14. BÖLÜM

2.5K 215 29
                                    


   Herkese selam😻 Bu bölüm Balım'ın yargı dağıtışını göreceğiz...

    Umay da bir geri kalmıyor, Erdem'in hakkından geliyoruz! Okuyalım bakalım 💫

Cümlelerimi boğazıma dizen Erdem'in arkasından giren kadın oldu. Tuttuğu kapıyı bırakıp elini kadının beline yerleştirdi. Orta boyda açık kahve saçları ve aynı tonda gözleri vardı. Çok zayıf bir kadın değildi, boyu dizlerinin üstünde olan siyah beyaz şeritli elbisesi ve ayağındaki ince topuklularla fazla iddialı ve güzeldi. Kadının sandalyesini çekti ve saçlarını düzeltti.
O son hareketi yapmasaydın, iyiydi.

Ellerim titriyor resmen, evli değil diye sevindiğim adam evlilik yolunda. Ne abarttın demeyin, bakışını görmeniz gerekiyor. Elini mi tutuyor? Şimdi bayılacağım. Bir aydır ısrarla koruduğu tavrının sebebi bu muydu? İnsan gibi söylese anlayabilirdim.

Şimdi Umay yok, bir olayın kapanışına siz şahit oluyorsunuz.

Sen kimsin ya ? Kimsin sen? Ben var ya seni saniyesinde unuturum, saniyesinde. Bir aydır kendimi üzdüğüm canlıya bak. Sen bana kurban ol be! Erkek milleti değil misiniz? Sende iyi dediğim ne varsa geri alıyorum, kötüsün işte. İçimde Emre Aydın 'git gideceksen bekleme, farklı değilsin sen de, gideceksen bekleme' diyor duymuyor musun?

Telefonumu ne kadar sıktığımı fark edemediğimden, gevşettiğimde acımaya başlayan elime dokundum. Umay'ı aramak aklıma geldi ama ameliyata birazdan girmiş olur. Rahatsız etmemek için değil, açmaz, o yüzden. Yoksa ben ne zaman birine rahatsızlık verdim ?

Şimdi bu suratla kanala gidip haber sunacağım. Gerçi uzmanlaştım sayılır, severim yalandan gülmeyi. Boyun bosun devrilsin Erdem. Gözlerini oysunlar da göreme, kafana vursunlar da 10 yılın boşa gitsin, unut her şeyi Erdem. Neyse, başım dik kalkıp gideceğim. Yapcak bir şey yok.

Dur, son kez bakacağım.

Sizi Allah bildiği gibi yapsın, bir de yüzleri nasıl benziyor! Birbiriniz için mi yaratıldınız. Masadaki anahtarımı ve telefonumu çantama atıp cüzdanımı çıkardım. Erdem'in yüzü kasaya dönük, gör ve neler kaybettiğine bir bak. Ayağa kalkıp tulumumu düzelttim ve kasaya ilerledim. Göz ucuyla bakayım derken, bingo, onun gözleri de tam olarak bana bakıyor.
"Hoş geldiniz, numaranız neydi?"

"Ne?" Kalbimi az önce boşalttığım çok mu belli oluyor?

"Masa numaranız, neydi?" Öyle desene canım.

"7." Diyerek masamızı işaret ettiğimde istemeden, Erdem'le göz göze geldik. Kendisi bana baktığı için geldik yanlış anlaşılmasın. Sen öyle bakıyorsun ama gülümsemeyeceğim işte. Normal Balım yanına gelip kocaman gülerdi, belki sarılırdınız da, değil mi? Böyle parmaklarını hemen beline yerleştirirdin falan, biraz da eğiliyorsun ya bozuluyorum ama çaktırmıyorum.

"42 lira hanımefendi." Görevli kardeşim sağol, benim yelkenler dibi boylamadan seslenmiş oldun. Parayı uzatıp tekrar Erdem'e dönmek gibi bir hatayı yaptığım sırada baktım, o da bakıyor. Hanım hanım, vursana şunun kafasına !

Başını hafifçe eğerek selam verdi, sanırım. Malum artık güvenemiyoruz, kasadaki görevliye de iş atıyor olabilir. Ne olur ne olmaz başımı yavaşça eğip gözlerimi kırpıştırdım. Para üstünü alıp attım kendimi dışarı, arkama bile bakmadım. Sıcak hava yüzüme vurunca nedendir bilmem gözlerim dolmaya başladı. Kendiliğinden yani, dur demeye gelmediler. Niye üzüldüm ki şimdi bu kadar? Sevmek zorunda mıydı, hayır. Bu yüzden kendine gel, sen Balım Alkan'sın. Derin bir nefes alıp arabaya yürüyecektim ki koluma yapışan elle irkildim. Önce ele sonra sahibine baktım. Utanmıyorsun öyle yeşil yeşil bakmaya değil mi?

- İÇLER  DIŞLAR -                                    ||tamamlandı||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin