DC - 32. Bölüm

3.7K 286 299
                                    

Merhaba minikkuşlarım! Uzun bir bölüm karşınızda. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Tekrardan hatırlatacağım :) İyi okumalar! 

*****

"Mmmh."

"Ahh!"

"Evet..."

"Çok güzelsin."

"Bayılıyorum sana."

"Mmm."

"Ceren düzgün yemek yer misin?"

"Ne oldu ya?"

"Saçma sapan sesler çıkartıyorsun."

"Sana ne be."

"Altı üstü tost yiyorsun."

"Bu sıradan bir tost değil. Nurşen ablanın tostları."

"İçi boş boş. Sucuk, kağıttan ince. Ketçaplı ekmek yiyorsun sadece bu kadar da büyütülecek bir şey yok."

"Dünyanın en güzel tostu."

"Ses çıkarmadan ye o zaman. Duyan da Allah bilir ne zanneder."

"Salak mısın Özgür." Çatık kaşlarıyla yerinden kalkıp sınıfa gitmek üzere kantinden çıkan Ceren'e baktım. Sessizliğimi koruyup Özgüre baktığımda omzunu silkti.

"Ne? Tuhaf sesler çıkartmaya başlamıştı." diyerek masum olduğunu belli edercesine gözlerini açtıktan sonra gülerek başımla onayladım.

Klasik aç Ceren okul tostlarına bayılırdı ve kantinden çıkarken her zaman ya bir yere çarpar ya düşer ya da kendini rezil edecek herhangi bir şey yapardı fakat Özgür'ün burada olmasından kaynaklı mıydı bilemem ama bu sefer çok şükür bir şey olmadan çıkmayı başarabilmişti.

Son parçayı da ağzıma götürdükten sonra gözlerimi kapattım.

"Gerçekten çok güzel." dediğimde güldü.

"Yapma Derin ya. Sade mayonez, ketçap ve ekmek."

"Ne yapalım oğlum seviyoruz işte." deyip ellerimi hafifçe iki yana açtığımda gülüşürken zil çaldı.

Yukarı çıktıktan sonra Aras'ların sınıfının önünden geçerken göz ucuyla içeri baktım. Emir arkadaşlarıyla konuşuyordu. Aras, Anıl'la birlikte bilek güreşi yapıyordu. Kuzey her zamanki gibi ikizini sinir ediyordu. Özgür'ü durdurup bu hallerine gülerken Aras bizi fark edip ne yaptığımızı sorarcasına göz kırptı. Gülerek el salladıktan sonra Özgür'ün koluna girip sınıfa girdik.

Cansu, Selen'in yerine oturmuş Ceren'le gülüşüyordu. Selen demişken o neredeydi? Bizimle aşağı da gelmemişti. Hoca sınıfa girince yerime geçtim. Selen hala gelmemişti. Önde oturan Cansu'yu dürtüp nerede olduğunu sorduğumda bilmediğini söyledi.

Beş dakika sonra sınıfın kapısı tıklatılınca Selen hiçbir şey demeden içeri girdi.

"Selen'cim ders başlayalı oluyor ama. Neredeydin?"

"Kusura bakmayın." deyip yanıma oturan Selen'e baktım. Bakışları donuktu. Korkuyor gibi bir hali vardı. Olayın üstünden altı gün geçmişti ama etkisi hala devam ediyordu. Ben de kendime ne kadar iyi olduğumu söylesem de yaşadıklarımız aklıma gelince gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Kolay değildi. Unutmamız zaman alacaktı. En azından Selen'in unutması zaman alacaktı. Ona da hak veriyorum ama o aşağıda yatarken yukarıda ne yaşadığımı, nasıl korktuğumu bir ben biliyorum. Bunları unutmayacağımı biliyorum, unutamazdım. Sadece zamanla daha az canımı yakacağını bildiğimden bekliyorum, kendime zaman tanıyorum. Tek ihtiyacım sabrederek zamanın akmasına izin vermek.

D/C ? (Şişe Çevirmece)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin