Boğazımın etrafını saran dikenli teller vardı. En azından çoğu zaman varlarmış gibi hissederdim. Bir sadist, beni türlü işkencelerinde kullanıyordu sanki. Çektirdiği acı fiziksel değil duygusaldı. Duygusal olarak beni çökertiyor ve sesimi kesiyordu.
O sadist bendim.
Yaşadığım şeyler çok mu zordu? Hayır.
Yaşadığım şeyler çok mu kolaydı? Kesinlikle hayır.
Ama benden daha zor şeyler yaşayan milyarlarca insan olduğunu bilerek yaşadıklarımı içime gömmüş, acımı kendime anlatmıştım sadece. Omuzlarımda yaşadıklarımın, bana yaşatılanların zoruyla başa çıkamayıp sessizliğe gömülmüştüm.
Parmaklarım soğuk bira şişesini kavradı. Soğuğu seviyordum, bana canlı hissettiriyordu. Eskiden sevmezdim, eskiden canlı hissederdim. Şişeyi sıkıca tutup dudaklarıma götürdüm ve büyük yudumlar almaya başladım. Sanki ben günlerdir tek damla suya hasrettim ve boğazımdan akıp giden sıvı bira değil de suydu.
Soğuğu seviyordum çünkü içim cayır cayır yanıyordu.
Birayı dudaklarımdan uzaklaştırıp masaya bıraktığımda tok bir ses çıkardı ama mekanın içinde çalan hafif şarkı sayesinde bunu benden başka duyan olmadı. Birisi hemen yanımda boğazını temizlediğinde başımı çevirdim ve ona baktım.
"Buraya eğlenmek için geldik, sarhoş olmak için değil."
Gözlerimi karşımdaki çocuğun mavi gözlerinden çekmedim ama ağzımı açıp tek bir seste çıkarmadım. Engin başını iki yana sallayarak önüne döndüğünde ben hala ona bakmaya devam ediyordum.
Engin, eski erkek arkadaşımdı. Ondan öncesinde de arkadaşımdı ve sonrasında da öyle olmaya devam etmişti. Bizim aşk dolu bir ilişkimiz olmamıştı -en azından benim açımdan- ve kötü de ayrılmamıştık. O yüzden arkadaş olmamızı engelleyen hiçbir durum yoktu.
Ayrılma nedenimiz de basitti. Aşk yoktu. Aramızda bir ilişkiden çok yakın arkadaşlık var gibiydi. O tıpkı şu an olduğu gibi doğruyu gösterir, beni korurdu. Tıpkı bir abi gibi. Beni rahatsız edende buydu. Evet ben hayatım boyunca hep bir abim olsun istemiştim ancak sevgilimin bana abilik yapması isteyeceğim son şeydi.
Hem ben zaten hep istediğim o abiyi bulmuştum. Bir ablam da olmuştu. Ama onları bulduğumda ailemi kaybedeceğimi hiç düşünmemiştim.
Birayı tekrar dudaklarımın arasına götüreceğim sırada Lorin "aşkım sence de çok içmedin mi?" diye sorduğunda elim havada asılı kaldı. "Evde de içtik" başımı usulca sallayarak birayı masanın üzerine geri bıraktım. Lorin, benim en yakınımdı. Bizim aramızda kan bağı yoktu ama can bağı vardı.
Dudakları yukarı kıvrıldı ve gülümsedi yavaşça. O sohbete geri dönerken ben onu inceliyordum. Turuncu saçlarını maşalamış ve sonra onları tarayarak doğal bir görüntü vermişti. Artık üniversiteye gidecektik. Lorin, Hera ve ben aynı üniversiteyi kazanmıştık.
Önümde duran paketten bir dal sigara çıkartıp dudaklarımın arasına yerleştirdim ve masadan rastgele bir çakmak alıp sigarayı ateşledim. Arka fonda birisi konuşuyordu ama sesini tam algılayamıyordum. Çakmağı masaya atıp derin bir nefes çektiğim an o sesi algıladım.
"Özledim seni, düştüm yollara,
Açtım gönlümü rüzgarına."Gözlerim hızla sahneye döndüğünde dudaklarımın arasındaki sigarayı çektim ve içime çektiğim dumanı yavaşça serbest bıraktım. Sahnede bir adam oturuyordu, yüzü buradan bulanıktı. Hayır gözlerim bozuk değildi hatta fazlasıyla keskinlerdi normalde. Ama normalde. Lorin'in de dediği gibi fazla içmiştim ve bu görüşümü de bulanıklaştırmıştı. Bir yandan gitarı çalıyor, bir yandan şarkıyı söylüyordu ama sözleri silikti. Melodiyi tanıyordum ama sözleri bulamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarmaşık
General FictionBir rüzgar esti, bir kırlangıç uçmak için yuvasından atladı. Ağaçlardaki tüm yaprak soldu, döküldü ve ağaçlar yeniden çiçek açtı. Ve ben onu gördüm. O gülüşü. Başına geçirdiği kapişonu yüzünden yüzünün tamamı gözükmüyordu ama yanında oturan arkadaşı...