23- Aşık olmaktan korkmak aşık olmayı geciktirmez

4.3K 471 1K
                                    

"Siz de Hera ismini sevdiniz ama değil mi?" Bu ismi ortaya attığımda Bay Park aksi hiçbir şey söylemeden kabul ettiği için gerçekten hoşlanıp hoşlanmadığını anlayamamıştım. Nezaketen kabul etmiş de olabilirdi sonuçta değil mi?

"Gerçekten sevdim ve senin seçmiş olman da hoşuma gitti." Gülümseyerek başımı sallarken kucağımdaki çantanın içerisinde bulunan Hera'yı oradan çıkarmış ve göğsüme doğru yatırarak sırtını okşamaya başlamıştım. Uykulu bir kediydi ve şu anda halinden oldukça memnun gibi görünüyordu.

"Bay Park sizce Hera onu yanımıza aldığımız için bize kızmış mıdır?" derken başımı hafifçe eğerek mırıltılar çıkaran kedimin hassas kulaklarını tek tek öpmüş ve bir patisini elime almıştım. "Neden bize kızsın ki? Bence mutlu olmuştur." Omuzlarımı birazcık sallarken "Ama ya sokaktaki arkadaşlarını özlemişse ve onu onlardan ayırdığımız için bize kızmışsa?" diyerek Bay Park'a dönmüştüm.

"İstersen onu geri bırakabiliriz" dediğinde göğsümde yatan kediye kollarımı sararken başımı kesin bir şekilde iki yana sallamıştım. "Onu bırakmak istemiyorum, lütfen bırakmayalım. Hem belki onun da arkadaşı yoktur, nereden bilebiliriz ki."

"Zaten sadece şaka yapıyordum." Hera'nın üzerindeki tutuşumu gevşetirken derin bir nefes alarak "Gerçekten şaka yaptınız değil mi? Bırakmayacağız onu" diyerek ümitle Bay Park'a baktığımda birkaç saniyeliğine gülümseyerek bana dönmüş ve "Hera hep bizimle kalacak, istese bile hiçbir yere göndermiyorum onu" demişti.

Gülümseyerek önüme dönerken çoktan evimin bulunduğu sokağa geldiğimizi anladığımda, az önceki mayışmış halinden çıkmış olan Hera etrafa göz atmaya başladığında Bay Park arabayı biraz daha yavaşlatırken en son kurduğu cümleye "Babaları nereye o oraya" diye ekleme yaptığı sırada evimin önünde durmuştuk. "Babaları mı?" Başını salladığında söyleyebilmek için bana herhangi bir kelime kalmamış gibi hissediyordum ama ortamın yoğunluğundan dolayı elim de bir türlü kapının koluna gitmiyordu.

Bay Park'ın her an bir şey söyleyecekmiş gibi bakması da elimim o kapı koluna gitmesini bir miktar engelliyordu tabii ve bende işte öylece oturmuş ne yapacağımı anlayamayarak ileriye bakıyordum. Birden bire çok gerilmiştim.

Uzun bir süre için bekledikten sonra kimseden ses çıkmayınca arabadan inmek için gerçekleştireceğim ilk adımı atmak üzere emniyet kemerini çözmek için uzanmış fakat elime kapanan eller yüzünden bunu yapmadan öylece durmuş ve bakışlarımı ellerimden çekerek oldukça yakınımda bulunan yüzüne çıkarmıştım.

Kısık sesi ile ismimi mırıldandığında tereddütle, normalde olmaması gerektiği kadar yakınımda olan yüzüne bakarken herhangi bir yaşam belirtisi verdiğimi sanıyordum fakat hayır, dilim tutulmuş gibi ağzımdan hiçbir ses çıkamıyordu.

Gözlerime bakmaya ısrarla devam ederken hayatımın en gergin anlarımdan birini yaşadığımdan muhtemelen haberi yoktu fakat ben şu anda soğuk terler döktüğüme yemin edebilirdim. Bir süre sonra ağzından oldukça kısık sesli bir fısıltı çıktığında ne söylediğini duyamamış ve ona bakmaya devam ederken kesik bir nefes alarak gözlerini kapatmasını ardından da yavaşça başını iki yana sallamasını sessizce izlemiştim.

"Bir dilek dilemek ister misin?" Gözlerini açtığı gibi bir anda sorduğunda ellerinin altında duran ellerim uyuşmuş gibi hissediyordum ve o karşıma geçmiş benden bir şey dilememi mi istiyordu? Bu kadar yakınımda dururken onun yakınlığı haricinde bir şey düşünemiyorken hemde.

En azından biraz olsa dahi üzerimdeki gerginlikten kurtulabilmek için geriye çekilmiş ve "Nasıl bir dilekten bahsediyorsunuz?" derken sesimi sabit tutabildiğim için o an aklıma gelen tüm övgü kelimelerini kendime sıralamıştım. "Herhangi bir şey, ne olduğu hiç fark etmez" dediğinde bunu neden istediğini anlayamıyordum. Bir an önce eve giderek yatağıma gömülmek istiyordum çünkü Bay Park bugün çok tuhaftı, büyük bir şeylerin geldiğini de hissedebiliyordum bu yüzden kaçmak istiyordum. Gerçekten çok korkuyordum.

TEACHER | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin