İki hafta boyunca okulda öncekine göre daha rahattım, her şey daha güzeldi ve bu iki hafta boyunca kafedeki herkes ile birden bire daha yakın olmuştuk. Hepsi teker teker çok güzel insanlardı ve ben o kafeden içeriye girdiğim an kendimi farklı bir dünyaya gitmiş gibi hissediyordum. O kafenin dışındaki hayatım ve oradaki hayatım arasında büyük farklar vardı ve ben mümkün olsa hayatımın geri kalanını burada geçirebilirdim. Buraya kötülük giremezmiş gibi geliyordu, girse bile Ji Yong hyung beni korurmuş gibiydi, aslında hepsi beni korurdu sanırım.
Gece geç saatlere kadar kafede kaldığım günler çoğunlukta olsa ve bedensel olarak yorulsam da burası sanki benim dinlenmek için geldiğim bir yermiş gibiydi. Bedenimin yorgun olması o kadar da canımı yakan bir durum olmuyordu.
Kafede olmak beni şu anda olduğu gibi mutlu ediyordu ve birazdan bana doğru uzatılacak olan tepsiyi söylenilen masaya götürmek için tezgahın köşesine tutunurken de sakince mutfakta duruyordum.
"Bunları bıraktıktan sonra yanıma gel, diğerlerine çaktırmadan beraber çikolata yiyeceğiz." Ji Yong hyung tepsiyi elime tutuştururken biraz daha yaklaşarak söylediğinde Sehun kapının yanında duruyordu fakat bunu duyunca hızla yanımıza yaklaşmış ve beni kalçası ile hafifçe iterken "Seni duydum hyung, ayrımcı olmak hoş değil" demişti. Ji Yong hyung buna karşı omuzunu silktikten sonra bana göz kırpmıştı. "Ben Yoongi ile yemek istiyorum sen köşede ağlayabilirsin."
"Yoongi bana kıyamaz." Sehun kollarını bana sararak sabit tutmaya çalıştığı sesi ile konuştuğunda kendisi de bizimle beraber gülmeye başlamıştı bile. "Siparişleri götürmem lazım beni bırakmalısın." Saçlarımı karıştırdıktan sonra yanımdan ayrılmak için geriye çekilirken "Buraya gelmeden masa ikiye de baksana" dediğinde başımı sallayarak mutfaktan ayrılmış ve masa ikiye ters kalan masaya siparişlerini bıraktıktan sonra Sehun'un söylediği masaya adımlayarak benden büyük olduğu belli olan grubun yanına ulaşmıştım.
"Hoşgeldiniz efendim, siparişlerinizi alabilir miyim?" Sarı saçları olan adam gülümserken "Aslında bir arkadaşımızı bekliyorduk, biraz daha sonra siparişlerimizi versek olur mu?" diye nazikçe sorduğunda başımı sallayarak birkaç kelime mırıldanıyordum ki masadakiler arkama doğru bakmaya başlamış hatta sarışın olan "Geldi işte" demişti bu yüzden bende baktıkları kişiye bakmak için arkama döndüğüm sırada Bay Park'ı görmem ile beraber masaya yaklaşmasını izlerken herhangi bir tepki vermemiştim fakat o beni burda görmeyi beklemiyor olmalıydı ki kaşlarını hafifçe çatarak koluna doğru astığı montunu masadaki boş sandalyelerden birine bırakmıştı.
"Burada mı çalışıyorsun Yoongi?"
"Bay Park-" bir şeyler söylemek için kısık bir sesle konuşmaya başlasam da masada oturan kişilerden biri benden önce konuşmaya başlamıştı bile. "Bahsettiğin Yoongi bu değil mi? Hani şu öğrencin olan. Yeni en sonunda görebildik yüzünü." Sarı saçlı olanın yanında oturan adamı duyduğumda Bay Park'a doğru dönmüştüm. Beni başkalarına anlatması biraz anlamsızdı.
"Bir saniye ya, ne zamandır burada çalışıyorsun sen?"
"Sanırım iki haftadır çalışıyorum burada ama şu anda hiç sırası değil gerçekten. Siparişlerinizi alabilir miyim artık?" Elimde tuttuğum defteri iyice kavrayarak Bay Park'a baktığımda "Ne zaman çıkacaksın?" Diye sormuştu ve ben cevap vermemenin kabalık olduğunu düşünerek kısaca çıkış saatimizin değiştiğini söylemiştim çünkü sahiden ne zaman ne kadar yoğun olacağımız belli olmuyordu.
"Daha sonra seninle konuşacağız" diyerek az önce montunu bıraktığı yere oturduğunda sadece başımı sallayarak belime taktığım önlüğümü düzelttikten sonra siparişlerini alarak yanlarından ayrılmış ve derin bir nefes verirken yanıma yaklaşan Sehun'a bakarak onun ile ortada buluştuğumuz gibi mutfağa doğru beraber yürümeye başlamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEACHER | yoonmin
Fanfic"Yürümeye devam etmelisin ama." O gülüyordu fakat ben sahiden donup kalmıştım. Her şey belli olsa dahi duymak çok daha farklı hissettirmişti. Öyle ki damarlarımdaki kanın sesini kulaklarımda bile duyuyordum. "Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni sev...