🌸
Umay Eva Alkan :
Eldivenimi hızlıca elime geçirdim. Bir gecede açtığım kaçıncı damar yolu olduğunu sayamazken küçük çocuğa gülümsedim. "Hiç acımayacağına emin olabilirsin." İnanmayarak bana baktığında sevimli bir gülümseme vermeye çalıştım. Doktorlar da yalan söyler.
Çığlıkların birbirine girişinin verdiği huzurla(!) damar yolunu açıp serumu askıya bıraktım. Gelişi güzel çocuğun yanağını okşayıp annesine gülümsedim. "Teşekkür ederiz doktor ablası." dediğinde gözlerimi yavaşça kapatarak teşekkürü kabul edip karşılama masasına doğru adeta süründüm. Deri kaplı sandalyeye yayıldığımda gözüm aynadaki tövbe bismillahlık suratıma takıldı. Böyleydi işte ne kadar severek de yapsanız nöbetler tır geçmiş etkisi bırakıyordu. Görsel şölenimden kafamı kaldırınca pişkin bi suratla yaklaşan Serkan'ı gördüm.
"Bu gece bana devrettiğin kaçıncı çocuk? Doktor olmak için biraz fazla üşengeciz sanırım?"
Serkan sırıttı " Ben sana ne işin var acilde podyumların tozunu attırsana diyo muyum? Ne karışıyosun bana..."
Saldım çayıra mevlam kayıra moduna girmiş Serkan'dan gözlerimi çevirdim. Acil kapısındaki hareketliliği fark edince Serkan'a döndüm 'ellerinden öper' bakışımı anlayan Serkan kapıya doğru uçtu.Değişime yarım saat kalmışken fırsat bu fırsat diyerek telefona uzandım. 23 cevapsız aramayla bir süre bakıştıktan sonra korkarak mesajlara girdim. Onlarca cevapsız arama da orda beni bekliyodu. Bir suç işlemişim gibi kalbim hızlandı, hızlıca son 2 3 günü gözden geçirdim. Evdeki son dondurmayı yememiştim, buzluktaki mantıya dokunmamıştım ve uyurken çektiğim ağzı açık fotoğrafını henüz paylaşmamıştım. Ne olduğunu bulamayınca ayrı bi gerildim tabii. Cevapsız arama sayılarını derecelendirip kendimi yaşayacağım ızdıraba önceden hazırlamaya başlayalı yıllaar olmuştu. Kısaca alışmış ve kabullenmiştim. 23 arama çok tehlikeli olmasa da nöbet saatlerimde bu kadar araması işleri farklı bir boyuta sürüyordu.
Ayaklanmış acilden çıkarken tansiyon ölçen Serkan'a ve elinde iğneyle bekleyen hemşireye iyi geceler diyerek el sallayıp üstümü değişmeye çıktım. Yaz ayları nöbet zordu. Hele geceleri sıcak artmışsa önlüğümü , formamı yırtıp atasım gelirdi.
Hızlıca üstümü değiştirip çıkışa yürürken Erdem Hocaya başımla selam verdim. Magazin dış sesi gibi 'Genç kızların kalp doktoru Erdem Soral' diye içimden söylenmeyi de ihmal etmedim.
Giriş kapısında gördüğüm manzara beni gram mutlu etmedi. Tabanlarımı vura vura acile koşma isteğimi dizginlemek için iki üç saniye gözlerimi yumdum. Yavaş adımlarla arabasına yaslanmış kadına yürüdüm.
Duruşunu dikleştirdi, göğsünde bağladığı kollarını indirdi. Aynı anda kaşlarımızı çattık. Fonda kovboy gerilim müziği vardı ve birazdan silahlarımızı çekip birbirimize sırtımızı dönecektik. Size aramızdan o çalının geçtiğine yemin edebilirim ama kanıtlayamam.
Ona doğru yürürken istemsizce mırıldandığım "Hey ho çekilin yoldan, vahşi batıdan geliyolaaarr, Amerikanlaaar eskidi bunlar Türkiş kovboylaaar..."
(umarım melodisini biliyorsunuzdur dködkdm ) sözlerini hayırkırmamak için kendimi zor tuttum zira elleri her an boynumu sarabilirdi. İnanın bu ölümcül a ksesuar bana hiç yakışmıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- İÇLER DIŞLAR - ||tamamlandı||
Romance"Planımız basit ve etkili. Sen cumartesi gece olacak yemeğe geliyorsun, bu kadar." Gözlerimi Balım'a diktim "Basit kısmını görebildim, etkili kısmı nerde?" "Etkili kısmı sensin Umay." "Benim yemeğe gelmemin Barlas Bey ve sana ne katkısı var?" "Hiç...