★39- Black Curse (Kingdom AU)★

235 21 108
                                    

Masal gibi bir bölüm yazıyorum çok heyecanlı aww!
Neyse hadi iyi okumalar!
Bol bol yorum bekliyorum bu arada!
•••

"Prensesim anneniz sizi görmek istiyor." Dedi sarışın kızın odasına aniden giren muhafız.

"Annem neden beni görmek istesin ki Monty?" Dedi sarışın kız gözlerini kısarak.

"Prensesi-"

Sarışın kız muhafızın lafını kesti. "Prensesim deyip durma Monty! Clarke yeterli. Ve şimdi söyleyebilirsin. Annem beni terasta mı bekliyor?"

"Hayır. Kraliçe seni odasında bekliyor. Son birkaç haftadır kimseyi odasına almıyordu biliyorsun." Dedi Monty omuz silkerek.

"Beni hiç odasına almadı ki. Hangi koridorda olduğunu bile unutmuşumdur." Dedi Clarke somurtarak.

Annesi Abby pek ilgili bir anne sayılmazdı. Amacı daha çok krallıklar arası ilişkilerdi. Anne-kız ilişkisi neydi ki?

Clarke ayağa kalktı. Elbisesinin eteğinin iki ucundan tutup odadan çıktı.

Merakla annesinin odasına ilerlemeye başladı. Annesi onu neden odasına çağırmıştı ki? Sohbet ettikleri tek yer terastı onların. Abby terastaki saksılardaki çiçeklerden bahsederdi ona.

En sonunda annesinin odasının önüne geldiğinde derin bir nefes alıp kapıdaki muhafıza işaret verdi.

Muhafız kapıyı tıklatıp içeri girdi. "Kızınız sizi ziyaret etmeye geldi kraliçem."

Clarke gösteriş dolu odayı dili tutulmuş şekilde inceledi. Ardından yatağa baktı.

Siyah bir cibinlik ile kaplıydı yatağın etrafı. Bir çift gözün parıldayarak ona baktığını fark etti.

Rengarek odanın ortasında ki, kraliçenin yatağının etrafı neden siyah bir tülle çevirili olabilirdi ki?

Muhafız odadan çıktığında Clarke yutkunarak yatağın yanına yürüdü. "Beni çağırtmışsınız kraliçem."

Yüzü siyah bir peçeyle kaplıydı kadının. Neden bu kadar karanlıktı?

"Son günlerimde kızımın bana kraliçem demesi ne kadar manidar?" Dedi bitkin çıkan ses.

Clarke'ın gözlerinden bir korku geçti. "Son günlerin mi?"

"Evet Clarke..." deyip öksürdü Abby.

Clarke gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "N-ne neden?"

"Lanet... Ben daha genç bir kızke-"

Clarke sinirle annesinin sözünü kesti. "Bana neden öleceğini söylemeni istedim! Hikaye anlatmanı değil!"

Yorgun bir gülüş duydu. "Sabret ve dinle... Ben daha genç bir kızken bir prense aşık oldum. Adı Marcus'tu. O da beni seviyordu. Birkaç sene içinde evlendik. Fakat biz evlendikten 2-3 ay sonra Marcus bir hastalığa yakalandı... Onun için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Sonra Marcus'un kız kardeşi gelip bana hesap sordu. İsmi Aurora'ydı ve garip bir kızdı. Ona Marcus'un benim tek aşkım olduğunu söyledim. O ise sinirle bir şeyler söylemeye başladı. O konuşurken yüzük parmağım kararmaya başlamıştı. En sonunda Aurora kendi kendine konuşmayı kestiğinde bana kırmızı renk gözlerle baktı. 'Ruh eşin seni öpene kadar tüm bedenin parmağın gibi olacak.' Dedi. Babanla evlendim. Fakat o benim ruh eşim değildi. Lanet devam edip tüm bedenime yayıldı." Dedi. Ardından yüzündeki peçeyi çıkardı.

𝘉𝘌𝘓𝘓𝘈𝘙𝘒𝘌 || 𝙊𝙉𝙀-𝙎𝙃𝙊𝙏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin