"Ne işiniz vardı sizin, söylesene?" diyerek lavaboya gittiğim sırada peşimden gelen Jin'i duyduğumda gülümseyerek ona doğru dönmüş ve "Çok önemli bir şey değildi" demiştim çünkü Jimin eğer sorarlarsa böyle söylememi istemişti, nedenini sorduğumda ise sadece omuz silkmiş ve sen ne yaptığımızı söyleme sadece demişti bu yüzden onu dinleyerek Jin'e önemli olmadığını söylemek mantıklı gelmişti.
"Çok önemli değilse neden biz hep beraber buluştuktan sonra yapmadınız bu işi" diyerek ellerini beline doğru koyduğunda koridorun duvarına doğru sırtımı yaslamış ve "Gerçekten önemli değildi hyung, sadece bekleyememiş işte" derken saygı ifadesi de kullanmıştım bana daha fazla soru sormadan vazgeçsin diye ama bu sefer de gözleri birden parıldamaya başladığı ve hemen sonrasında da hafifçe kısılırken tuhaf bir şekilde gülümsediği için yanlış bir şey söyleyip söylemediğimi tekrardan düşünmeye çalışmıştım.
"Evde miydiniz?" diye fısıldadığında bu gidişle ellerimi yıkamaya hiç gidemeyeceğimi düşünmeye başlarken kesik bir nefes vererek "Hayır" dedikten sonra saatlerce arabanın bagajında sarılarak oturduğumuz aklıma geldiğinde istemsizce gülümseyerek başımı eğmiştim. Muhtemelen bunu yanlış yorumlamış olan Jin gülmeye başladığında başımı kaldırarak kendini tutmaya çalıştığını gördüğümde nefes almaya çalışırken "O kadar özenmiş yani" dediği an aslında neler düşündüğünü anlamış olurken yüzümü buruşturarak üzerime doğru eğilerek gülen Jin'in geniş omuzlarından birine uzanırken onu geriye itmiş ve "Hayır, öyle bir şey değil" diyerek yanından geçerken ellerimi yıkamaktan vazgeçerek diğerlerinin yanına geri dönmüştüm.
Gülmeye devam ederek içeriye giren Jin'e doğru ters bir şekilde baktıktan sonra Jimin'e biraz daha yakınlaşırken yüzümü ellerime gömmüştüm. "Jin'e bir şey söyler misin" diyerek konuşmamı onlar daha boğuk bir şekilde duyduklarında ben Jin'in hâlâ güldüğünü duyabiliyordum ve neler düşündüğünü bildiğim için gülüyor olması çok utanç vericiydi.
"Ne söylememi istersin?" Jimin'in hiçbir şeyden haberi olmadığını bas bas bağırırken gayet ilgili çıkan ses tonu sayesinden ellerimi yüzümden çekerken arkamda duran yastığı aldığım gibi Jin'e fırlatmıştım. Onun evinde olduğumuz için eğer gücüm yetseydi başka bir çok şeyine zarar vermek bile aklımdan geçmişti çünkü öyle bir gülüyordu ki insan hiçbir şey yapmasa bile kendisi acayip derecede rahatsız hissediyordu. Normalde gülüşünden çok hoşlanırdım ve o gülerken gözlerim bir süre onda takılı kalırdı fakat şu anda sadece sussun ve gülmesin istiyordum.
"Susmasını söyle Jimin, lütfen."
"Beni şu anda kimse susturamaz" diyen Jin belki de bu konuda çok haklı olabilirdi çünkü şu anda onu susturabilecek kabiliyete sahip olan kimse burada bulunmuyordu sanırım, fakat susturmak yerine ilgisini başka bir yöne çekersem bu iş daha kolay olurdu bu yüzden mahçup bir gülümseme ile Namjoon'a dönerek "Şimdiden senden çok özür dilerim" dediğimde o daha ne olduğunu anlayamadan derin bir nefes almış ve Jin'e doğru tekrar dönmüştüm. "Namjoon'un şu eski sevgilisi bir keresinde senin saçını mı çekmişti" dediğimde Jin'in ifadesi bir anda yüzünde donup kaldıktan sonra yavaşça başını sallamış ve "Saç rengime bakmak istemiş güya da geldi öküz gibi elini kafama sokup saçlarımı yoldu" diyerek o olayı her noktasına değinerek anlatmaya başladığında ben kurtulduğum için rahat bir nefes alırken Namjoon yüzünü koltuğa doğru gömmüş ve kulaklarını tıkamıştı.
Gerçekten onun için çok üzgündüm ama Jin'in ilgisini farklı bir konuya çekmek için bir tek feda edebileceğim kişi ondan başkası değildi çünkü Jin'in aklını başka hiçbir şey değiştiremiyordu bu yüzden Namjoon'dan daha sonra güzel bir özür dilemem gerekiyordu fakat şu an için mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEACHER | yoonmin
Fanfiction"Yürümeye devam etmelisin ama." O gülüyordu fakat ben sahiden donup kalmıştım. Her şey belli olsa dahi duymak çok daha farklı hissettirmişti. Öyle ki damarlarımdaki kanın sesini kulaklarımda bile duyuyordum. "Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni sev...