Sanat atölyesindeki masamda otururken boyalı olan ellerimi temizleyebilmek için çantamı almadan hemen önce atölyenin içerisindeki musluklara ilerlediğimde sınıfta benim ile beraber sadece birkaç kişi kalmıştı ve onlardan biri yaptığı tablonun kuruması için duvara asarken diğerleri ya eşyalarını topluyor ya da benim gibi ellerine bulaşmış olan boyaları temizlemeye çalışıyordu. Benim ellerim bu ders diğer derslere oranla daha çok kirlenmişti çünkü bu sefer yumuşak uçlu fırçalar yerine parmaklarımı kullanmayı istemiş ve hangi boyayı bulursam o rengi ellerime bulaştırmıştım. Boyalar ile oynayıp etrafı pisletmeyi en az küçük çocuklar kadar çok seviyordum.
Ellerimdeki boyaların tamamını çıkarmayı başardığımda kağıt havlulardan biraz almak için masama ilerlerken yerleri ıslatmamak adına ellerimi üzerimdeki önlüğe silmiş ve masama koşarak hâlâ ıslak olan ellerimi kağıt havluları alarak kurulamıştım. Daha fazla geç kalmadan okuldan çıkmam gerektiği için boyalarımın kapaklarının kapalı olduğundan iyice emin olarak çantama yerleştirmiş ve montumu beni rahatsız edecek bir şekilde üzerime geçirdikten sonra tablomu boş bir yer bularak duvara asmış ve çantamı sırtıma alarak sınıftan çıkmıştım. Kafe bu saatlerde öğrenciler okullarından çıktıkları için oldukça yoğun oluyordu bu yüzden de benim hızlı hareket ederek kafeye bir an önce gitmem gerekiyordu.
Merdivenleri yapabildiğim en hızlı şekilde inerken öğretmenlerden birini gördüğümde basamakları atlamayı biraz erteleyerek beni şu anda görmeyen kadının gözüne batmadan yanından kaçmış ve aynı şekilde koşmaya devam etmiştim. Sırtımdayken yerinde bir türlü durmayan çantamı tutmaya çalışırken kısık bir melodi ile çalmaya başlayan telefonum yüzünden duraksayarak telefonumu montumun cebimden çıkarmış ve ekranına bakınmıştım. Ekranda babamın ismini görünce kafeye hızlı gitme hayali tamamiyle aklımdan uçup giderken zemin kattaki koridorun tam ortasında öylece duruyordum.
"Baba, nasılsın?"
"İyiyim ben ama sen neden nefes nefese kaldın? Yine koşuyordun değil mi? Koşmaman konusunda neler söylediğimi hatırlıyorsundur umarım."
"Hatırlıyorum baba, üzgünüm."
"Tamam hadi şimdilik bunu unutuyoruz o zaman. Neler yapıyorsun sen?"
"Her zamanki şeyler baba. Bu arada seni çok özledim ben, ne zaman geleceksin buraya?"
"Aslında seni aramamın nedeni de bir bakıma bunun ile ilgili Yoongi, ben artık eve gelmeyeceğim."
"Ne demek artık eve gelmeyeceğim, seni özlediğimi söylüyorum baba çok uzun zamandır yoksun. Normalde hiç bu kadar ayrı kalmazdık. Bu sefer neden işin bu kadar uzun sürdü?"
"Birkaç aydır çalışmıyorum, işlerim bu dönemlik bitti. Şu anda yeni bir inşaatın başlamasını bekliyoruz."
"Neden gelmedin o zaman yanımıza? Dert ettiğin şey giderken annemle kavga ettiğinse hiç merak etme onu. Annem seni çoktan affetmiştir."
"İşte konu tam olarak bu oğlum. Biz annen ile ayrılmaya karar verdik."
"...."
"Zor olduğunu biliyorum fakat böyle olması gerekiyordu Yoongi. Artık birbirimizi sevmiyoruz, birbirimize zaman ayıramıyoruz bu yüzden her şeyi bitirmeye karar verdik."
"Peki ben?"
"Sen orada kalmaya devam edeceksin oğlum ama ben Kore'de olduğum zamanlarda seni alırım ve beraber zaman geçiririz-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEACHER | yoonmin
Fiksi Penggemar"Yürümeye devam etmelisin ama." O gülüyordu fakat ben sahiden donup kalmıştım. Her şey belli olsa dahi duymak çok daha farklı hissettirmişti. Öyle ki damarlarımdaki kanın sesini kulaklarımda bile duyuyordum. "Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni sev...