★21- Wedding (Book AU)★

318 17 38
                                    

Açıklama:
Kitabı okuyan okumayan herkes kitabın sonunda Bellamy'nin Clarke'a evlenme teklif ettiğini biliyor bence. Bu haberi diğerlerine verişlerini ve düğünü yazmak istedim.

Hadi Bismillah!
•••


Bellamy toprakta sarmaş dolaş oturduğu Clarke'a baktı.

Yarım saat önce Griffin aile mirası olan bir yüzükle Clarke'a evlenme teklif etmişti.

Çok stresliydi. Clarke'ın kabul etmeyeceğine dair bir korku vardı içinde. Fakat Clarke Bellamy'nin evlenme teklifini kabul etmiş ve Bellamy'e dünyaları vermişti.

Bellamy birden ayaklandı. Ardından ayağa kalkmasına yardım etmek amaçlı elini Clarke'a uzattı. Clarke şaşkınlıkla Bellamy'nin elini tutup ayağa kalktı.

Bellamy gülümseyerek sordu. "Ee bu haberi diğerlerine vermek istemez miyiz?"

Clarke cevap olarak gülümsemekle yetindi.

Birlikte kamp alanına doğru ilerlemeye başladılar. Ilk Octavia ve sevgilisi Anna ile karşılaştılar.

Octavia şahin gözleriyle Clarke'ın parmağında parıldayan yüzüğü direk görmüştü. Ağzı yarı açık bir şekilde ikiliye baktı. "Aman tanrım... Clarke'ın parmağında ki yüzük düşündüğüm şey mi?"

Bellamy sırıttı. Ardından parmaklarını Clarke'ın parmaklarına geçirdi.

Octavia onay almış bir şekilde ağabeyinin boynuna atladı. Ardından hemen Clarke'a da sarıldı. "Görümce oluyorum!" (Marie Mood: On)

Bellamy ve Clarke Anna'dan da tebriklerini aldıktan sonra ilerlemeye devam ettiler.

Sırada ki durak Bellamy'nin oğlan kardeşi Wells'ti. Onun yanına vardıklarında Wells merakla sordu. "Bir sorun mu var? Ne oldu?"

Bellamy Clarke ile el tutuştuğu elini havaya kaldırdı.

Wells gözünü alan ('gözünü almak' hala kullanılıyor di mi yav xjwkdnms) yüzüğün taşına bakakaldı. "Clarke'a evlenme mi teklif ettin?!" Dedi bağırarak.

Birkaç kişi onlara döndü. Fakat o kadar meşguldülerdi ki kimse Wells'in cümlesini anlamamıştı.

Wells "Çocuklar..." diye mırıldanıp ikisine birden sarıldı.

Clarke onun bu hareketine kıkırdadı.

Ardından onun da yanından ayrıldılar. Şimdi ki durak Clarke'ın annesi Mary ve babası David'in yanıydı.

Annesi Bellamy'e yüzük verdiğine göre olaydan haberdardı. Fakat Clarke gerilmeden duramıyordu. Anne babasının yanına gidip onlara evleneceğini söylemek... Onu yerin dibine sokacaktı.

Kampa girdiklerinde Mary ve David'in kenardan kampı izlediklerini gördüler.

Bellamy Clarke'ın elini güven vermek istercesine sıktı. Yüzüne en güven verici gülümsemesini yerleştirdi.

Ardından ikili Mary ve David'in yanına doğru ilerlemeye başladı.

Ilk Mary fark etti onları. Ikilinin eline gülümseyerek uzun uzun baktı. David ise gençleri yanına gelene kadar görmemişlerdi.

Onları fark ettiğinde ellerine bakakaldı. Şaşkınlıkla Mary'e döndü. Mary onun şaşkınlığına güldü.

Bellamy dik bir duruşla David Griffin'e baktı.

David ise şaşkınlığını atlatıp kızına sarıldı. Ciddi havanın dağalmasıyla Mary de Bellamy'e sarıldı.

Herkes mutluydu. Uzun uzun sohbet ettiler gün boyu...

•••

Clarke uzun, beyaz, sade fakat güzel elbisesi içinde karşısında ki adama gülümsedi.

Bellamy de damatlığa benzeyen fakat imkanların yettiği ile bulduğu kıyafet içerisinde mutlulukla sarışın kadına baktı.

Dakikalar hatta saniyeler önce yeminlerini etmiştiler. Octavia'nın giydirdiği küçük bir kız yüzükleri getirdi.

Bellamy Clarke'ın yüzüğünü takarken, Clarke da Bellamy'nin yüzüğünü taktı.

Ardından Wells'in son sözleriyle Bellamy Clarke'ın dudaklarına uzandı.

O sırada ikiliyi kıskançlık ve kinle izleyen Paul'dan haberleri yoktu.

Clarke'tan hoşlanıyordu. Hatta saplantılı bir ilgisi var da denebilirdi.

Clarke'ı Bellamy'e kaptırmış olmanın verdiği sinirle düğünün yapıldığı alandan çıktı.

Birkaç dakika sonra küçük bir kızın çığlık sesi geldi. Clarke kaşlarını çatıp onlara doğru koşan küçük sarışın kıza baktı.

Kız Octavia'nın yanına koştu. Tir tir titriyordu. "O-octavia abla."

Octavia şaşkınlıkla kıza baktı. "Allison. Sakin ol ve ne olduğunu anlat."

Küçük kız sesi titreyerek konuştu. "Bi-bir adam. Tüm çocukları dövüyordu. Zar zor kaçtım O."

Octavia hemen ayağa fırladı. Koşarak çocukların olduğu yere giderken Clarke ve Bellamy de hızla onu takip ettiler.

Üçlü çocukların olduğu yere girdiğinde etraf ağlayan çocuklarla doluydu.

Clarke düğün günü olanlardan dolayı içi buruk bir şekilde kaşı kanıyan bir çocuğun yanına gitti.

Çocuk Clarke'a değil Clarke'ın arkasına bakıyordu. Clarke bunu fark ettiğinde arkasını döndü.

Yerde bir adam yatıyordu. Paul'u bu!

Clarke hemen koşup nabzını kontrol etti. "O mu yaptı size bunu?" Diye sordu çocuklara.

Bellamy de tiksinircesine Paul'a bakıyordu.

Clarke'ın ilgilenmediği çocuk başını onaylarcasına salladı.

Clarke Paul'a son kez tiksinerek baktıktan sonta çocuğun yanına yaklaştı. Çocuğu kucağına aldı. "Hadi buradan gidelim küçük adam. Ismin ne senin?"

"Frank." Diye cevap verdi çocuk.

Bellamy Clarke'a gülümseyerek baktı. Ardından baygın yatan Paul'a bir tekme savurup o da çocukları dışarı çıkarmaya başladı.

•••

Akşam olmuştu ve Paul sürgün edilmişti. Böyle psikopat bir adamın kampta durmasına izin veremezlerdi.

Clarke toz içinde kalan gelinliğine baktı. "Bugünü hiç böyle hayal etmemiştim." Dedi yanında ki Bellamy'e.

"Inan bana ben de böyle olacağını düşünmemiştim." Dedi Bellamy eşine bakarak.

Kolunu kadının beline atıp kadına sımsıkı sarıldı. Clarke başını Bellamy'nin omzuna yaslanırken Bellamy da kafasını onunkinin üzerine yasladı.

"En azından bir aradayız." Dedi Bellamy gülümseyerek.

Clarke da gülümsedi. "Bir aradayız..."

•••

710 Kelime

Neredeyse Paul Bell'i öldürüyordu ben siper oldum Bell'e cjskfkke

Neyse klişe olurdu zaten öyle. İyi oldu iyi.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir!

Hadi bay!

𝘉𝘌𝘓𝘓𝘈𝘙𝘒𝘌 || 𝙊𝙉𝙀-𝙎𝙃𝙊𝙏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin