Beraber bahçeye çıktığımızda öğle arasının bitmesine daha birçok zaman olduğu için sevinmiştim. Etrafta görünmeyen sevimli kediyi bulmak için biraz bahçeyi turladıktan sonra onu bahçe duvarının köşesinde uyuklarken bulduğumuzda onu yanımıza almak yerine biz iki yanına oturarak rahatını bozmamaya çalışmıştık. Bu gidişle ona güzel bir isim bulmamız gerekecek gibi görünüyordu çünkü ben şu anda yanımda uyuyan kediye her geçen gün daha çok alışıyordum.
Elimi uyuyan kediye uzatarak tüylerine dokunduğumda gözlerini açarak etrafına bakınmış ve tekrar minik çenesini patilerinin üzerine yerleştirmişti.
"Yarın için bir planın var mı?" Bay Park'ın oldukça beklenmedik olan sorusunu duyduğum anda kendine gelerek iyice hareketlenmeden önce kediyi kucağıma çekmiş ve "Normalde hafta sonları da kafeyi açıyorduk fakat tadilat yapılması gereken birkaç yer olduğu için iki gün boyunca kapalı olacağız yani bir şey yapmayı düşünmüyordum ama siz neden sordunuz ki?" derken Bay Park'a doğru bakmaya başlamıştım.
Birkaç saniye boyunca bakışları daldığında açıkçası aklından neler geçtiğini bilmek için can atıyordum.
"Peki yarın annen evde mi olacak?" Bu sefer kaşlarım merakla çatılırken "Sanmıyorum, genelde cumartesi günleri arkadaşları ile buluşuyor" demiş ve kucağımdan inmek isteyen kediyi serbest bırakmıştım. "Tamam o zaman evde ol sende." Bu işin altından ne çıkacağını aşırı derecede merak etsem de Bay Park'ın bir şey söylemeyeceği her halinden belliydi bu yüzden sadece başımı sallamakla yetinmiştim.
Bir süre sonra düşünmeyi bırakarak ayakkabımın bağcıklarını çiğnemeye başlayan sevimli kediyi itmeye çalışırken "Onları yiyemezsin" diye söylenmiş ve başını itsem dahi tekrar ayakkabı bağcıklarıma tırnakları ile tutunup çiğnemeye başlayan kediye bakmaya devam etmiştim. "Neden beni dinlemiyorsun ki." Ciddi bir şekilde somurtarak söyledikten sonra derin bir nefes verdiğimde Bay Park'ın olduğu yerden gelen gülme sesleri ile sesin sahibine dönmüş ve "Sizde neden gülüyorsunuz ki" diyerek omuzlarımı düşürmüştüm.
"Kedi ile o kadar ciddi bir şekilde konuşuyordun ki bir an seni sahiden anlayabileceğini düşündüm." Bana diyene de bir bakın! "Sizde dün gayet ciddi konuşuyordunuz onunla Bay Park. Ne çabuk unuttunuz" dediğimde gülmeye devam ederken "Tamamen haklısın Yoongi, bir şey söylemiyorum" diyerek bağcıklarımı parçalamaya çalışan kediyi kendine çekmişti. Yaramaz kedinin açtığı bağcıklarımı tekrar bağlarken biraz açılmış olduklarının farkına varmıştım ama sorun değildi.
"Sizce ona ne isim vermeliyiz Bay Park?" Bağcıklarımı hallettikten sonra kollarımı bacaklarıma sararak etrafa öylece bakan kedi ile oynayan Bay Park'a dönmüş ve ilgisini bana vermesine dikkat kesildiğimde "İsmini sen bulmalısın" dediğini duyunca başımı iki yana sallayarak "Benim aklıma hiçbir şey gelmez ki" demiştim.
"O zaman biraz düşünelim ve en iyisini seçelim olur mu?" Bu sefer başımı onaylar biçimde sallayarak kabul etmiştim çünkü en mantıklı yöntem şu anlık buydu sanırım.
***
"Sehun burada mı acaba?" Kafede siparişleri almak için koşturduğum sırada bana yöneltilen soru ile elimdeki tepsiyi bir yere bırakmadan arkama doğru döndüm ve benden biraz daha uzun olan çocuk ile karşı karşıya gelirken gülümsedim. "Mutfakta olması lazım, isterseniz siz otururken ben ona haber verebilirim" dediğimde gülümsemiş ve "Sahiden iyi olurdu" diyerek boş olan bir masaya geçmişti. Tabii de kim olduğunu anlamıştım. O kadar çok resmini gördüğümü söylerken yalan söylemiyordum.
Elimdeki boş tepsi ile yanından ayrılarak mutfağa girdiğimde tezgaha yaslanarak Ji Yong hyung'un kafasını şişirecek bir şeyler anlatan Sehun'un yanına yaklaşarak "Luhan içeride seni bekliyor" dediğimde geçen gün götürdüğü siparişi döktüğünü anlatan Sehun konuşmaya son vererek gülümsemiş ve koşarak mutfaktan çıkmak için hareketlenmişti fakat Ji Yong hyung onu kolundan yakalarken hazırladığı tabağı eline tutuşturmuş ve salak olmamasını söyleyerek Sehun'u öyle göndermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEACHER | yoonmin
Fanfiction"Yürümeye devam etmelisin ama." O gülüyordu fakat ben sahiden donup kalmıştım. Her şey belli olsa dahi duymak çok daha farklı hissettirmişti. Öyle ki damarlarımdaki kanın sesini kulaklarımda bile duyuyordum. "Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni sev...