Yong hyung'un önünde durduğu yere astıktan sonra tezgaha doğru yaslanarak onun siparişleri hazırlamaya başlamasını izlemeye koyuldum.
Ji Yong hyung benim gözümde harika biriydi. Çok iyi yemek yapıyordu ve görünüşü de gerçekten çok iyiydi bu yüzden takıldığı birilerinin olmamasını biraz tuhaf karşılıyordum çünkü Ji Yong hyung sahiden mükemmel bir insandı. Ona en son neden hiç kimse ile çıkmadığını sorduğumuzda kafa dinlemenin daha iyi olduğunu söylemişti ve pekala, bu belki de mantıklı olabilirdi.
Diğer yandan ise Sehun'un hızına yetişemiyordum çünkü her hafta farklı bir kişiyi anlatıyordu ve açık konuşmak gerekirse benim tanıdığım kişiler onun flörtlerinin yarısı bile etmiyordu. Fakat birkaç hafta gibi bir süredir sadece Luhan adında Çinli bir çocuk hakkında konuşuyordu. Söylediğine göre erkek olmasına rağmen gerçekten çok güzelmiş ve hayatında ilk kez onun yanında kendisini bu kadar mükemmel hissediyormuş. Daha hoşlandığı çocuk ile hiçbirimiz tanışmamıştık fakat o kadar çok fotoğrafını görmüştüm ki eğer sokakta karşılaşırsak onu tanıyacağıma emindim.
Hwasa'nın ise biri ile görüştüğünü biliyorduk fakat o pek bu konuda bize bir şey anlatmazdı. Sadece bir keresinde sevgilisinin gerizekalının teki olduğunu ve gerizekalı insanları çok sevdiğini söylüyordu ve her şey bu kadardı.
"Al bakalım, siparişler hazır. Ve istersen başka bir şey yapmadan önce şu öğretmenine bak, sıkılmıştır muhtemelen." Ji Yong hyung hazır olan waffle tabaklarını önüme iterken konuştuğunda "Ne yapabilirim ki hyung, sıkılır tabii burada" diyerek tabakları önündeki tepsiye yerleştirmiş ve kısa nefesler vererek mutfaktan çıktığım gibi Bay Park'ın olduğu tarafa doğru bakmıştım. Sıkılacağını zaten biliyordum, kim saatler boyunca hiçbir şey yapmadan tek başına kafede oturmaktan sıkılmazdı ki?
Yanıma aldığım siparişleri genç grubun masasına bıraktıktan sonra parmakları ile masaya vurarak kısık sesli bir ritim tutan Bay Park'ın yanına gideceğim sırada gözüm kafenin küçük kütüphanesine takıldığında adımlarımı oraya yönlendirmiştim. Dürüst olmak gerekirse ne tarz kitaplar okuduğunu bilmiyordum fakat benim buradayken boz zamanlarımda okuyup hoşuma giden kitabı seveceğini düşündüğüm için raftan alarak tekrar mutfağa girmiştim.
Kafede küçük bir kitaplığın olmasının nedeni arada sırada tek başına kafeye gelen insanların kahve içerken kitap okumak istediğini söylemelerine kulak misafiri olmamıztı. İnsanlar yağmurlu havalarda bir kupa kahve veya sıcak çikolata içerken kafede kitap okumayı seviyorlardı bu yüzden buraya alanımız çok geniş olmasa dahi küçük bir kitaplık yaptırmıştık. Sunmi noona yakın zamanda yeni kitaplar alacağını söylediğinde bizde evden bir şeyler getireceğimizi söyleyerek kitaplığı kitaplar ile doldurma fikrini biraz geriye itmiştik fakat bir gün kafede oturan orta yaşlı bir adam az önce oturarak okuduğu kitabı bana uzattığında ilk başta nedenini anlayamamıştım. Adam ısrarla kitabı uzatarak kitaplığımız için getirdiğini söylediğinde bana uzattığı kitabı alarak kitaplığa koymuştum ve buraya daha sonra bağışlanmış olan diğer kitapların önünü de o orta yaşlı adam açmıştı. Şimdi ise kitaplık ağzına kadar kitap ile doluydu ve bu gerçekten çok hoş bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEACHER | yoonmin
Fanfiction"Yürümeye devam etmelisin ama." O gülüyordu fakat ben sahiden donup kalmıştım. Her şey belli olsa dahi duymak çok daha farklı hissettirmişti. Öyle ki damarlarımdaki kanın sesini kulaklarımda bile duyuyordum. "Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni sev...